yedinci bölüm, hayatın vazgeçilmez parçası

139 29 10
                                    

Lee Jihoon yeni korunaklı hayatına alışması çok da uzun sürmedi. Annesinin eksikliğiyle yalnızlıkla cebelleştiği o evden sonra basit bir serseriyle yaşamak hayatının şu son zamanlarını daha da özel kılmış gibiydi.

Alışmıştı. Her sabah etrafında olduğunu bildiği Soonyoung ile okula gidip gelmeye, gece onun evinde ders çalışmaya ve onun yanında huzurla uyumaya alışmıştı. Ne Sangwoo'nun ona sataşabileceğine ne de alacaklıların kapısına dayanacağı düşüncesi artık derslerini etkilemiyordu. Onun gölgesinde ışığı görüyormuş gibi hissediyordu.

O gün Soonyoung'un kumarhane kavgası yüzünden deli gibi dayak yediğini bilmeden okuldan çıkıyordu. Gece yarısına kadar etüt odalarında gözleri ağırmış ve iyice yorulmuştu. Okul bahçesinin geniş kapısından çıktığında sağında veya solunda onun olacağı güvencesiyle çıkıyordu.

Tam o sırada arkasından omzundan dokunan bir el ile irkilerek geri çekildi Jihoon. Eunjae arkasında ona dokunmaya çalışmıştı. Jihoon anlamsızca ona baktığında Eunjae'nin yalvarır gibi iki kolundan birden tutacağını tahmin edememişti.

"Seni koruyan kişi kim?"

Jihoon aşırı bir şekilde rahatsız olarak kollarını geri çekmeye çalıştı.

"Beni de koruyabilir mi?"

Eunjae'nin ağlamaklı sesini duyduğunda yüzüne ancak bakmıştı. Kız önce kollarını bırakıp kafasını yere eğdi.

"Neden sıra bana geldi?"

Jihoon o an şaşırdığını söylerse yalan olurdu.

"Söyledikleri her şeyi yaptım."

Yine de onun adına üzülmeden edemedi. Sangwoo için değersizce zarar göreceğini bilmek kendi yaşadıkları hatta Jiyo'nun yaşadıklarını göz önüne almak canını yakıyordu. Ona Soonyoung'u söyleyemezdi. Asla böyle bir güvene sahip değildi ancak Jiyo'ya ve kendisine yapıldığı gibi onu da öylece bir başına bırakamazdı.

"Seninle evine kadar yürürüm."

Kızın ağlamaklı suratının nasıl bir ümitle baktığını gördüğünde Jihoon da başkalarına öyle mi bakmıştı merak ediyordu. Çünkü bu suratın aynısını süt kovalarını taşıdığı sıra Jiyo'nun yüzünde de görmüştü.

Onunla birlikte evine kadar yürümek için yola çıktığında Eunjae de peşinde yürüyordu. Birkaç adım arkasında kapüşonuyla yüzünü kapatmış Soonyoung'a bakmadan doğruca geçti. Kimsenin onu tanımasını veya yüzünü görmesini istemiyordu.

Jihoon ağlamaklı kızı evine kadar bırakıp sürekli kaldığı gecekonduya yaklaştığında Soonyoung ortalıklardan kaybolmuştu. Güvenli bir menzilde olduğunu bildiğinden sonra işi olabileceğini düşündüğü için üzerinde durmadı.

Eve gidip üzerine rahat bir şeyler giyindi ve hiç eksik etmeden derse başladı. Soonyoung'un gelmesi çok sürmedi. Hışımla açılan kapının karşısındaki kırık orta sehpada ders yapıyordu Jihoon.

Eve giren serseri kapüşonunu hiç açmadan hatta ona bakmadan elindeki atıştırmalıkların poşetini masanın üzerine bırakmış ve koşar adımlarla eski dolaptan bir şeyler almaya başlamıştı. Jihoon ne olduğunu anlamaz bir şekilde ayaklandı.

Soonyoung elinde pamuk ve tentürdiyot ile yatağın olduğu tarafa gittiğinde Jihoon arkasından ilerliyordu. Arkasını dönüp bir anda onu omuzlarından tutarak durdurmuştu. İşte o an burnunun ucundan damlamak üzere olan kanı ancak gördü. Kapüşonun altında daha kötüsü olduğuna emindi.

Lakin serseri onu bundan uzak tutmaya kararlı bir şekilde yatağın etrafına çekili eski desenli tülün her iki tarafını da çekip kapattı. Jihoon tülün dışında kalmıştı. Ona ne olduğunu bilemez bir şekilde iki kalın tülün arasından baktı.

Better Days | SoonhoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin