M uyari
Tum bolum m yani rahatsiz olanlar bu bolumu direkt okumasin
...
"Tanrım.."
Dudaklarına yedirdiği şeftali aromalı parlatıcıyı narin parmakları arasından bırakıpta, masaya yerleştirirken mırıldanmıştı alımlı avukat bu kelimeyi. Gözlerini yumdu ardından. Her şey çok hızlı gelişmişti. Dün gece kabul ettiği teklifle sözleşmeleri, otel odasının ayarlanması, ve kendini buna hazırlaması. Şimdiyse Lee Minho'yu beklerken bulmuştu kendini. Ayağa kalktı siyah saçlı oğlan bilinçsizce, otelin en üst katında bulunan suit odalarının arka duvarı hariç, şehri izleyen duvarları tamamen camdan oluşuyordu. İçerisi ferahtı, ve gün batımına denk gelen kızllık yavaş yavaş odayı geziniyordu, hoştu "Sakin ol Jis, sorun yok" Kendi kendine verdiği telkinle gözleri, boy aynasının buldunduğu duvara döndü. Kısa bir an süzdü kendini. Toz pembe saten sabahlığı, sabahlığını sıkıca kavramış olan kuşağı, boynunu süsleyen inci kolyesi ve kulaklarında onunla uyumlu olacak inci taneleri. Pekala, yeterince iyi gözüktüğünü düşünüyordu
"Parfüm.."
Aklına gelenle, çantasının bulunduğu sandalyesine ilerletti Jisung adımlarını usul usul. Hareketleri oldukça durağan ve sakindi. Çantasından çıkardığı iki şişe parfüme bakarken, şeftalili olan onu yeniden ufakça gülümsetti "Madem yapacağız, o hâlde tam olmalı" Hafif uzaklaştırdığı parfüm şişesine basarak, tatlı kokunun teninde yerini bulmasını sağlamıştı çok geçmeden. İnce uzun parmakları şimdi ıslaklığı yavaş yavaş boynuna yedirirken, diğer eli parfümü yerine yerleştirmekle meşguldü. Güzel kokuyu boynundan göğsüne doğru indirdiği iki parmağıyla yayarken sabahlığının yakasının biraz açıldığını farketti, elini çekmesiyle de yakasını düzeltti titizlikle Jisung. Parmakları dalgalandırmış olduğu siyah tutamlarına uğradı bu defa, tamamen kusursuz olmak istiyordu. Düzeltti onları"Oh.." Telefon ekranının parlamasıyla tüm ilgisi oraya çekilmişti. Elbette beklediği kişidendi mesaj. Aptal avukattan
'Yakınım'
Panelden okuduğu mesajla telefonunu kapatmış ve içinde yayılan bu garip heyecanı anlamlandırmaya çalışmıştı Jisung. Hayır, kesinlikle çok kez sevişmişti, ama şimdi bunu ilk kez yaşayacakmış gibi hissetmekten alıkoyamıyordu bir türlü kendini. Nefes verdi bıkkınlıkla, parmakları bu defa hırsla otel odasındaki komidin çekmecesini açtığında özel olarak istettiği nemlendiricileri gördü. Umursamazca elinde kremle yatağa ilerlerken, kendinden emin havasını bozmadan yatağa oturmuş, bacak bacak üstüne atmasıyla iyice açılan çıplak bacaklarına çevirmişti bakışlarını "Herifin biri beni bekletiyor, inanılmaz" Lee Minho, nasıl oluyor da onu bekletme haddini kendinde bulabiliyordu? Agresif tavrını ardında bırakarak derin bir nefes çekmiş ve parmaklarına biraz krem almıştı alımlı avukat. Kendini böyle bir şey için sinirlendiremezdi. Soğuk kremi usulca pürüzsüz bacağına değdirdiğindeyse bir gözü saati izliyordu
"Geç kalacak olursan, seni mahvederim Lee Minho"
Kendi kendine mırıldanırken parmakları, bacağı üstünde duran bacağını nazik hareketlerle okşuyordu, kremini yayıyordu. Birkaç zig-zag çizerek ince bacağının diz kısmına kadar getirdiği parmaklarını o an durduran şey ise, işittiği kapı sesi olmuştu. Kirpikleri altından bakışları oraya dönerken parmakları yeniden hareketlendi, sanki buluştuğu irislere inat yeniden gezmeye başladı güzel bacaklarında; parmakları. Lee Minho'dan başkası değildi gelen, bir elinde ceketi. Üstünde sade siyah bir tişört, altındaysa gri bir eşofman ve elbette dağılmış kumral saçlar. Oldukça özensiz, ama olabilirmiş gibi çok seksi "Geciktim, değil mi?" Boğuk bir gülüşe eşlik eden laflarıyla adımlamıştı kumral avukat, içeri doğru. Ceketini rahat bir tavırla komidine atmıştı aynı zamanda, burnundaki hafif kızarıklık ve dağınık saçları buraya motorsikletiyle geldiğini de yeterince belli ediyordu. Tam bir serseriye benziyordu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stupid Lawyer / minsung
Fanfiction"Duyduğuma göre Han Jisung hiç dava kaybetmemiş" "oldukça özgüvenli değil mi?" "O küçümseyici bakışın altında tam bir deha yatıyor" "Han Jisung asla kaybetmez"