14. BÖLÜM

2.9K 112 11
                                    

Keyifli okumalar diliyorum

Sadece gülümsedi.

"E-ge nasıl" dedi. Sadece "hastanedeler güzelim gidince görürsün" dediğimde yüzünü buruşturdu. Ona baktığımda. "güzelim deme" dediğinde kaşlarımı kaldırıp"neden" dedim.

Kafasını eğip "ben güzel değilim baksana heryerim kan içinde" dediğinde bana bakmasını sağladım "sen çok güzelsin Miray bu yaralar seni çirkin yapmaz sen bizim için hep güzelsin" dedim. Gülümsedi "egenin canı çok yandı mı?" Dediğinde cevap vermedim. O sırada araba durmuştu. Arabadan inip hastaneye girdim. Hemşireler sedye getirmişti mirayı sedyeye koydum. O kadar küçük duruyordu ki insan dokunmaya kıyamazdı. Ama o pislik miraya kıymıştı.

Bende ona kıyacaktım. Ona değen her zerresini yok edecektim. Abimleri arayıp haber verdim. Yarım saate kadar hepsi gelmişti Miray ise ameliyata alınmıştı. Ağır darbeler sonucu iç kanaması olabilirmiş. Ben nasıl bu kadar kör olabilmiştim.

Abimgil bitik durumdaydı iki gündür doğru düzgün hiç bir şey yeyip içmemiş uyku bile uyumamışlardı. Annemin ağlaması hiç kesilmemişti Ege'ye ise sürekli ilaçlar veriliyor uyutuyorlardı.

Hastaneye geleli dört saat olmuştu ama hala bir haber yoktu. Miray içeride canı için savaş veriyor. Biz ise burda bekliyorduk. Koray abim kaç kez içeriye girmeye çalıştı ama almadılar volkan abim ise dayanamayıp dışarı çıktı bende peşinden gittim. "Abi bekle" dediğimde dönüp bana baktı. "Bende geleceğim" dedim itiraz etmedi bir şeyde demedi.

Hastaneden çıkıp depo gibi bir yere geldik. Buraya ilk defa geliyordum içeriye girdiğimde çeşitli malzemeler vardı bir kapıdan içeriye girdi arkasından girdiğimde teknoloji odasıydı. Her türlü teknolojik alet vardı.

Abim hızla bir bilgisayarın önüne oturup birşeyler yaptı. Bir kaç saatin sonunda bir araba geldi depoya dışarı çıktığımda birini atıp araba geri gitti. Baktığımda bu melihti yüzü gözü dağılmış elleri ayakları bağlı bir çöp gibi atılmıştı.

İçimdeki öfke daha çok büyüyordu.

~iki saat sonra~

Adamı öldürme raddesine getirmiştik. Adam ise sadece gülüyordu. Sonra konuşmaya başladı. "Noldu nefret ettiğin kardeşin bu kadar değerli oldu. Vücudundaki izlere mi acıdın yoksa" zor konuşuyordu ama sırıtmayı bırakmıyordu. "Siz sadece görünen şeyleri biliyorsunuz degil mi?" Dedi ve kahkaha attı.

Ne demek görünen şeyler... Görünmeyen neler vardı neden bahsediyordu bu pislik.

"Ben onun elinden tek hayatını değil herşeyini aldım. O hiç bir zaman kız çocuğu olmadı" dediğinde tekrar kahkaha attı dediği şeyi algılayamadan silahla kafasına sıktı abim. Bense öylece duyduğumu anlamaya çalışıyordum.

Ne demek hiç bir zaman kız çocuğu olmamıştı.

Bir kez daha kendime lanet ettim.
Onu daha erken bulamadığım için...
Bu kadar kör olduğum için...
Söylediğim tüm sözler için...

Kendime defalarca küfürler savurdum lanetler okudum...

Telefon çalıyordu titreyen ellerimle telefonu açtım "alo?" Dedim soğuk sesle.

"Abi nerdesiniz Miray ameliyattan çıktı." Dedi. "Durumu nasıl" dedim ne diyeceğimi bilmeyerek "İki gün yoğum bakımda kalması gerekiyor önlem amaçlı sonra uyandıracaklar." Dediğin de "tamam Kaan tamam aslanım biz abimle geliyoruz" dedim ve telefonu kapatıp abime döndüm.

"Ameliyat bitmiş yoğum bakıma almışlar" dediğimde kafasıyla onayladı. Konuşmuyordu.

Arabayı ben kullanıyordum. Bir uçurum kenarına çektim abime döndüm "şimdi ne olacak ne yapacağız abi miraya nasıl yaklaşacağız korkuyor abi bizden çok korkuyor." Dediğimde bana baktı.

"Bilmiyorum mert ne yapacağımızı bilmiyorum. Tek bildiğimiz bizden korktuğu ne yapıp edip bu korkuyu yenmemiz lazım. Şimdilik kimseye birşey demeyelim kendisi anlatmak isterse anlatır zaten uyandığında asla bu olay hakkında konu açılmayacak. Kendini ne zaman hazır hissederse o zaman uzun uzun konuşuruz" dedi haklıydı üstüne gidersek bizden daha çok korkardı. Yola çıkıp hastaneye sürdüm.

...

Küçük bedenini camlar arkasından izlemek çok kötüydü yüzü yaralar içindeydi göğüsüne bağlı onlarca kablo gözüken tüm yerlerinde yaralar vardı. Canımın yandığını hissettim.

Ege yanıma geldi omzuma dokundu ona baktım. "Bak abi onca laf söylediğin kız ne halde görüyor musun? Söylesene abi o kadar lafa dey dimi ha o kızın kalbini kırmaya dey dimi bak şimdi her yeri kırık." Miraya baktım. Kolu ve bacağında alçılar vardı. Kolu üç yerinden bacağı dört yerden kırılmıştı. Ama en çok kırılan yeri kalbiydi. İki gün boyunca ne sesini duyacaktık nede o güzel mavi gözlerini. Kapatmıştı gözlerini sanki hiç açılmayacak gibiydi.

İki gün geçmiyordu tek yaptığımız onu izlemekti. Canı yanmıyor muydu? Bilmiyordum ege iyiydi ama belki şuan da acı çekiyordu ve bunu bilmemek beni biririyordu.

Sonunda günler geçmiş uyandırma vakti gelmişti hepimiz heyecanlıydık. Sonunda onun sesini duyacaktık. O mavi gözleriyle bakacaktı bize.

Miraydan

Yemyeşil bir orman ve bir akarsu kenarı kuşların sesi üstümde ise beyaz uzun bir elbise. Akarsudan yansımama baktım vücudumda hiç bir iz yoktu o kadar güzel gözüküyordum ki niye burdaydım en son Mert'in kucağında yarı baygın haldeydim nasıl gelmiştim buraya. Uzaklardan gelen sesi dinledim. "Merhaba güzel kızım gel bana doğru" dedi güzel bir ses bu sesi daha önce duyduğuma emindim ama kimin sesi olduğunu anlayamadım. Bir kaç adım attım ormanın içine doğru ilerledim. Sağ tarafım zeytin ağaçlarıyla doluydu. Sol tarafım ise bir birinden güzel çiçeklerle.

"Gel güzel kızım tanı beni Miray" dedi ses bir o kadar tanıdık bir o kadar yabancıydı. Ormanın derinliklerine gelmiştim. Hava kararıyor ve ay her tarafı aydınlatıyordu. "Bak Miray aya bak adın gibi ışık saçıyor " dedi bu sefer gözlerimi aydan ayırmadım. Mirayın anlamı ay gibi parlak olan ışık saçan idi. "Sende adının anlamısın Miray ışık saçıyorsun seni bekliyorum güzel kızım hadi gel hepimiz seni bekliyoruz" dedi hepsi kimdi neler oluyordu yanımdan geçen tavşan ormanlığın derinliklerine doğru gitti. Bembeyaz bir tavşandı. Gece olmasına rağmen o kadar güzel bir yerdi ki.

Yorulmuştum bir ağacın altına oturdum. Ve kucağıma bir taç düştü. Taç zeytin yapraklarından yapılmış güzel bir taçtı. O sesi tekrar duydum. "Lina tâcı" demişti sadece. İlk defa duymuştum.

Tâcı kafama taktım. Bir süre sonra yürümeye devam ettim. Ne kadar yürüdüm bilmiyorum hissettiğim hiç bir şey yoktu arada o ses duyuluyordu ama hâlâ o sesin kime ait olduğunu bilmiyordum.

Neler olduğunu anlaya çalışıyordum. Mert'i hatırlıyordum neler olduğunu hayal meyal hatırlıyordum. Acıyı hissetmiyordum. Ege geldi aklıma onunda canı acımıyordu değil mi?

Çok yanmış mıydı canı?

Burası o kadar güzeldi ki hep burda kalmak isterdim. Düşüncelerimin arasında tekrar o sesi duydum "burda kalmak mı istiyorsun. Karar senin güzel kızım ama unutma burda seni bekleyenler var onlar seni o kadar çok bekliyor ki gelmen için her şeyi yapıyorlar" dedi kimden bahsediyordu. Kim beni bekliyordu.

Burda kalmak istesem de yola devam ettim. Burda tek başıma yapacak hiç bir şey yoktu. Beni bekleyen kişileri merak ettim. Yanıma beyaz bir kedi geldi. Bacağıma sürtündü.

Devamı gelecek beklemede kalın.
Oylamayı, yorum yapmayı unutmayın.

SESSİZ ÇIĞLIĞIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin