³

1.5K 152 158
                                    

4 Gün Sonra
Hwang Hyunjin

Sabah gözlerimi alarmın sesiyle açtım. Genelde hep alarm sesiyle uyandırdım. Alarmı kapattım ve ayağa kalkarak telefomunu elime aldım. Ardından banyoya gittim ve elimi yüzümü yıkadıktan sonra dişlerimi fırçaladım.

Aşağı indiğimde tam mutfağa gidecekken telefonumun çalması ile cebimdeki telefonu çıkardım.

Felix arıyordu. Telefonu açtım ve konuşmaya başladım:

"Alo? Efendim Felix?"

"Günaydın, Jinnie."

"Günaydın, Lixie."

"Nasılsın? Yemek yedin mi?"

"İyiyim Lixie. Hayır yemek yemedim, tam hazırlayacaktım sen aradın."

"Güzel. Bende dışarıda yemek yiyelim mi, diyecektim? Müsaitsen gidelim mi, ya da gelmek istersen?"

"Tabi, gelirim."

"Peki. O zaman yarım saat sonra meydandaki parka gelir misin? O büyük ağaç olan yere?"

"Tabi ki gelirim. Şimdi ben hazırlanayım o zaman. Görüşürüz Lixie."

"Görüşürüz Jinnie."

Telefonu kapattıktan sonra hızla odama çıktım ve dolabımı açarak kıyafet aramaya başladım. Üstüme rahat olmak istediğim için kısa kollu keten bir gömlek gitmiştim.

Altımada gömleğin aynı renkli şortunu giymiştim. Ayağımada uzun beyaz çoraplarımı giydikten sonra beyaz Jordan'larımı giydim. Ardından yanıma bir tanede gözlük aldıktan sonra aşağı indim ve kendimi koltuğa attım.

Biraz takıldıktan sonra evden çıktım ve parka doğru yürümeye başladım. Park ve elim arasındaki mesafe yürüyerek yaklaşık 10 dakikaydı.

Bu yüzden yürüyerek gitmek daha güzel olabilirdi. Kulaklığımı kulağıma taktıktan sonra güzel bir yürüyüş yapmaya başlamıştım. Extra olarak başıma bere almıştım.

Yürüyüş beni güzel hissettiriyordu. Özelliklede müzik dinleyerek ve havanın yağmurlu olduğu zamanlar.

Sonunda yürüyerek meydana geldiğimde ağacın oraya geldim. Ağacın etrafında banklar vardı. Tam banka oturacakken gözlerimin eller tarafından kapanması ile gülümsedim.

"Lixie, sen olduğunu biliyorum. Ellerinin küçüklüğü herşeyi anlatıyor."

"Sence ben, Lixie dediğin çocuk muyum?"

Duyduğum ses ile şoka uğrarken, hızla elleri gözlerimden çektim ve arkama döndüm.

"Yuna, senin burada ne işin var!"

"Hadi ama Hyunie, özlemedin mi eski sevgilini?"

"Özlesem zaten sana geri dönerim, değil mi Yuna?"

"Hadi ama Hyunie, özlediğini kabul et."

"Özlemedim Yuna, anla artık. Sana daha kaç kere diyeceğim? Biz sadece öyle takıldık, tamam mı? Biz ne öpüştük, ne seviştik, ne de birbirimize karşı birşey hissettik. Hatta bunu bana ayrılırken sen söyledin. Ne bekliyordun; seni özledim dememi falan mi?"

Yuna öfkeyle nefes aldığında bana sert bakışlarını yolladı. Tabi bu beni umursamıyordu.

"O iğrenç bakışlarını kendine sakla. Şimdi beklemem gereken güzel bir çocuk var. Seninle uğraşamayacağım."

Yuna sert bakışlarını eksik etmeden arkasını döndü ve gitti. Yuna gittiğinde derin bir nefes aldım. O sırada yine tekrar oturacağım sırada gözlerimin eller tarafından kapanması bir olmuştu.

Mᴏᴠɪᴇ Pᴀʀᴛɴᴇʀ | HyunLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin