5. Bölüm: Kıskançlık kokuları

11.7K 272 45
                                    

Pazar arabasını unuttuğum için elimdeki pazar poşetleriyle oldukça zorlana zorlana mahalleye giriş yapmaya çalışıyordum.

Erkanlı mahallesi ve heybelli mahallesi iki düşman mahalleydi ve pazar heybelli'nin aşağısında kaldığı için oradan geçmek zorunda kalmıştım.

Tabii ki arkadan dolanabilirdim ama heybelli'den geçmek daha kolay ve kısaydı.

Mahallenin büyükleri ve küçükleri fark etmeksizin her zaman kavga edilirdi ve asla anlaşmaya bağlanmazdı. Yıllara dayanan bu düşmanlık ise kadın ve erkeğin evlenememesiymiş tam olarak bilmiyorduk. Aile kavgası büyümüş mahalleye yansımıştı.

Çok üzücü bir durumdu.

"Şşt, sen nerelerdensin?" Arkamdan gelen soruyla duraksadım. Erkanlı deseydim beni yaşatmazlardı. Ben ne güzel kimseyle konuşmadan rahat rahat geçiyordum işte.

Duymamış gibi yoluma devam ederken kolumu bir el kavradı. "Soru sordum!" Dedim hiddetli bir ses ve arkamı döndüm. İri vücutlu bir adam duruyordu karşımda. "Ben de cevap vermedim." Dedim sakince.

Dudağının köşesi kıvrıldı. "Asi kıza bak sen," dedi alayla. "Erkanlı'lardan mısın?"

Kafamı salladım istemsizce. "Seni burada yaşatmayacaklarını bilmiyor muydun peki?" Demesiyle kalbim yerinden atacak şekilde atmaya başladı ve geriye adımladım. "Sorununuz benimle değil," dediğimde güldü.

"Korkma," dedi ve elimdeki poşetleri aldı. "Bayadır uğramıyorum oralara, bir bakalım Devran Erkanlı nasıllarmış?"

"Sen kimsin?"

"Ahmet Heybelli, Heybelli'lerin en küçük kardeşleriyim." Mahallenin sahibiyle de denk düşmedim demem.

"Demek öyle,"

"Sen kimsin? Ne ararsın buralarda?"

"Pazara giden en kısa yol burası." Derken dümdüz mahalleye doğru ilerliyorduk.

Adamı kesmeye başladığımda 25 yaşlarında olduğunu tahmin ediyordum. Uzamış sakalları, karakteristik burnu ve dolgun dudaklarıyla hoş bir adamdı ama tipim değildi. Sarışın lakin çekici bu adam uzun boyuyla da oldukça dikkat çekiyordu. Sarı saçlarının aksine kahverengi gözlere sahipti.

Çok bakmadan önüme döndüm. "Mahalleye tek girmek yürek ister," bana döndü.

"Mahallenin sahibi benim, kimse kimseye karışamaz."

"Erkanlı'nın da Devran," durdum. "Yani Devran ağabey." Dememle bana döndü.

Küçük bir kahkaha patlattı. "Sende mi gönlünü ona kaptıranlardansın?" Dediğinde yerin dibine girdiğimi hissettim.

"Saçmalıyorsun, abimle anlaşamazlar pek,"

"Abin kim? Devran'la anlaşamayan bir Ekrem'i tanırım, bir de Can'ı,"

Kafamı salladım, "Can abim.."

"Vay, mahallenin gözdelerinden demek." Kıkırdadığımda çoktan mahalleye girmiştik.

Kahvehanedeki dayıların bakışları sinirle buraya döndüğünde Devran abiyi fark etmiştim. Rahatça oturup geriye yaslanan ve bacaklarını genişçe ayıp yayvan gibi oturan Devran abi bizi gördüğünde dirseklerini bacağına yaslayarak öne eğildi ve tek kaşı usulca havalandı. Mahalleden bir kızın, Heybelli mahallesinden birisiyle görüşmesi demek ölüm fermanı imzalamak demekti.

Ve ben bunu yeni akıl ediyordum.

Şirince gülümseyerek dayılarla kısa süreli bir bakışma yaşarken Ahmet, "Hayırlı günler, Erkanlı!" Dedi neşeyle bildiğin şakıyarak.

ERKANLI MAHALLESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin