Üniversitenin bahçesine çıkarken kapıda bekleyen kişiyi görünce adımlarım yavaşladı. O da beni görünce bana yönelerek bir, iki adım attı. "Atlas?" dedim, sorarcasına. O da aynı şekilde "Tuana?" dediğinde gülümsedim. Burada ne işi olduğunu sorduğumda Ecrin'i almaya geldiğini, birlikte vakit geçireceklerini söyledi. Bildiğim kadarıyla Atlas okumuyor, çalışıyordu. Yoğun iş temposunda bulduğu her boş vakti Ecrin ile birlikte geçiriyordu. Ecrin'e çok aşıktı.
Biz günlük sohbetimize devam ederken yanımıza gelen Ecrin, önce benim koluma dokundu daha sonra da sevgilisinin kolunun altına girerek saçlarını öpmesine izin verdi. Onları parlayan gözlerle izledim. "Hoşgeldin ve güle güle canım." diyerek öpücük attım ona. Dersim başlamak üzereydi ve gitmem gerekiyordu. "Görüşürüz canım." o da bana öpücük attı. Arkamı dönmeden önce ikisine de el salladım. Geri dönüp kampüsün ortasına geldiğimde sabahtan beri beklediğim kişiyi gördüm. Teessüf eder bakışlarımla ona doğru çevirdim adımlarımı. Eli ensesinde saçlarını karıştırdı. Gözlerinden yorgunluğu belli oluyordu Deniz Bey'in. Kendisi dün gece arkadaşlarıyla içmeye gittiği ve uyanamadığı için ilk derse gelmemişti. Onun yerine ben imza atmıştım. "Of!" dedi, gözlerini ovarak. "Başım çatlıyor." diyerek tekrar ofladı. Haline gülüp başına hafifçe vurdum. Evet, biraz acımasızım.
"O kadar içmeseydiniz o zaman beyefendi." dedim, bir abla edasıyla. "Bu sondu vallahi!" dediğinde bu dediğine kendisinin bile inanmadığına yemin edebilirdim. "Aynen Denizciğim, aynen." dedim son harfi uzatarak. Bana gülüp kolunu omzuma attı. Birlikte merdivenleri çıkıp sınıfımızı bulduk. Yan yana bir sıraya oturduğumuzda bizden sonra hoca geldi. İlk iş olarak imza kağıdını en önündeki öğrenciye verdi.
Ders boyunca dersi dinlemeye çalışsam da beceremedim. Dün gece eksik olduğum dersleri çalışırken masada uyuyakalmıştım ve belim acayip tutulmuştu. Oturduğum sıra da çok rahatsız olduğu için daha çok canım acıyordu. Doğrulup sırtımı sıraya yaslamak istediğimde belime saplanan acıyla birlikte dudaklarımdan kısık bir inleme fırladı. Kimsenin duymadığına emin olduğumda rahatlamış bir nefes verdim.
Zar zor dersin sonuna geldiğimde hocanın söylediği ödevi not almaya başladım. İstersek bilgisayardan istersek de çizim olarak 3 + 1 bir dairenin tüm odalarını tasarlamamız gerekiyordu. Kendi çizimime çok güvenmediğimden bilgisayarla yapacaktım. Ayrıca ikişer kişilik grup ödevi olduğundan Deniz ile birlikte yapacaktık. "Dediğim gibi, son teslim tarihi 18 Eylül. Bir gün bile geç kalsanız kabul etmem sıfır veririm." hocamızın ciddiyet dolu sözlerinin ardından gülümsemesi tipik bir ikizler burcu hareketiydi. Yaşayarak öğrenmiş olabilirim. "İyi günler hepinize." diyerek sınıftan ayrılınca defterimi ve kalemimi kol çantama koydum.
"Daha iki hafta var ama ence hafta sonu başlayalım." Deniz, çantasını omzuna asıp yürümeye başlayınca onu takip ettim. "Haklısın." dedim ve iki merdiven indim. "Zaten benim eksik olduğum çok şey var. Erken başlamamız çok iyi olur." son merdivenleri de inince sınıftan çıkmak için yürümeye başladık. Önce sınıftan daha sonra da kampüsten çıktık ve vedalaşarak yollarımızı ayırdık. Otoparktaki arabamı kısa sürede bulduğumda kilidini açıp hızlıca bindim. Çantamı yan koltuğa koyup kemerimi taktıktan sonra düğmeye basıp arabayı çalıştırdım. Herhangi bir işim olmadığı için direkt eve gidecektim. Çünkü Çağan ve Yağız'ın 3 dersi, Leya'nın 5 dersi vardı; Ecrin ise sevgilisiyle vakit geçiriyordu. Evde tek başıma vakit geçirebileceğim için çok mutluydum.
Yol boyunca kendi kendime şarkılar söylemiş trafik olmadığı için gayet hızlı bir şekilde eve gelebilmiştim. Girer girmez ilk işim duş alıp üzerimi değiştirmek oldu. Vücudum şortlu takımla çok rahatlamıştı. Gelirken sipariş ettiğim salatanın gelmesini beklerken vakit geçmesi için televizyondan açtığım filmi izliyordum. Henüz bir şeylerin belli olmadığı filmin 15. dakikasında kapı zili çaldı. Filmi durdurup hızlıca ayağa kalktım. Yemeğim gelmişti!