3.Bölüm

589 30 1
                                    

Albayın odasından çıkmıştım kendi odama yürüyordum. Kimseyle karşılaşmadan odama gelmiştim. Midemdeki sesle aklıma kahvaltı yapamadığım geldi. Birşeyler atıştırmam gerekiyordu. Oyalanmadan odamdan çıktım. Kahvaltı saati artık geçmişti bu yüzden kantine çıktım. Yemekhanenin üst katındaydı. Bir tost ve ayran isteyip odama döndüm. Onlar getirirlerdi zaten.
15 dakika sonra kapı çaldı. Gelmesini söyleyip bekledim. Bir asker tostumu getirmişti. Bırakıp gitti hemen. Turşu koymadıklarına emin olsamda içine baktım. Olmadığını görünce kısa sürede yedim ve odamdan çıkıp timimin odasına gittim. Birazcık eğitim yaptırmaktan zarar gelmezdi.

Kapıyı bir kere çalıp girdim. Ne de olsa hepsi erkekti yanlış bir manzarayla karşılaşmak istemezdim. Beni görünce hepsi hazır ola geçti. "Rahat! 5 dakika içinde bahçede olun!" Dedim ve bahçeye çıktım. Hemen arkamdan onlar da geldiler. Rütbe sırasına göre dizildiler. En başta Mehmet abi vardı. Benden sonra söz ondaydı rütbesi üsteğmendi alanı ağır makineliydi. Ondan sonra da sırayla Emre, Fırat, Görkem ve Burak vardı, hepsi teğmendi. Emre hafif makineli uzmanı, Fırat keskin nişancı, Görkem bomba imha uzmanı ve Burakta haritacıydı. Hepsi alanlarında baya iyilerdi.

"Askeriye etrafında 30 tur koşu 200 mekik 200 şınav başla!" arada şikayet edenler olsa da dediğimden daha fazlasını yaptılar. Tabi Burak dışında.

"Komutanım bugünlük yetmez mi 1 haftadır kök söktürdünüz zaten, anladık biz hatamızı." cümlesi biter bitmez Görkem Burak'ın kafasına vurdu.

"Sus lan salak cezayı daha da arttıracaksın." Görkem'in uyarısıyla Burak sustu.

"Bugünlük yeter bu kadar gidin temizlenin size anlatacaklarım var." hepsi konuyu merak etmiş olacak ki koşarak gittiler. Aradan 10 dakika geçmeden her zaman oturduğumuz çardağa geldiler.

"Su noldu? Önemli bişey yoktur inşallah." Mehmet abinin sorusuyla gözler bana döndü. Onlar benim kardeşimdi, içlerinden hain olduğunu düşündüğüm biri yoktu. Kaç yıldır beraberdik, elbet bir açık verirdi. Bir hafta olan önce Albayın odasına girdiğimi ve gerçekleri anlattım. Albayın öz babam olmadığını sadece bizim tim biliyordu, üvey babam olduğunu da sayılı kişi biliyordu. Onlara güvensem de onlar dahil hiç kimse Anka olduğumu bilmiyordu.

"Peki şimdi ne yapacaksın? Albay ne dedi bu konuda?"

"Bilmiyorum Emre. Albay izin kullanmamı söyledi, biraz kafa dinlememin daha iyi olacağını da ekledi."

"Ne kadar izin kullanacaksın yada kullanacak mısın?"

"İzin kullanacağım ama ne kadar olur bilmiyorum en kısa sürede dönmeye çalışacağım. Yani beyler benden bir süreliğine kurtuluyorsunuz." alayla dediğim üzerine Burak atladı.

"Öyle demeyin komutanım siz timimizin asenasısınız sizsiz bu tim olmaz." Burak'ın dediği ile Görkem yine kafasına vurdu.

"Evet komutanım bu hıyarın söylediğine katılıyorum ama Burak yalakalık yapma kardeşim uza." onlar yine tartışmaya dönerken mesaimin bitmesine az kalmıştı.

"Sen bunlara bakma Su bir ihtiyacın oldu mu beni araman yeterli biliyorsun zaten. Sevgi ablanla sana yardım ederiz, bilirsin seni çok sever."

"Bilirim abi bilirim. Eğer ihtiyacım olursa ilk seni arayacağımı bil bunlardan bize hayır gelmez zaten anca kendilerini düşünsünler." biz Mehmet abiyle konuşurken Burak araya daldı.

"Öyle demeyin ama komutanım darıldım, gücendim."
derken dudağını büzmekten de geri kalmadı. Bu haline göz devirirken Görkem yine Burak'ın kafasına vurdu.

"Görkem vurma bence daha, biraz daha vurursan beyni akacak çocuğun." Fırat'ın sözleriyle hepimiz güldük tek gülmeyen Buraktı. Alışmıştık hepimiz bu halimize.

"Neyse ben gidiyorum mesai bitecek birazdan zaten. Allah'a emanet olun Kartallar." bizim timin adı Kartaldı. Buradaki en gözde timdik. Hepimizin üstün başarısı timin adını duyurmaya yetmişti.

"Sizde Allah'a emanet olun komutanım. Birşey lazım olduğunda aramaktan çekinmeyin." dedi Emre. Hepsinden benzer şeyler duyduktan sonra arkamı dönüp odama yürüdüm. Dün dosya işlerini bitirdiğim için işim yoktu. Askeriyeden direk çıkabilirdim. Odamdan eşyalarımı alıp çıkışın yolunu tuttum. Yoldan taksi bulup bindim. Evimi tarif edip bekledim. Sessiz bir yolculuktan sonra evime gelebilmiştim.
Üstümdeki üniformamı çıkarıp pijama takımımı giydim ve kendimi yatağa attım.

Yatakta dönüp duruyordum, bir türlü uyuyamadım. Telefonumdan saate baktım. Saat 23.48 di ve karnım acıkmıştı. Yataktan kalkıp buzdolabına yöneldim. Yiyecek birşeyler aradım ama bulamadım. En iyisi bakkaldan birşeyler almak diye düşünüp eşofman takımı giyip evden çıktım. Bakkalın sokağına girmeden bir iki sokak önce kavga sesleri geliyordu. Yardım için hemen oraya koştum. 4 adam bir kadını sıkıştırmıştı. Gece biraz uzayacaktı anlaşılan. Telefonum ve cüzdanımı kaldırım kenarına koydum. Hadi bakalım biraz ısınalım.

"Hey beyler utanmıyor musunuz bir kıza 4 kişi saldırmaya?" sorumla afallasalar da hemen kendilerine geldiler.

"Sende gel de eşitlensin yavrum." içlerinden birinin dediği ile yüzümü buruşturdum. Fazla oyalanmadan bunu diyen kişiye kafa attım. O sırada da arkamdan iki kişi geliyordu.

"Dikkat et arkanda!" kadının bağırması dikkatimi dağıtmıştı. Boş bulunduğum an arkamdaki adamlar iki kolumu da tutmuşlardı. Bir şekilde kurtulurdum, benim gücümle onların güçleri bir değildi. Ani bir atakla sağ kolumu tutanın karnına tekme attım. Sol kolumu tutan adam durumu algılayamadan boşta kalan elimle diğer kolunu ters çevirip arkasından tekme attım. Ben onlarla uğraşırken kadın kaçmıştı. O kurtulmuştu ama ben 4 kişinin arasında kalmıştım. Kafa attığım adam kendini toplamıştı. Önüme gelip yumruk savurdu ama havaya savurdu. Hiç beklemeden kasığına tekme attım. Adam iki büklüm olurken sokağın başından biri seslendi.

"Yardım lazım mı hanım efendi?" sesin geldiği yere baktım. Ceketini omzuna asmış baya kalıplı bir adam duvara yaşlanmış kavgayı izliyordu. Bence yardım edebilirdi sormasına gerek bile yoktu.

"Sormadan girseydiniz daha yardımcı olursunuz bey efendi." düşüncelerimi dile getirdikten sonra karşımdaki adama döndüm tekrar. Yerde iki büklüm yatıyordu üstüne çıkıp yumruklamaya başladım. Bilinci gitmeden bıraktım orada. Kalan 3 kişi yardıma gelen adama saldırıyordu. İkisinin kafasını arkadan tutup birkaç kez birbirine vurdum. Biri bayılmıştı ama diğeri hala sağlamdı. Ben tam sağlam olana yönelecekken siren sesleri gelmeye başladı. Yardıma gelen adama baktım, onun önündeki adam yerdeydi. Son olarak önümdeki adam yumruk atıp işi bitirdim. Adamların hepsi yerdeydi. Siren sesleri yaklaşıyordu. Karakolla uğraşmak istemiyordum. Adam bir anda elimden tutup koşmaya başlamadan kendini açıkladı.

"Eğer şimdi kaçmazsak peşimizi bırakmazlar." benim gibi düşünmüştü bu yüzden ona ayak uydurdum. Ara sokaklara girip izimizi kaybettirdik.

"Bu saatte ne işiniz var hanım efendi. Başınıza birşey gelebilirdi diyeceğim ama ben gelmesem de 4 adamı tek başınıza indirebilecek gibiydiniz." dediği şeyle yüzümde bir gülümseme oldu. Gözüm hala ayrılmayan ellerimizde takıldı. Sakin bir şekilde elimi çektim. Nedense onu inceleme gereksinimi duymuştum. Baya iri yapılı biriydi kesinlike bütün kızlar bunun etrafında koşuyordur. Yüzüne çıktı gözlerim, yakışıklıydı. Tamam tamam baya yakışıklıydı. Bir süre gözlerine takılı kaldım. O da bana bakınca gözlerimi çektim hemen. Resmen adamı süzmüştüm.

"Yiyecek birşeyler almak için bakkala gidiyordum. Ara sokaktan kavga sesleri gelince girdim oraya."
dediklerimle birlikle açlığımı fark ettim. Tam teşekkür edip gidecektim ki bir teklifte bulundu.

" Galiba ikimiz de açız. Eğer isterseniz, ilerde tanıdığım bir köfte ekmekçi var oraya gidebiliriz. Hem de birbirimize teşekkür mahiyetinde gibi birşey olur." kafama yatmıştı bu teklif.

"Tabii önden siz bey efendi. Yolu siz biliyorsunuz."
yüzünde bir gülümseme olmuştu. Fazla takmadan önüme dönüp yürümesini beklerken elini uzattı.

"Ateş Yıldırım." elini sıkıp bende ismimi söyledim. Bu çok kısa sürse de elimin adeta yandığını hissettim ama belli etmedim.

"Karmen Su Hilal." el sıkışıp onu takip ettim. İnşallah yemekten sonra evime tek parça olarak giderdim.

GELECEĞİNİ YAZMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin