4. BÖLÜM

527 38 21
                                    

🔗

🔗

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

4. Bölüm: Papatyalar Ölünce Kokarmış.

Biz Naz'ın başında beklemeye devam ederken bir doktor yanımıza gelerek burada bekleyemeyeceğimizi ve Naz'ın bir süre daha uyutulacağını söyledi. Sinirim iyice artarken mecburen oradan ayrılmak zorunda kaldık. Gitmeden önce son kez bembeyaz yüzüne baktım. Şimdi ise Leya ve babam eve gitmemi, bir şeyler yememi ve dinlenmemi söylüyordu.

 "Çağan, oğlum 2 gündür hiç uyumadın yemekte yemedin lütfen." babama karşı gelmek biraz göt isterdi ve o göt ben de yoktu. Leya sırıtarak bana baktığında ona göz devirdim. 

Oğuz Amca'da ailesini alarak evlerine gitmişlerdi, babamın zoruyla. Leya ve Yağız Naz'ı bekleyeceğini söylediğinde içim gayet rahattı. "Al, benim arabayla git." Yağız'ın elindeki kendi arabasına ait anahtarı alarak ona gülümsedim, sıkıca sarıldım. Daha sonra da bizi izleyen Leya'ya sarıldım, saçlarını öptüm. "Bir şey olursa ara beni tamam mı?" histerik bir gülüş ardından kollarını sıkılaştırdı. Bir kere daha öptüm saçlarından. 

"Dikkat edin." derken Yağız'a çevirdim bakışlarımı. "Merak etme." dedi, bana güven veren bir şekilde. Zaten ondan başka güvendiğim, kardeşimi, sevdiğim kadını emanet edebileceğim kimse yoktu. Leya'dan ayrıldıktan sonra ikisine son kez bakarak arkamı döndüm. Onlar ise birbirine sarıldı.

Telaşlı ve ağlayarak girdiğim hastane kapısından sakin adımlarla çıktım. Hava kararmak üzereydi. Hilal şeklindeki ay kendini ufaktan belli ediyordu. Dışarıda park halindeki arabalara göz gezdirdim. Yağız'ın siyah Audi'sini gördüğümde adımlarım oraya yöneldi. Anahtar yardımıyla arabanın kilidini devre dışı bıraktım ve vakit kaybetmeden şoför koltuğuna oturdum. Yuvasına giren anahtar her zamanki hareketini tekrarladı, araba çalıştı. İki elimi direksiyona koyarak gözlerimi yola çevirdim. Kısa sürede hastane bahçesinden çıktım. 

Ana yol iş çıkış saati olduğundan ve de üzerine İstanbul trafiği eklenince çok fazla kalabalık oluyordu bu saatlerde. Sanırım 1 veya 2 saate anca evde olacaktım. Milim milim ilerlediğim yolda iyice canım sıkılmaya başlamıştı. Hava çoktan kararmıştı ve umarım bu yol artık biterdi.

Sonunda trafikten kurtulmuş daha sakin bir yola girmiştim. Bu süre neredeyse yarım saat sürmüştü. Yarım saat sonra da kendi evime varmış olacaktım. Direksiyonu sağa doğru çevirerek evime giden bir sokağı daha atlamış oldum. Aynı işlemi 4 kere daha tekrarladım ve sonunda evin önüne geldim. Garaj kapısını açtım, içeriye girdim. Arabayı park ettikten sonra indim ve kapının önüne geldim. Cebimdeki anahtarla kapıyı açtım. 

Beni karşılayan karanlık koridor Naz'ımın korkusunu hatırlattı. Umarım şimdi o karanlıkta korkmuyordur. Derin bir nefes alarak anahtarı rastgele bir yere fırlattım. Işığı açmadan merdivenden çıktım, odama girdim. Odanın ışığını açtığımda gözüme ilk olarak komodinin üzerindeki krem rengi fotoğraf çerçevesi çarptı. Naz'la birlikteki fotoğrafımız. Ağır adımlarım benden bağımsız orayı buldu. Yatağa oturup elime aldım çerçeveyi. Dördümüzün gittiği bir piknikte Leya çekmişti bu fotoğrafı. Gülümsedim.

opia.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin