7. BÖLÜM

389 22 19
                                    

🔗

🔗

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

7. Bölüm: Solmuş Çiçek.

01 Mart 2017.
İstanbul.
Tuana Naz Saygın.

Güneş gözlüğü takmayı hep sevmişimdir. Gözlüğü takınca kendimi havalı bir kız gibi hissediyorum çoğu zaman. Tabi, ergenlik çağında bir genç kız olduğumu unutmamak gerekiyor. Bazen çok saçma davranabiliyorum.

Bugün de o günlerden biri. Sanırım regl günüm yaklaştığı için fazla agresifim. Birkaç saniye önce saçıma takılan gözlüğe ettiğim küfürden anlaşılır bence. Sabah okuldayken de yanlışlıkla sıra arkadaşıma patlamıştım. Sebebi ise, çantamın fermuarının bozulması ve onun kapatmayı denemek istemesiydi. Sanırım ondan özür dilesem iyi olacaktı. Bunu yarın yapmayı aklıma koyarak bana geçmem için yol veren arabaya baktım. Hafif gülümseyerek şoför koltuğundaki kadına selam vermiş oldum. Hızlı adımlarla karşı yola geçtikten sonra karşımda gördüğüm deniz bana huzur vermeye başladı. Dalgaların sesi trafikteki arabalar yüzünden duyulmasa da çok güzel görünüyordu. 

Kafamı sola çevirdiğimde beni bekleyen arkadaşlarımı gördüm. Onlara gülümseyerek emin adımlarla yürümeye başladım. Yaklaştığım sırada Leya derin bir nefes alarak oturduğu yerden kalktı. "Sonunda Tuana!" çok bekletmişim gibi olan tavırlarına göz devirdim. "Evime uzak bir yer seçtiğiniz için geç kaldım. Ayrıca bu benim suçum değil." saçlarımı savurarak omzumdaki çantayı çıkardım. "Oturma, oturma Naz." diyen Çağan'la beraber hareketlerim kesildi. Çağan ayağa kalktıktan sonra Yağız ve Ecrin de kalkmıştı. "Ne oluyor?" diyerek çantamı tekrar omzuma astım. 

"Biraz ileride karaoke kafe açılmış, oraya gidelim diye düşündük." saçlarını topuz yapmasına rağmen oldukça terlediğini düşündüğüm Ecrin'in sözlerinden sonra gülümsedim. Şarkı söylemeyi çok seviyordum zaten. "Çok iyi düşünmüşsünüz! Hadi, gidelim." tek elimi Çağan'ın koluna koyarak onu sürüklemeye başladım. Önce onun daha sonra da diğerlerinin güldüğünü duydum. "Daha yolu bilmiyor ama önden uçuyor hanımefendi." Yağız'ın sözleriyle arkamı döndüm, gözlerimi kısarak ona baktım. "Ben bilmiyor olabilirim, Yayız. Ama Çağancığım biliyor." emin olmayarak Çağan'a baktım. "Yani, biliyordur bence." tatlı olduğunu düşündüğüm bir gülümsemeyle beni rezil etmemesini umuyordum. "Biliyorum tabi." dediğinde çaktırmadan derin bir nefes verdim. Çağan'ın yüzüne çarpmış olacak ki 2 saniye gözleri kapandı. Yağız'a, bak gördün mü bakışları atarken kendimi oldukça havalı hissediyordum.

Kafeye geldiğimizde yeni açılmış olmasına rağmen oldukça dolu olduğunu fark ettim. Demek ki çok güzel bir yerdi. "Vay be, burası daha 2 ay önce açılmamış mıydı? Ne kadar çok kişi var." Leya da benimle aynı şeyleri düşünüyordu. Ruh ikizim bu kız! 

Bize göre bir masa bulduğumuzda hep birlikte oraya doğru yürüdük. Masanın bir tarafında turkuaz renkli koltuk varken karşı tarafta renkli sandalyeler vardı. Çağan elini uzatarak koltuğa oturmamızı istedi. Üç kız birlikte koltuğa oturduk. Benim karşıma Çağan, Leya'nın karşısına da Yağız oturdu. Kırmızı giyimli garson yan masadaki siparişi hallettikten sonra hemen yanımıza geldi. "Hoşgeldiniz, siparişinizi alabilir miyim?" sarı saçlı, yeşil gözlü tatlı bir ablaydı. Saçlarını at kuyruğu yapmıştı ve mini tableti tutan elinde hoş bir bileklik vardı. Yağız'ın menüyü istemesiyle beraber, arkasındaki boş masadan iki menüyü alıp bize verdi. Ortamızdaki Ecrin menünün kapağını açtığında ufak bir göz gezdirdim. Tatlı olarak ne yiyeceğime karar verince diğerlerini beklemeye başladım. Bu sırada yanımızdaki abla biraz ilerideki masa ile ilgileniyordu. 

opia.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin