Etraftaki sesleri duymamak adına ellerimi kulaklarıma bastırdım ki, bu çok saçma bir hareketti. Bütün sesler birkaç adım ileriden geliyordu çünkü. Silah sesleri. Biraz ileride büyük bir çatışma yaşanıyordu. Belimdeki, beni rahatsız eden silahı almak istiyordum ama, ellerim titrediğininden buna cesaret edemiyordum. Yine de kendimi zorlayarak titreyen ellerimi belime ulaştırdım. Soğuk metale değen parmaklarımı geri çekmek istedim. Kendime meydan okuyarak sıkıca kavradım soğuk metali. Sol elimi destek amaçlı diğer elimin altına yerleştirdim ve saklandığım yerde hafif doğruldum.
Kimsenin beni fark etmemesi işimi kolaylaştırdı. Dört adım sonunda tekrar eğildim. Silah sesleri aynı şekilde devam ederken yürümeye devam ettim. Bana doğru geri geri gelen bir adamı gördüğümde paniklememeye çalışarak silahı ona doğrulttum. Derin nefesim dışarıda kaybolmadan adama ateş ettim. Karanlıkta gördüğüm kadarıyla kurşun ensesine denk gelmişti. Bu hareketim sayesinde diğerleri de fark etti beni. Hızlı adımlarla onların olduğunu düşündüğüm bir arabanın arkasına geçtim.
Bugün son günümdü.
Hissediyordum.
Siyah araba ve siyah kıyafetlerim bana yardımcı olarak, beni karanlığa hapsediyordu. Birkaç adım sesi duydum önce. Buraya geliyorlardı. Silahta yeterince mermi yoktu. Kaçmam gerekiyordu.
Ayak sesleri azalarak ritmini sürdürdü bir süre. Tahminimce ayrılmışlardı. Yanıma gelenler -muhtemelen- iki kişilerdi. Onları halledebilirdim. Derin bir nefes alarak silahı sıktım elimde. Yaklaştıkları sırada çevik bir hareketle silahın kabzasını kafasına vurdum. Aynı zamanda diğerine isabet eden tek kurşun göğsünü delip geçmiş, gecenin sessizliğinde kurşunun yere düşme sesi duyulmuştu. Kalanlar uzakta olmalıydı çünkü kimse gelmemişti. Rahat ama bir o kadar temkinli bir şekilde yürümeye başladım. Siyah, topuklu ayakkabılarımın tıkırtısı adımlarımı daha da emin kılıyordu. At kuyruğu yaptığım uzun saçlarım yüzüme vurarak havada uçuşuyor, kendimi iyi hissetmemi sağlıyordu. Siyah dar pantolonumun arka cebindeki telefonu çıkararak elime aldım. Son konuştuğum mesaj sayfasına girdim.
Geliyorum.
Telefonu kilitleyerek eski yerine koyduktan sonra omzumun üzerinden arkama baktım. Deri ceketimin cebindeki anahtarla önümdeki arabanın kilidini açtım ve vakit kaybetmeden içine bindim. Anahtarı yuvasına soktuğum sırada arabanın çalışmasıyla birlikte ön farlar yolu aydınlattı. İki elimi direksiyona koyduktan sonra, arkayı kontrol ederek hareket ettim. Farlar sayesinde yolu çok rahat görebiliyordum ki benden başka araba da yoktu.
Şansıma sevdiğim bir şarkı çalıyordu radyoda. Gülümsedim ve eşlik etmeye başladım. "Yıllar sonra, bir an, gelirsem ben aklına, bir tebessüm gönder, rüzgarla bana." bu berbat gecede bile bu şarkının melodisi içimi ısıtıyordu. Aradaki söz kısmını hissederek dinledim ve tekrar devam ettim söylemeye. Şarkının bu kadar kısa olması beni üzse de sıradaki şarkıya kulak verdim. Parmaklarımla direksiyonda ritim tutmaya başladım. Artık normal yola ulaşmıştım ve sokak lambaları etrafı aydınlatıyordu. Sırayla dizilmiş villaların yanından geçtim, rüzgar gibi. Sonunda beyaz duvarlı, diğerlerinden daha gösterişli duran villaya ulaştım. Beni kapıda bekleyen kişiyi gördüğümde gülümsedim. Hızlıca arabayı durdurup aynı hızla indim. Büyük adımlarla kısa sürede yanına ulaşıp ellerimi boynuna doladım. Beni mest eden kokusunu içime çekerek ufak bir öpücük bıraktım. Kırmızı rujum silik bir şekilde boynuna bulaşmıştı. O ise, ellerini saçlarıma daldırdı, bir tutamını burnuna götürüp derin bir nefes aldı. "Çok merak ettim seni." diyerek boynumdan öptü bu sefer. Ellerimi yeni çıkmaya başlamış sakallarına yerleştirip hafifçe okşadım. Ela gözleri, bugün daha bir güzel geldi gözüme. Uzunca birbirimizin gözlerine baktık, sırtımda hissettiğim derin acıya kadar. Hissettiğim ikinci baskı ile ona doğru düştüm. Ne olduğunu anlamadığı belliydi ama beni sıkıca tutmaktan vazgeçmedi.
Biliyordum.
Bugün son günümdü.
Gülümsedim.
Bir şeyler diyordu ama tam anladığım söylenemezdi. Gözlerine baktım, ne kadar bulanık görüyor olsam da. Bu sefer yaşlar yüzünden parlıyordu elaları. Bunu sevmedim. Dudaklarımı araladım usulca. "Durmuş... Bütün... Saatler... Bizim... İçin... Sevgilim..." her kelimemde nefes almaya çalıştım ama sonunda cümleyi tamamladım. " Hayır, hayır!" dediğini duydum. Gülümsedim. "Çok..." devamı gelmedi. Gözlerim kapandı. Derin bir karanlık beni esir aldı. Oysa öldüğüm zaman gamzelerinde olmak isterdim. Keşke son kez gülseydi de gamzeleri son gördüğüm şey olsaydı.
O bilmese de cümlemi tamamladım, "Seviyorum."
-
21.06.2023 × ÇarşambaAyy nasıl buldunuz? Belirtirseniz gerçekten çok sevinirim. 🙈
Umarım beğenirsiniz 🤍