ikinci bölüm, zorbalar ve yaralı çocuk

188 30 0
                                    

Lee Jihoon annesinin alacaklılarının evin kapısını zorlamasından sonra olaysız bir şekilde tamamladı geceyi. Sonraki gün okula gittiğinde okul bahçesinin kapıları açılmasıyla ufak bir şaşkın nida koptu. Jiyo'nun intiharından sonra balkon gibi olan koridorların hepsine file yapılmıştı.

Jihoon filelere bakarken hiçbir şey hissetmedi. Nasıl olsa her şey için çok geçti. Bu fileler ölen kızı geri getirmeyecekti. Öğlene arasına kadar dikkatini hiç dağıtmadan ders çalıştı. Şaşırtıcı bir şekilde onu rahatsız eden hiçbir şey de olmadı.

Öğlen arası yemekhaneye yemek yemek için indiğinde kulaklığını taktı kulaklarına. Onun tek arkadaşı olan bir çift kulaklık ve o kulaklıktan çıkan başka bir İngilizce metin kafasını doldurdu. Jihoon için yalnızlığın tek çözümü buydu.

Yemekhaneye girdiğinde içerisi her zamanki gibi yoğun bir şekilde kalabalıktı. Öğrencilerin uğultusu kulaklığının bastıramayacağı kadar yüksekti. Yemek yemek için elinde metal tabldotuyla usulca sıraya girdi. Önünde gözlüklü kısa boylu bir kız vardı.

"Haşlanmış domuz köfte ister misin?"

Sıranın biraz ilerisinde ise sesini duyduğu o üçlü vardı. Jihoon için hem oldukça tanıdık bir o kadar da yabancı olduğu o üçlü. Onlarla göz göze gelmekten korkarak bakışlarını önüne eğdi. Onların sesini kulaklığından bile duyabiliyordu.

"Ne? Haşlanmış domuz köftesi mi?"

Jihoon kesinlikle onların dikkatini çekmek istemiyordu. Birkaç saniye sıradan çıkmayı dahi planlasa da yemek bu riski almasını gerektiren bir faktördü.

"Beni itmeyi bırak."

Üçlü kendi arasında konuşup eğlenirken en tehlikelisinin dikkatini çekmişti. Ona baktığını hissetti.

"Jihoon orada."

Kendini gizlemek ister gibi önündeki gözlüklü kızın arkasına doğru yan gitti.

"Hadi ona gidelim."

Sandığı gibi kendini saklayamamıştı. Üçü birden etrafına dolandığında Jihoon hiçbirine dönüp bakmadı. Bakışlarını direkt karşıya dikti. Yanına o üçlü gelmişti. Jiyo'nun katili olan o üçlü.

"Selam, biz de sıradaydık."

Biri sağına biri soluna en tehlikelisi de soluna geçti. Jihoon onlar yokmuş gibi davranmaya devam ederken en tehlikeli olarak gördüğü Sangwoo başını ona doğru eğdi.

"Sıralaman bu hafta yine yükseldi."

Jihoon daha fazla onlar yokmuş gibi davranamayacağını bildiğinden ufak bir hareketle başını çevirdi. Halen onlara bakmıyordu.

"Ne?"

Sangwoo kulağındaki kulaklığa yeltendiğinde tepki veremedi. Bir yandan üzerine gelmişti.

"Bunu yapmayı nasıl başarıyorsun?"

Jihoon o an gerçekten korktuğunu hissetti. Sıranın ilerlemesiyle birkaç adım öne gidip bakışlarını başka bir tarafa çevirdi.

"Bizim çalışma grubumuza katılmak ister misin?"

Kendisine düşünecek bir zaman dahi vermedi. Usulca başını iki yana salladı. Onlarla yan yana olduğunda bile kendini güvende hissetmiyordu.

"Neden olmasın? Sana birkaç İngilizce soru sormak istiyorum."

Jihoon bir adım daha öne gitti. Nezaketten dudaklarını kıvırdı. Tamamen yapmacıktı.

"Zamanım yok."

Sağındaki grubun tek kızı Eunjae hemen atladı.

"Zamanı mı yok? Yoksa vaktini seninle harcamak istemiyor sanırım."

Better Days | SoonhoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin