2. Bölüm

133 13 2
                                    

- Herkes dışarı çıksın Jovite ortaya gel

Herkes teker teker önümden geçti. Her geçen yüzüme suçluymuşum gibi baktı. Utandırmıştı bu bakışlar beni. Ayaklarımı pek taşıyamaz olmuştum. Ellerim arkaya bağlı bekledim. Şimdi salonda ben ve amirleri kalmıştı. Yüzüme acı acı bakıyorlardı.  Hepimizin üstü olan Bay Cruze ayağa kalktı. Sesini toklaştırıp konuştu.

- Sana oldukça açık konuşacağım Jovite. Bu daha önce hiç yaşamadığımız bir olay . Ama yaşanması mümkün.

Gözümü kırpmadan dinliyordum onu. Ne demek istediğini pek anlamasam da . Arkadaki oturup onu izleyen rütbelilere bakıp konuşmasına devam etti.

- Ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz.

Kaşlarımı çattım. Ne demek oluyordu bu?

- Ne yapacağım şimdi? Tarihte daha önce hiç yaşanmadıysa-

- Daha önce üç kişiye daha böyle oldu. Ama biz hiç yaşamadık.

Anlamıyordum hiç bişey. Bu sayı ne demek oluyor.

- Peki bu sayı neyin sembolü?

- Bu bir sembol değil Jovite bir tarih.

Ne! Bir tarih mi? Aklım şimdi daha fazla karıştı.

- Tarihe mi gideceğim?

- Evet.

Aslında boş bulunup sorduğum bir soruydu ama gerçekmiş.

- Bak Jovite biliyorum çok karışık. Sözümü kesmeden beni iyice dinle ve kararını ver.

Karar mı ? Demek ki benim elimde olan bir durum. O zaman kabul etmiyorum. Ama yine de amirime olan saygımdan dinledim .

- Çok nadir olan bir durum. Geçmişte senin gibi birine ihtiyaç var demek oluyor bu. Nasıl gideceksin hiçbir fikrim yok. Tek bildiğim zaman yolcularının gelip seni zamanı geldiğinde götürecekleri.

Zaman yolcuları mı? Hayatımda daha saçma çok az şey duymuştum.

- Orada ne olduğunu da bilmiyoruz. Senden önce giden 3 kişi de geri dönemedi zaten.

Kaşlarım daha bir çatıldı yüzüm büzüldü.

- Daha önce bildiğim üzere kırk beş kişiye çıktı bu tarih zarfı. Ama sadece üçü kabul etti. Şimdi karar senin Jovite.

Hiç düşünmek istemiyordum.

- Kararım belli ben de gitmeyen 42 kişiden biri olacağım.

- Nasıl istersen Jovite. Ama unutma her kararın bir cezası vardır.

Neydi şimdi bu? Daha soracaklarım bitmeden kalkıp gittiler. Geriye ben ve amirim kaldık. Ben pervasızca dikiliyordum salonun ortasında. Amirim karşıma geçti.

- Niye bu kadar çabuk karar verdin Jovite?

- Nasıl yani? Kabul mu etseydim amirim? Bu ne saçmalık ya oyun mu oynuyoruz burda. Ben bir cinayet polisiyim zaman yolcusu değil!

Öfkeli adımlarla dışarıya doğru çıkarken amirim lafıyla durdum.

- Ya oranın sana ihtiyacı varsa Jovite.

- Bana niye ihtiyacı olsun yüz yıllar sene önceki insanların.

- Senin gelecekten gelen yardımcılara ihtiyacın olmuyor mu?

- Olmuyor tabiki de. Ne geleceği geçmişi ya ben bugünün polisiyim amirim dünün savaşında işim yok! Hem ne demek 600 yıl geriye gitmek ya delirdiniz mi siz ?

Kapıyı açıp çıkıyordum ki bağırdı.

- Cezanı çekerken ağlamak için benim yanıma gelmeyeceksin o zaman. Sana bişey yapamam.

Ceza mı?

- Cezam ne olacak?

- Bilmiyorum ama daha öncekilerin cezasının hiç iyi olmadığını gitmeyenlerin gitmediği için pişman olduğunu biliyorum.

Kapıyı çalıp çıktım. Kapının açılmasını bekleyen Evan boynuma sarıldı.

- Duydum amirim herşeyi duydum.

Yavaşça kollarını çektim boynumdan gözleri dolmuştu. Hayır yani sana noluyor? Arka da diğer cinayet polisleri bize bakıyordu. Hepsi üzgün görünüyordu. Kapıyı dinlemişlerdi herşeyden haberleri vardı.
José duruyordu herkesin önünde.

- Nasıl olabilir bu inanmıyorum?

- Bilmiyorum José ben de inanamıyorum ama bu bir gerçek.

Angelina girdi.

- Ne yapacağız şimdi?

- Ne yapacağızı yok Angelina. Siz görev yerlerinize gideceksiniz.

Evan titreyen sesiyle sordu

- Peki siz amirim? Siz ne yapacaksınız ?

Derin bir nefes aldım.

- Ne yapacağımı bilmiyorum kafam çok karışık.

Ortamın havasını değiştirmek için José'ye takıldım.

- Ee senin şu içine doğan iş ne oldu?

- Yanlış doğdu.

Şu halimle bile gülüyordum.

- Ne zaman toplanacaksınız?

Kimseden ses çıkmadı. Kendi hallerinden çok beni düşünüyorlardı şu anda.

- Arkadaşlar kendinize gelin bu terfi sizin en büyük hayalinizdi.

- Ama senin de öyleydi Jovite.

- Evet ama

- Aması yok böyle bişey olamaz ya haksızlık bu.

Arkamdan bir ses geldi.

- Kim tarafından yapılmış bir haksızlık bu Adora ?

Müdür çıkmıştı salondan. Herkes sustu birden.

- Bu zarflar sizin gençler. Kimse ayarlamıyor bunları. Kime nerede ihtiyaç varsa oraya gönderiliyor.

- İyi de amirim geçmişte yaşayıp olmuş insanlar için ne gibi yardım yapılabilir.

- Onlar yaşayıp gitmişler. Ama eskiden yaşıyorlardı değil mi Evan?
Şu an ihtiyaç yok ama o zaman için vardı.

- Ama amirim geçmişte birçok insanın hatta herkesin yardıma ihtiyacı olabilir. Gidip herkesi mi kurtaralım.

- Bakın çocuklar anlıyorum saçma ve anlamsız. Bana da öyle geliyor. Ama kural bu. Eminim ki oraya gönderilme amacı vardır.

Sessizlik oldu haklıydı da. Ben de hak verdim amirime. Yüksek olmayan bir tonla

- Doğru söylüyorsunuz amirim.

Başımı eğdim. Mecburdum bu saatten sonra buna. Ne olacak nasıl olacak bilmiyordum. Ama bu göreve başlarken bir yeminim vardı.

"Nerde , nasıl , ne zaman olursa olsun en zor günümde bile insanlara yardım edeceğime ; canımı ve malımı her koşulda bahane üretmeksizin ihtiyacı olan insanlara adayacağıma yemin ederim!"

Savaş Kraliçesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin