Ateş Yıldırım'ın ağzından
Ben kızılın Anka olduğunu düşünmeyi bırakıp Albayı dinlemeye başladım. Aradan yarım saatten fazla geçmişti ki Albayın anlatacakları bitmişti. Fazla arayı açmadan tekrar söze girdi.
"Evet çocuklar bütün herşey bu kadardı. Bundan sonrası sizde. Allah'a emanet olun, sağ salim gelin." Albayın sözü bittikten sonra aynı anda kalktık yerimizden. Albayın aklına birşey gelmiş olmalıydı ki kızıla sorusunu sordu.
"Kızım siz nerden tanışıyordunuz?" kızıl bana bakıp onay istemişti. Bu hoşuma gitmişti. Yüzümdeki sırıtmayla kafa sallayıp onay verdim. Sırıtarak onay vermeme galiba sinir olmuştu ve bu da benim hoşuma gitmişti.
"Baba dün gece tanıştık daha doğrusu bir kavgada yardım etti bana." Albayın gözünde endişe vardı.
"Kavgada yardım etti derken? Siz iyisiniz dimi?"
"İyiyiz baba iyiyiz. Ben bir kadına saldıran adamlara saldırdım. Sonradan kavga seslerini duyan Ateş de yardıma geldi öyle tanıştık. Tabi ben kendimi ona mimar diye tanıtmıştım ama önlem amaçlıydı, Ateş yanlış anlama." Albayın endişesi azalmıştı. Ama kızıl beni mi düşünmüştü? Neden herşey benim hoşuma gidiyordu. Fazla beklemeden söze girdim.
"Yok yanlış anlamam, normal olan asker olduğunu söylememen zaten. Hem mimar olduğuna da inanmamıştım. Bana mesleğimi sorsaydın bende asker olduğumu söylemezdim o yüzden yanlış anlamadım hanım efendi." yanlış anlamamama sevinmiş miydi? Yüzünde oluşan gülümseme herşeyi anlatıyordu. Ben o kadar dalmıştım ki Albayın sesiyle kendime geldim.
"Hadi çocuklar gidin artık. Yarın askeriyeden yola çıkacaksınız. Gidin dinlenin yorucu bir görev sizi bekliyor." Albayın sözüyle gitmeye yeltenmiştim. Beni durduran Albayla kızılın sarılması oldu. Fazla uzatmadan ayrıldılar ve çıktık odadan. Arkada ben önde kızıl vardı. Önümde olması ona bakmamama engel değildi. O şekilde çıktık fabrikadan. Çıkışta yanımda durup elimi uzattım. Tepkisini merak ediyordum. Elimi sıkarak bekledi.
"Yarın askeriyede görüşürüz. Zaten uzun zaman birlikte olacağız." dediğim ile anlık olarak dalmıştı. Bu yüzümde bir sırıtmayla neden oldu. Kendini toplayıp gözlerime baktı. Yanlış görmediysem saniyelik bakışları dudaklarıma inmişti ama emin değildim. Aslına daha neler demek geliyordu içimden ama susmak şuan en iyisiydi. Daha fazla bakmadan söze başladı.
"Evet yarın ve ondan sonraki günler de birlikteyiz. İnşallah başarırız, bize güveniyorum, Ejder." lakabımla seslenmesi beni hem gururlandırdı hem de yüzümdeki gülümseyi büyütmüştü. Yüzüme bakmadan arkasını dönüp gitti. Neden böyle yapmıştı şimdi ki? Arabasına binip gitmeden arkasına bakıp beni kontrol etti. Kafa selamı vererek arabasına bindi. Bende aynı şekilde karşılık verince arabayı çalıştırıp gitti. Hala neden böyle yaptığını anlamamıştım. Kafamda senaryo kurmak istemiyordum bu yüzden motoruma atlayıp eve sürdüm.
Eve varınca bizim time haber verip bekledim. Bizim tim dediğime bakmayın onların komutanı ben değildim. Eskiden öyleydi ama iletişimi hiç koparmamıştık. Buraya geldiğimi söyleyince de 1 haftada nerdeyse her gün beraberdik. Birşey hazırlamama gerek yoktu zaten alışıklardı buna. Sanki kendileri çok birşey yapıyordu. Hıyarlar ordusu. Fazla geçmeden zil çaldı. Kalkıp açtım, tabi ki karşımda Yusuf'un üstüne çıkmış bir Kadir beklemiyordum. Yanlarında da onları gülerek izleyen Eray, Deniz, Berat ve Murat abi vardı. Tabi Murat abi hariç, o onlara kınayan gözlerle bakıyordu. Acaba ne olmuştu da bu haldelerdi.
"Noldu lan? Ne bu haliniz?" soruma cevap vermeden içeri daldılar. Selam verseler ölürler zaten.
"Valla abicim ben anlamıyorum ki bunları. Olay çok basit ama bunların tantanası bitmiyor." Deniz'in yakınmasıyla iyice merak etmiştim ama kesin merak edilecek kadar büyük birşey yoktur ortada. Benim meraklı bakışlarımı gören Berat, Kadir'i Yusuf'un üstünden alarak söze başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELECEĞİNİ YAZMAK
Teen FictionKimdim ben babam kimdi annem kimdi... Peki annemle babamın intikamını alabilecek miydim? Can yarımı bulabilecek miydim? Geçmişimi onlar yazmıştı geleceğimi kendim yazabilecek miydim? Geleceğim intikam dolu mu yoksa aynı adı gibi gözleri ve sözleriy...