17.BÖLÜM
Hamileliğimin son ayını tamamlamıştım ve iki hafta daha geçirmiştim, yani otuz sekizinci haftadaydım. Doktorum doğuma her an gidebileceğimi, hazırlıklı olmam gerektiğini söylemişti. Cihan bunları duyduğunda kliniği diğer çalışanlara emanet etmiş, yanımdan ayrılmamaya karar kılmıştı. Çok tatlıydı. Şimdi ise mutfakta bana bir şeyler hazırlıyordu. Ne yaptığını ise söylemiyordu, 'Sürpriz yapacağım' diye diretiyordu.
Günlerim sakin geçiyordu. Çok az sancım oluyordu, bulantılarım azalmıştı. Doğuma az kala rahatlamıştım ama canımı sıkan bir durum vardı, kızımızın ismine karar vermemiştik. Videolar kısmında gezerken gördüğüm isim önerisi videosuna dikkat kesildim. İçlerinden birini çok beğenmiştim. Buğlem. Cenneti müjdeleyen melek anlamına geliyordu. Çok güzeldi. Bebeğimize uyuyordu. Cihan, kızımız olacağı için kendisini çok şanslı hissediyordu ve bunu her defasında dile getiriyordu.
Nihayet gelebildiğinde elindeki dondurmalara bakıp gülümsedim. Limonlu ve çikolatalı olanı bana uzattığında onunkine baktım, vişneli ve çikolatalıydı. Vişneliyi yemek istediğimde gözlerimle işaret ettim. Onun teklif etmesini istiyordum. Her zaman olduğu gibi beni anladı ve "Vişneliyi ister misin?" diye sordu. Kafamı salladım, kâsemi alıp mutfağa gitti ve vişneli ekleyerek geri geldi. İlk kaşığı vişneliden aldım ve damağıma yayılan tatla gülümsedim. Kâseyi karnımın üzerine koyup "Kızımızın adını ne koyacağız?" diye sordum. Düşündüğünü belli eden hareketler yaptı. "Bilmiyorum," dedi.
"Ben buldum bir tane aslında," dediğimde merakla bana baktı. Sessiz kalıp daha da meraklanmasını sağladım. "Söyle hadi, ne buldun?"
"Buğlem," diyerek merakını giderdim. "Cenneti müjdeleyen melek anlamına geliyormuş."
"Çok güzel," diye mırıldandı. "Tam kızıma uyuyor. Bebeğim, ilk andan beri babasına cenneti yaşatıyor. Buğlem koyalım adını. Başka bir isim daha ister misin?" her konuda benim fikirlerime göre hareket etmesini seviyordum. Kâseyi sehpaya koyup yanına gittim ve dizine oturdum. "Ben seni çok seviyorum, Cihan." Kafasına sarılıp göğsüme yasladım. "İyi ki sevmişsin beni."
"Bende seni çok seviyorum," dedi. Dudağımdan öptü ve "Bal gibi," diye fısıldadı. "Bal," diyerek yüzüne baktım ve "Limonlu bal nasıl olur?" diye sordum. Güldü, o kadar güzel güldü ki dayanamayarak gülüşünden öptüm. "Böyle öp diye gülerek gezeceğim," dedi. Bacaklarımı okşayarak karnıma geldi. "Buğlem'im," dedi. "Bal kızım. Sağlığınla gel bize babacığım." Konuşmalarını bölmek istemezdim ama kızımın gönderdiği sinyalleri göz ardı edemezdim. "Sonra konuşursunuz," deyip ayağa kalktım. "Limonlu bal yemem lazım." Mutfağa geçip balı kucakladım ve kaşığıma koyup üzerine limon sıktım. Çok güzel olmuştu ya da bana güzel gelmişti, canım çektiği için. Tadına bir kez daha varmak için balı aldığımda Buğlem'in hareketlendiğini hissettim. Tadını beğendiğini düşünüp gülümsesem de hissettiğim ağrıyla kaşığı yere düşürdüm. Endişelenerek "Cihan!" diye bağırdım. Geldiğini duyabiliyordum. Ağrım şiddetlendiğinde bir kere daha bağırdım. Sapsarı olmuş yüzüyle bana bakan eşime bakıp belimi büktüm. "Çok acıyor," dedim. "Galiba Buğlem geliyor!"
"Ne!" diye bağırıp yüzüme baktı. "Ne yapacağım?"
"Çantamızı getir, hastaneye gidelim. Yolda ararız annemleri." Kafasını sallayıp mutfaktan çıktı. Tekrar yanıma geldiğinde elindeki çantaya ve şalıma baktım. Saçlarımın açık olduğunu unutmuştum.
Derin nefesler almaya başladığımda şalımı aceleyle yaptı. Çantayı bir elinde alıp diğer eliyle belimi tuttu. Evden çıkıp arabaya bindiğimizde gelen sancılardan dolayı inliyor, suratımı buruşturuyordum. Cihan'ın annemlerle konuştuğunu duydum. Sürecin güzel geçmesi için dua etmekten başka bir şey yapamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şegaf
RomanceVerda Yiğit, bir ortaokulda görev yapan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenidir. Çok yakın oldukları ailenin oğlu olan Cihan Karaer onu sevdiğini ve onunla evlenmek istediğini söylediğinde hayatının nasıl devam edeceğini bilemez hale gelmiştir. Ge...