Sabah kalktığımda kargam İnu yeni bir göreve çıkmam gerektiğini söylüyordu. Mizuki halime geçmemin üzerinden yaklaşık 8 ay geçmişti ve benim 17 yaşında olmama 1 ay kalmıştı. Artık gerçekten iblis avcısıydım. Baştan başlasamda yapcak bişey yoktu. Bahçeden ayrılırken arkamdan gelen seslerle durdum.
"Mizuki-san?"
"MİZUKİ-CHAAN!"
Arkamı döndüğümde Zenitsu ve Tanjiro endişeli yüzleriyle bana bakıyolardı.
"Noldu?"
"İblisin üst seviye olduğu doğru mu?!" gülümsedim. "Emin değiliz ama biraz zorlu olcak gibi."
"Mizuki-chan daha Kinoe bile değilsiniz üst ay bir iblisle başa çıkamazsınız ki!"
Kıkırdayarak "Hinoeyim ama yetmez mi?" üzülerek bana baktılar.Sarıldıktan sonra bol şans dileyip yanımdan ayrıldılar. Eğlenceli havam onlarla birlikte gitmişti. Derin bir nefes alarak gözyaşlarımı tutmaya çalıştım. Görevim oldukça zorlu geçecekti çünkü tek başıma olcaktım. Aldığım bilgilere göre iblis üst seviye gibiydi. Ama gerçekten de emin değildim. İşin kötüsü gerçekten de korkuyordum. Tam gidecekken omzuma dokunan el ile durup arkamı döndüm. İnosuke kaşlarını çatmış bana bakıyordu. "Tek gidemezsin!"
"Benim elimde olan bir şey değil İnosuke." dedim sakince. Ağzını açıp bir şey söyleyecekti ki onu durdurdum. "Ben görevimin tehlikesinin farkındayım İnosuke o yüzden biraz konuşalım olur mu?" başını sallayarak onayladı ve elimden tutup bahçenin veranda kısmına oturttu.
"Ben orada ölebilirim İnosuk-"
"Ölmeyeceksin." Dedi sert bir ifadeyle. "Üst ay bir iblis olabilir ama biliyosun."
"O zaman destek ekibiyle git."
"Geçenki alt ay iblisle savaşta çoğu öldü diğerleri de yaralı destek ekibi yok sizin de göreve çıkmanız lazım destek ekibi zaten en geç sabaha doğru gelirler, birazdan çıkmam lazım zaten. Aman neyse söyleyeceklerim bunlar değil. Bak görev oldukça zorlu bana bişey olursa çok üzülme tamam mı? Eğer ölürsem seni üzüp gitmek istemiyorum. Ve bende takılı kalma etrafına bak tamam mı?"
Gözlerini kaçırıp başını aşağı yukarı salladı. Kaşlarımı çattım "Ciddiyim
Söz ver bana.""Ne söz mü?"
"Hı hı söz canısı." Serçe parmağımı uzatarak bekledim. Çekingen bir tavırla parmağını parmağıma sardı. Gülerek ayağa kalktım. Seke seke kapıya yaklaştım. Tam dışarı çıkacakken İnosuke kolumdan tutup beni kendine çekti. Bana sarılırken gözyaşları omzuma dökülüyodu. "Gitme." gözyaşlarımı tutamayarak bende ağlamaya başladım. Biraz sonra ayrıldık ve bende yola koyuldum.
Yine tanıdık bir yerdeydim. Kasabamdaydım. Derin bir nefes alıp nerdeyse herkesin ağladığı kasabama bakmıştım. Herkes yere çökmüş ağlıyodu. Bir kadına yaklaşıp sorunun ne olduğunu sordum. "Eşim öldü bir yaratık onu öldürdü! Nerdeyse bütün kasaba kıyıma uğradı sadece biz kaldık bugün yas günümüz!" hıçkırıklarının arasından söylediği sözler yüreğimi burkmuştu. Güneşin batmasına 1 2 saat kalmıştı. Bende bu sırada herkesten bilgi almıştım. İşin kötüsü iblisi tanımamdı. Nefesimi tutmuş ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. İblis Akazaydı. Zaten kasabada sadece kadınların ve çocukların kalması dikkatimi çekmişti. Korkuyordum. Üst 3'ü tek başıma yenebilir miydim? Yenecektim çünkü ölmek istemiyordum.
Evet oydu işte.Gece olduğunda erkeklerin genelde bulundukları yere gittim. Akazanın beni görmesiyle gözlerini kocaman açtı.
"Osam-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Demon slayer X Reader
Fanfiction""Üç tane Mizunoto'yu eğitmenizi istiyor." Ne?! Üç tane Mizunoto mu? Ben daha kendimle ilgilenmiyorum bi de onları mı eğiteceğim."...