R|3

961 94 30
                                    


medya ile okuyunuz. ı'm yours.
Başlamadan önce yan tarafa küçük bir ❤️ koyar mısınız?





"ben burayı da boşalttım, yapabileceğim bir şey var mı bilmiyorum ama ben çok yoruldum." kütüphanede, gözüme kestirmiş olduğum bir sandalyede oturuyorken mırıldandım. "eğer sen hiç yapmadıysan daha 35 tane raf var.."

ses gelmediğinde arkama döndüm hemen. chris sırtını kitaplıklardan birisine yaslamış, gözlerini kapatmış uyuyordu. kaşlarım çatılmıştı. ağzımı açacağım anda etrafa baktığımda tüm rafların düzenlendiğini fark ettim.

ben 5. rafı bile zar zor bitirmişken o gerçekten 35 rafıda bitirmiş miydi?

vücudumun, kızgınlığım yakın olduğu için ekstra yorgun olduğunu fark ettiğim için sandalyeden kalkıp Chris'in oturmuş olduğu gibi bir minder alıp onun yanına attım. zaten sıra arkadaşıydık, yan yana olmamız garip olmazdı.

hızlıca  minderi atıp kendimi mindere daha yavaş bir şekilde attım. gözlerimi kapatmadan önce ona küçük bir göz attım. üzerinde ceketi yoktu ve kolları birrbirine bağlanmıştı. kış aylarında olduğumuz için üşüyor olmalıydı, kendimden pay biçiyordum çünkü ben üzerimdeki ceketle bile üşüyordum.

kafamı kaldırıp kısaca bakındım. yan tarafında ceketi vardı. alfaların kolay kolay hatta -10 dereceye kadar üşümeyeceğini biliyordum. ancak içimdeki önemseme duygusuna engel olamadan elime aldığım ceketi omuzlarına koymak için hareketlendim.

ama ceketi koyamadan burnuma dolan belli belirsiz okyanus kokusuyla kaşlarım çatıldı. ikizim sabah üzerimde bir okyanus kokusu olduğunu söylemişti.

kaşlarım hala kısıkken ceketi chris'in üzerine koymak için eğildim. onun üzerine eğildikçe burnuma daha fazla gelen okyanus kokusuyla ve kızgınlık içgüdüsüyle... kesinlikle kızgınlık içgüdüsüyle sadece üzerine eğilmekle kalmadım ve ellerimi omuzuna koyup burnumu boynuna bastırdım.

boynundan türüm türüm gelen okyanus kokusuyla başımın döndüğünü hissettim.

zaten kocaman cüssesi herkese karşın bana değişik şekilde güven verirken bu kokuyla iyice ona sırnaştığımı fark ettim. vücudum gittikçe ağırlaştığını hissettiğim için omuzlarına daha sıkı tutunup burnumu biraz daha bastırdım. bu yakın temaslarla birlikte kiraz çiçeği feromonum alfanın üzerine doğru yayılıyordu zaten.

kendimi daha fazla tutamadığım için kendine çektiği bacaklarıyla karnının arasında olan boşluğu yavaşça oturup kollarımı arkada birleşmeyeceğini bile boynuna sıkıca sardım.

----------------------------------

Kafamı kaldırdığımda sıcacık ve rahatlatıcı bir feromonla ayılmaya başladığım için neredeyse gülümseyecektim. gözlerimi yavaş yavaş açıp etrafıma bakındım. hala yattığım yerdeydim ancak kucağında olduğum alfa bana bakıyordu ve yüzünde açıkça bir kızgınlık ifadesi yoktu.

"yerin rahat sanırım?" yanaklarımın kızardığını hissederek kalkmaya yeltendiğimde yeni uyandığım için dengemi koruyamayıp aynı yere tekrar düşmüştüm.

"çok... feromon salgılıyorsun." gözlerim açıldı. şuanki durumumuzu sorgulamadan hemen özür dilemeye başladım. "ben, çok özür dilerim... gerçekten, çok, çok özür dilerim... kontrol edemiyorum."

"zamanımız bitmek üzere sanırım... artık sınıfa gitmeliyiz Felix." kendime gelmeye bekledim bu sözlerle ancak yerimden bile kıpırdamamıştım. uysal olan omegam, alfaya baktıkça hareketlenmeye başlamıştı ve daha fazla bekleyemediğim için uzattığı bacaklarında dizinde yükselip küçük ellerimi yanağına koyup anında yapıştım dudaklarına.

bir anlık titreme geldi dudaklarıma, dudaklarımdan ellerime ve ellerimden tüm vücuduma. dudaklarımı hareket ettirmeden önce gözlerimi kapatıp sağ elimi boynuna indirdim.

kendi ağzımı aralayıp üst dudağını ısırdım. dudakları yavaşça açılırken üst dudağını nerden geldiğini bilmediğim bir hırçınlıkta emmeye başladım. dudaklarım, sert ama yavaş hareket ederken ellerim boynunda ve yanağında hareket ediyordu.

onun ise elleri yanda duruyordu ve asla hareket etmiyordu. dudakları çok yavaş hareket ettiği için sertçe bir kere daha emip çekildim. yüzüne bakmaya üşeniyordum çünkü deli gibi utanıyordum.

karnıma bir anda acı bir ağrı saplandığında inleyip boynunda duran ellerimi omuzuna indirip tutundum.

"felix, kızgınlığın artıyor.... böyle çıkamazsın, arayacağımı birisi var mı? ha?"

gözlerim ağrıdan dolayı dolarken başımı sallayıp kendimi zorlayarak konuştum. "yan sınıfımızda, ikizi-ıhmm... ikizim var... hwang, Hwang Hyunjin." kafasını salladığını hissettiğimde kafam hala aşşağıya bakıyor ve ellerim karnımı tutuyordu.

elinden birini belime atıp beni yandaki mindere koydu ve ayağa kalktı. vücudum, ihtiyaç yüzünden ateşlenirken alfanın vücudundan ayrıldığım için daha fazla üşümeye başlamıştım. "üşüyorum.."

kafamı kaldırıp karşımdaki Alfaya baktım. kafası karışmış gözüküyordu. bir bana baktı, birde yerdeki kendi ceketine baktı ve yerdeki ceketi alıp hızlıca üzerime geçirdi. boyuma eğilip azarlar şekilde konuştu, "feromonlarını tutmaya çalış. ikizin büyük ihtimalle aceleyle geleceği için çantanı almayı düşünmeyecek. çantanı sıranın altına koyuyorum. kızgınlığın bitince alırsın. tamam mı?"

dediği şeyleri tam anlayamasamda hızlıca kafamı sallayıp kendimi sarmalamaya devam ettim.


ilahi bakış açısı.

chan, ayrılmış olduğu kütüphanenin kapısında hızlıca nefeslenip aynı hızda yukarıya çıkmaya başlamıştı. vücudu, özellikle alfası kızgınlıkta olan omegaya yardım etmediği için kendisine kızıyordu.

üç katın sonunda sınıfının yanındaki sınıfa bir bakış attı. ilk defa böyle bir şeyde bulunacaktı. kapıyı yavaşça tıklatıp kapıyıda aynı şekilde açtı. titrekçe bir nefes verip öğretmene karşı konuştu.

"iyi dersler... Hyunjin'in kardeşi... pek müsait değil.. kendisi gelebilir mi acaba?" öğretmenin onayına gerek kalmadan bir alfa hızlıca önüne gelmişti ve onu omuzundan itekleyip sınıftan hafifçe çıkartmıştı.

"neden türüm türüm kiraz çiçeği kokuyorsun? ona bir şey mi yaptın yoksa Alfa?" chan göxlerini kapatp derin bir nefes aldı. "aynı yerde görevlendirildik. ona yaptığım bir şey yok, yaklaşık 2 teneffüs ve 3 derstir yan yana olduğumuz için olmuştur."

"sana güvenmiyorum, eğer ki kardeşimde bir sıkıntı hissedersem, seni mahv ederim.

Romantist || ChanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin