Uzakta bir sürü atlı asker görünüyordu. Ormanın içinde dizilmiş bizi bekliyorlardı. En önde bir adam vardı. Tutsaktı herhalde boynunda zincirle bir halka geçirilmiş elleri de bağlanmıştı. Biraz daha yaklaştık.
Bu , bu...Evan?
Ne oluyor yine burada?
Atlarımızı durduğu hızlıca indik. Karşılarında duruyorduk. Askerler pis pis bakıyordu bize. Bizim de onlara güzel baktığımızı pek zannetmiyorum. Kedi köpek karşılaşması gibiydi.
Askerleri bir süzüp Evan'a baktım.Evan boynuna geçirilmiş demir halkayla bana bakıyordu. Yüzünün her yeri yara bere içinde kalmıştı . Garibim kim bilir ne yapmıştı bu zalim insanlar. Arkasında bir sürü asker vardı. Ve demir halkanın zincirini tutan bir asker daha. Prenses yanımda diğer üç asker de arkamızda duruyor onlara bakıyordu.
İki grubun da arasında yaklaşık iki metre vardı. Sadece Evan'a bakıyordum. O da bana acı acı bakıyordu.Benim sormak isteyip soramadığım soruyu prenses sordu .
- Ne oluyor burda askerler? Bu vaziyet nedir?
- Kralımızın emridir bu prensesim.
- Kralınızın emri kraliçenin yaverine işkence etmek midir?
- Hayır kralımızın emri kraliçeyi halkımıza verdiği zarardan dolayı cezalandırmak. Biliyorsunuz babanız kim olursa olsun halkına zarar verirse cezasını çekmesini ister.
- Ne saçmalıyorsun asker doğruları bildiğim yalanları anlatma bana! Hemen Evan'ı bırak .
Kimseden ses çıkmadı.
- Sana diyorum aptal herif hemen Evan'ı rahat bırak!
Ses yok.
- Asker!
- Üzgünüm prensesim babanızın emri.
- Asker başlatma babama!
Herkes prensesi ilk defa böyle görüyordu.
- Evan'ı kraliçenin karşılığında bırakabilirim sadece.
Sonunda konuşmaya karar verdim. Çok sakindi sesim. Söylediğim şeyden sonra başta prenses olmak üzere herkes dönüp bana baktı. Ama hiç umrumda değildi.
Sonuçta bu benim görevimdi ve saçma fedakarlıklara harcayabileceğim birisi değildi Evan. Halkı kurtaracağım diye Evan'dan vazgeçemezdim. Ne olursa olsun onun tekrar geri dönmesi gerekiyordu.- Al beni asker .
Askerler bana doğru geldi.
- Kraliçem yapmayın ne olursunuz .
- Louise bu benim sorumluluğum başkası çekemez cezasını.
- Ama kraliçem bu bir yarış değil ve biz kaybetmedik. Ceza çekmesi gereken sizler değilsiniz.
- Kötüler hep daha güçlüdür.
- Ama haklı değildir.
- Savaşta haklı olan değil güçlü olan kazanır.
Az önceki umutlu halimden eser kalmamıştı. Belki de herşey düşündüğüm kadar basit değildi. Belki de yapmak istediğim şey gerçekten de sadece saçma bir kraliçe hayaliydi.
- İlk önce Evan'ı bırakın.
Asker arkasını dönüp Evan'ın zincirini tutan askere el işareti yaptı. Asker Evan'ın boynundakini çıkardı.
Evan kedi gibi miyavlıyordu.
- Kraliçem lütfen bunu yapmayın.
Ağlamaklı olan gözleri gerçekten de kediye benziyordu.
Askerler kolumu arkaya bağlayıp halkayı boynuma geçirdi. Sesimi çıkarmıyordum. Yüzüm kaskatı kesilmişti. Kaybediyor olmak değil de buraya kadar gelmişken hem de bu şekilde bitiyor olması çok zoruma gitmişti. Yoksa kaybetmeye alışmıştım ama kendimi hiç bu kadar ezik hissetmemiştim.
Askerlerin arasından atların yanına gidiyordum sessizce. Ama prenses benim kadar sessiz olamıyordu.
- Aptallar ne yaptığınızı zannediyorsunuz? Hey hey size diyorum! Bırakın kraliçeyi bırakınnn!
Askerleri ittirip duruyordu.
Evan da bana yönelik konuşuyordu.
- Efendim burada bırakamazsınız herşeyi böyle olmamalı lütfen lütfen vazgeçin. Ben gideyim yerinize.
Kralın Evan'ı öldürmekle eline hiçbir şeyin geçmeyeceğini biliyordum ama onun da bildiği birşey vardı ki ben Evan'ı asla onların eline bırakmazdım. Artık az çok biliyordu beni hem uyandığımda ilk olarak Evan'ı sormuş olmam da onun eline geçmiş büyük bir fırsattı.
Evan'a döndüm.
- Kralın istediği sen değilsin Evan zorlama. Ne yaparsa yapsın beni öldürmeden sizi rahat bırakmayacak. Daha fazla insanın benim yüzümden canı yanmasın.
- Hani halkı bu zulümden kurtaracaktık efendim. Kralın gücüne karşı koyup halledecektik sonra da evimize dönecektik. Neden bu vazgeçiş Efendim? Hani siz Jovite Muriel'diniz ne oldu da herşeye boyun eğen bir kraliçe oldunuz?
- Bu saçma hayalden vazgeçmeliyiz artık Evan. Sen de daha fazla burada durma dön evine. Seni geri kazandırmakta benim için bir zafer.
Konuşmamızı kimse duymamıştı prensesin sesinden dolayı. Evan da son sözümden sonra birşey demedi. Askerlerin arasında kaybolup gitti .
Beni de kollarımdan tutup ata bindirdiler. Benim bindiğim öndekinin atına bağlıydı ve arkadakinin. Boynumdakinin zinciri öndeki askerin elinde sıkı sıkı duruyordu. Beni hiç güzel şeyler beklemiyordu. Güneş tepeden denize doğru inmeye başlamıştı. İkindi vaktiydi.
İkindi vakti?
Casimir'in babasının bahsettiği saatti ikindi vakti.
Biliyor muydu acaba ?
Nerden bilecek ki diye düşündüm.
Hem biliyor olsa ne yapabilirdi ki ?
Prensesin arkadan ağlama sesini duydum. Yine ağlıyordu kesin herşeyi onun mahvettiğini düşünüyordu.
- Kraliçem lütfen vazgeçin!
Ah be Evan ne hale düştün benim yüzümden. Sen ki terfi almış hayatının en güzel zamanını yaşayacakken bir amirinin uğruna saçma saçma şeyler yaşıyorsun . Başına gelmeyen kalmadı.
Belki de benim cezam senin kurtuluşun olur.Tabi akıllı davranıp gidersen...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaş Kraliçesi
Mistério / SuspenseGeçmişe gidebilmenin mümkün olduğunu düşünün. Ama çok eskilere. Ortaçağ dönemi sene 1400... Polis Jovite'nin terfi alıp gitmesi gereken yeri zarfla seçmesi sonucunda hayatı birden değişir. Bir tuhaflık vardır çünkü zarfta yazan bir yer değil zamand...