R | 2

1K 96 43
                                    

lütfen medya ile okuyunuz.  sex, drugs, etc.
Başlamadan önce yan tarafa küçük bir ❤️ koyar mısınız?


"Oh lix! Gel omegam buradayım." İkizimin seslenmesi ile resmen koşarak kollarına atladım, ancak üzerinden itilmem bir oldu.

" Deli gibi okyanus kokuyorsun Felix. Hangi alfanın kokusu bu?" Kaşlarım çatıldı. Üzerimdeki formayı kenarından tutup burnuma yerleştirdim, gerçekten üzerimde ağır bir okyanus kokusu  vardı. "Bilmem ki Hyun. Yaklaşmadım ama kimseye...."  Uzun saçlarını geriye doğru itip boynumu koklayıp öptü, sonra ise kolladını belime sarıp dinlendirici sandal ağacı kokusunu üzerime yönlendirdi.

"Benim kokum dışında başka bir kokunun üzerinde olmasını sevmiyorum." Kenarda duran kollarımı omuzuna sarıp aynı şekilde cevap verdim. "Bende benim dışında olmasını sevmiyorum ama Minho Hyung'un limon çiçeği hep üzerinde,"

Kokusuyla mühürlediğinde geri çekilip ellerimi tuttu ve armut koltuklarının oraya götürmeye başladı. Dikkatlice baktığımda Minho hyung'un zaten orada olduğunu gördüm. "Minho hyung onu senden çaldığımı düşünerek benden pek haz etmiyor hyun.."

önce durup bana baktı sonrasında ise seslice gülmeye başladığında  elimi tuttuğu elini çekti ve belime sardı. hala gülerken konuþmaya başladı "aslında mantıklı düşünülecek olunursa o beni senden çaldı ama öyle güzel manipüle ediyor ki sen tam tersine inanmışsın"

daha demin gülen yüzüm anında düştü neredeyse.Kaşlarımı çatıp ona baktım, "bunu bana nasıl daha önce söylemezsin." "sevgilim bana o kadar aşık ki  seni ikinci plana atıyor genelde felix."

işte şimdi benim gazabımdan korksunlar.

öncelikle kendimi tanıtayım. ben Hwang Felix, omega Felix. dünya üzerinde istismara uğramış, darp edilmiş ve köleleştirilerek ölmüş erkek omegalaron sonucunda hayatta kalmış son  2785 erkek omegadan birisiyim.

bunda ise en önemli rol Alfa ikizim Hyunjine ait. biraz boğucu olsa bile yürümeye başladığımdan  beri her zaman arkamdaydı. üzerime yürüyen en ufak bir canlı görse anında dövmeye kalkardı. ancak onunda zaafları vardı.

bizim doğumumuz sırasında ölen omega babamız yüzünden sevgilisi ve omageası Minho'ya çok düşkündü. gerçi hem bana hemde ona çok düşkündü. sabah daha uyanmadan yatağıma yatar sarılır, feromonlarını  üzerime aktarırdı. okulumuza geldiğimizdede aynı şeyi sevgilisine yapardı.

bu onun ' bu omegalar benim gözetimim altında. en ufak bir sorun olursa dövüldünüz bilin'mesajıydı. ama ben onu şimdi öğreniyorum.

"önemsemiyor olsaydı benim üzerimde değil senin üzerine onun kokusu olurdu Minho."bunu dediğim gibi ölümcül şekilde ana döndü. "benide mühürledi..." ikizime battığımda pörtlemiş gözlerle ikimize baktığını  fark ettim. "eyvah."

"hyunjin!"

"hyunjin!"

--------------

"kim Minhee!"

"burada."

"choi Yeonjun"

"burada"

"Hwang Felix"

"burda."

"bang Christopher."

ses gelmediðinde öğretmenimiz kafasını kaldırıp boy sırasına baktı. Chris konuşmamayı  tercih ederek el kaldırmıştı  sadece. "chris öne çık."

en sonda olduğum için en baştakileri görmek biraz zor oluyordu ancak vücudumuda eğip bakmaya başladım. "sorunun ne senin oğlum? konuşmuyorsun aktif değilsin, yalnızca gelmek için geliyor gibisin. yoklama için geliyorsan izin alabilirsin biliyorsun değil mi?"

"evet."

"ne diye gelmeye devam ediyorsun o zaman oğlum, benimde sinirimi bozuyorsun." küçük bir kıkırdama geldiğinde chris'te dahil bakışlarını  yanımda duran Beomgyu'ya çevirdi. "hocam bence Chris birisine aşıkk, onu görmeye geliyor." durup biraz daha güldü. " ama bu korkutucu alfaya kim bakar emin değilim."

tüm sınıf gülmeye başladığında yüzüm ekşidi, ne kadar iğrenç insanlar vardı öyle. gözlerimi Beomgyudan çekip çaprazımda duran alfaya baktım tekrardan. keskin bakan gözleri hafifçe düşmüştü.

üzüldüm onun adına. aşık olduğum kimse yoktu ve bunun nasıl bir duygu olduğu hakkında yorum yapamazdım ancak bu şekilde aşağılanmayı  kimse hak etmezdi. öğretmeninde yüzü ekşidiğinde defteri arkasında duran sandalyeye attı ve elini savuşturarak konuştu. " görevlerinizin olduğu  yere gidebilirsiniz. hiç kimseyi etrafta görmeyeceğim."

Geri çekilip içeri doğru adımlamaya başladığımda chris'inde arkamdan geldiğini fark ettim. Belkide görmemezlikten belinemeyecek kadar büyük olduğu içindir.  Kütüphane gerçektende çok büyük bir yer değildi, en fazla 40 kitaplığın olduğu bir yer.

"Ne yapacağız, kitapları düzenleyelim ilk başta." Umursamadan konuştuğunda kaşlarım çatıldı. Neden hiç bir şey olmamış gibi davranmayı tercih ediyordu?

"Üzüldüğün belli, ne için sesini çıkartmadan duruyorsun anlamıyorum ki. Bir kere gözlerini korkutsan konuşamazlar bile," samimi olmayan küçük bir kahkaha attı. "Bir kere birinin gözünü korkutsam bu sefer kaçmaya başlayacaklar, sen bile benim sana bir şey yapmamama rağmen benden korkuyorsun."

"Korkmuyorum, neden bu kadar diretiyorsun alt tarafı kızgınlığım yakın?" Kütüphanede bulunan dağınık bir kitaplığa doğru yürüdü ve kenarlarında yazan sıra numarasına bakarak doğru olmayan kitapları alıp yere atmaya başladı. "Fazla konuşmuyor musun? Nerede senin koruman? Hani nerede?"

Yanaklarımın sinirden kızardığına emindim,

Romantist || ChanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin