üçüncü bölüm, sadece bir serseri

176 32 4
                                    

Lee Jihoon sabaha karşı önceki gece kırılan telefonundaki alarmın ötmeye çalışıp yarısında kapanmasıyla başladı güne. Hazırlanıp eve gitmek için dışarı çıktığında kapısının önünde asılı yazıyı gördü. Alacaklıların tehdit dolu uzun bir yazısından ibaretti. Kâğıdı yırtarak yoluna devam etti.

O gün okulu şaşırtıcı bir şekilde sakin geçtiğinde akşam okuldan dönerken bankamatiğe uğradı. Dün cebindeki son elliği kaptırdıktan sonra üzerinde hiç parası kalmamıştı. Bankamatik önünde hesaba girip baktığında yine sadece bir ellilik çekti. Üzerinde bir kuruş bile fazla para hiçbir aman taşımayacak kadar akıllıydı.

Çektiği parayı cüzdanına koymak yerine ders kitabının arasına sıkıştırıp çantasına attı. Bankamatik de işi bitip yola geri döndüğünde durakladı. Gri sıfır kol kapüşonlu giymiş bir çocuk yavaş yavaş ona doğru yürüyordu.

Şapkası her ne kadar kapatmış olsa da onun dünkü yaralı çocuk olduğunu görebilecek kadar tanıdı. Jihoon çantasını sırtına takarken önüne kadar gelen çocuk yüzünden durdu. Yüzündeki yaralar kansız daha iyi gözükmüş biraz olsun normal durur olmuştu. İfadesiz bir yüzü vardı. Tıpkı Jihoon gibi.

"Senden ne kadar para almışlardı?"

Jihoon bir süre derdinin ne olduğunu anlamaya çalışır gibi çocuğa baktı. Onunla göz göze geldiğinde ikisinde de bilinmeyen bir rahatsızlık vardı. Bu rahatsızlık birbirlerinden duydukları rahatsızlıktan çok yaşadıkları hayatın rahatsızlığı yansımış gibiydi.

"Cevap ver."

Jihoon derdinin ne olduğunu bilmediği için sessizliğini ancak buraya kadar korumuştu.

"Ellilik."

Çocuk cebindeki elini çıkardığında katlanmış iki yüzlüğü uzattı. Jihoon parayla bakıştı. O kadar paranın üzerini geri vermesi imkânsızdı.

"Hiç bozukluğum yok."

Çocuk onu peşine taktığında Jihoon parayı bozdurmak için bir telefon dükkâna girdiklerini sardı. Banko arkasındaki adamla selamlaştığında Jihoon sadece onları izliyordu.

"Telefonunu ver."

Jihoon anlamsızca kendisine bakan çocuğa baktı. Bunun istediğinden emin değildi.

"Parayı bozdurmaya geldik sanıyordum."

Yan yana ikisi de bankoya dönük duruyorlardı.

"Önce bir şey satın almam lazım."

Jihoon daha fazla uzatmadan cebindeki telefonunu çıkarıp tamirciye verdi. Kendi başına yaptırmasının mümkün olmadığı için bu fırsatı kaçıramazdı. Tamirci sadece iki saniye baktı.

"Bu iki yüze mal olur."

Yanındaki çocuk inanmamış gibi tamirciye bakıyordu.

"Ne dedin?"

Tamirci hemen savunmaya geçti.

"Seni dolandırmıyorum. Baya onarıma ihtiyacı var. Sadece parçaları yüz elli tutar."

Jihoon umursamaz bir şekilde bakıyordu onlara. Çocuk cebinden parayı çıkarıp tamirciye uzattı.

"Anlaştık. Elliyi geri ver."

Tamirci sadece bir bakış atsana da sıkıntı çıkarmayacak gibiydi. Jihoon tüm bunlara karşı usulca telefonunun olmasını bekliyordu.

"Tamam, çok ucuzcusun. Eğer hizmet bedelini ödemek istemiyorsan kendin tamir edebilirsin."

İkisi birbirine güldüğünde yanındaki çocuk bankonun arkasına geçti. Tamirci dükkânın arkasında bir yere gitti. Tam Jihoon'un önünde telefonunun ekranını sökmeye başladı. Jihoon onu izlerken daha önce de yaptığının belli olduğunu fark etti. Telefon tamircisi olamayacak kadar serseri olduğuna göre bunu nereden bildiğini merak etti.

Better Days | SoonhoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin