on altıncı bölüm, final

146 23 2
                                    

Lee Jihoon her şeyi bir bir itiraf ettikten sonra tutuklanması uzun sürmedi. Tek bir anı, tek bir ayrıntıyı atlamadan en başından başlayıp her şeyi anlattığında içinde en ufak bir pişmanlık zerresi bile bulunmadı.

İtirafından sonra dava tekrar açılıp Soonyoung mahkemeye tekrar çağrıldığında bu sefer o da olan biteni kabullenip anlattı. Nihayet tüm gerçek açığa çıktığında ikisi de birkaç yıl ile cezalandırıldılar. Hayatın yüzlerine güldüğünü düşündükleri tek an buydu sanırım.

Mahkemenin ardından ikisi de hapishaneye nakledilmek için araca bindirildiğinde ayrı koltuklarda yan yana kelepçeli ve başlarında ikişer gözetmen ileydiler. Yine de Jihoon için o kadar huzurlu bir andı ki kurtulduğu ağırlıklarının arkasından kuş gibi uçacakmış gibi hissediyordu. Yanında Soonyoung'un varlığını hissetmek bile içini rahatlatıyordu.

"Soonyoung."

Sakince adını fısıldasa bile ikisi de dönüp birbirine bakmadı. Çünkü birbirlerine artık hasret olmadıklarını biliyorlardı.

"Şimdi çok daha rahat hissediyorum. Bu son sınavımı bitirdiğimde hissettiğimle aynı."

Nihayet her şeyin bittiğine, kurtulduğuna inandığı bir raddedeydi.

"Gerçekten mi? Öğretmenin tahmini gerçekleşti mi?"

Jihoon sorusuna karşı kocaman tebessüm etti. Onun evinde ders çalışırken ezberlemeye çalıştığı metnin konusunu halen unutmadığına ve işe yarayıp yaramadığını soracak kadar onu önemsediğini fark ettiği bir andı. Gülümsemesi yüzünde sakince cevapladı.

"Evet."

Soonyoung ise daha da ayrıntıya girdi.

"Kompozisyonun konusu neydi ki?"

Gerçekten sınavda takır takır yazdığı o kompozisyonu düşündü.

"Yirmi yıl sonrası için bir mektup."

Yirmi yıl sonra o kompozisyonda yazdığı gibi bir hayat yaşar mıydı bilmiyordu. Bildiği tek şey yirmi yıl sonra bile Soonyoung ile olmak istediğiydi.

"Korkuyor musun?"

Korkmuyordu. Yanında Soonyoung olduğu sürece kendisine hiçbir şey olmayacağını bilecek kadar güvende hissediyordu kendini. Onsuz bir karakolda olmak onunla hapishanede olmaktan daha korkutucuydu. Onsuzluktan korkmuştu ve bu saatten sonra korktuğu tek şey onsuzluktu.

"Korkuyordum. Şimdiyse, birazcık. Peki ya sen?"

Soonyoung da sorusuna aynı şekil cevap verdiğinde hisleri karşılıklıydı.

"Ben de birazcık korkuyordum."

Tüm konuşma boyunca ilk defa Soonyoung dönüp ona baktı.

"Fakat artık korkmuyorum."

Jihoon derin bir nefes aldı. Gerçekten hiçbir pişmanlığı olmadığı için iyi hissediyordu kendini. Onun da bir pişmanlık hissetmesini istemiyordu.

"Eğer geri gidebilseydik yine de her şeyi tekrar yapar mıydın?"

Soonyoung sessizliğini koruduğunda ikisi de gülümsüyordu. Hayatın acımasızlığınaydı bu gülüşleri.

"Bana cevap ver."

İstediği cevabı nihayet aldı.

"Ortada bir eğer yok."

Soonyoung geri gitmeyi düşünmüyordu bile. Onunla olmaktan memnundu ve bunu söylemekten çekinmiyordu.

"Bunun dışında böyle bir senaryo istemiyorum."

Better Days | SoonhoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin