"Kafan inanılmaz, ya o telefonu alsaydı? Han Jisung'a nasıl blöf atabilirsin?"
Seungmin hala inanamaz bir şekilde, koltuğunda rahatça oturmuş viskisini içen kumral saçlı avukata söyleniyordu. Gerçekten kafayı yemiş olmalıydı. Çok riskli bir iş yapmıştı "Seungmin, Jisung'u tanıyorum. Almayacağını biliyordum" Sonra bacak bacak üstüne attığı ayağını yere değdirdi ve gülümsedi Minho, kendinden emin bir tavırla "Hem telefon boştu. Alsaydı da bir şey yapamayacaktı." Seungmin arkadaşının sözlerini hayretle dinlerken, onun karşısındaki koltuğa oturmuş ve viski bardağının üstünü doldurmuştu "Yani, güvenini kazanmak için yaptın bunu?"
"O da var. Şimdi başka bir erkeğe yaklaşmayacağından da eminim. Ayrıca, beni öptü"
Yüzündeki keyifli gülümsemeyle, siyah saçlı arkadaşına bakmıştı avukat oğlan. Seungmin'se şişeyi kenara bırakırken aynı onun gibi gülmsemişti "Ha sen öpücük de aldın. Zeki piç. Peki şimdi planın ne?" İçi dolu yeni bir içki bardağına uzanan Lee Minho, kazanacağı davanın planlarını çoktan aklında tamam etmişti. Bu yüzden anlatmaya başlamıştı arkadaşına "Bang Christopher Chan, yani bulduğu O adamla Mingi'nin aslında bir alakası yok. Otelle konuşup rezervasyon tarihlerinde ufak bir oynama yaptım. Jisung Chan'ın peşindeyken, ben de gerçek sekreterle konuşup sus payı verebilirim." Beğeniyle elini masaya yaslayan Seungmin, bir ıslık çalmadan edememişti avukat oğlana. "O bara da ondan gittin yani, Jisung Chan'ı aradığını düşünsün diye"
"Aynen öyle, kesinlikle doğru hedefin peşinde olduğunu sanıyor"
Rahat bir halde siyah kazağının kollarını sıyırdı ve siyah kumaş pantolonunun cebinden aromalı italyan sigarasını çıkardı kumral avukat. Alnına ilişen saçlarını tek eliyle geriye iterken, sırtını yeniden koltuğuna yaslamıştı "Sen bir dahisin Minho" Seungmin'in iltfatlarına karşılık gülmüş ve sigarasını yakmıştı şımarık prens. Onu alt etmenin bir yolu yoktu, güzel avukat Han Jisung bile bunun için henüz acemi sayılabilirdi "Benim zekamı sadece Jisung'un dudakları alt edebilir. Ama eminim ki O, bana karşı kendini kullanmayacak. Gurur meselesi yapar bu işi"
"Hırstan gözü dönmüştür şimdiye kadar, ama baya güzel çocuk"
"Çok güzel hem de" sigarasından bir nefes çekerken gözlerini yumdu Minho, aklına Jisung'un güzel yüzünü tasfir etti ardından. Gülmeden edemedi, her bir ayrıntısına nasıl hayran kaldığını birkez daha hatırlatmıştı kendine "Kendimi Ondan nasıl kurtarabilirim bilmiyorum" diye devam ettirdi sözlerini. Ama elbette siyah saçlı arkadaşının iyi olduğunu düşündüğü bir fikri vardı. Masada duran telefonunu alırken mırıldandı yüksek olmayacak bir sesle Seungmin. Çivi çiviyi sökerdi "Mingi'nin kardeşi Jeongin'le bir buluşma ayarlayabilirim sana. Takılıyordunuz. Belki aklın dağılır" Tek kolunun dirseğini koltuğa yaslamış olan kumral saçlı avukat, arkadaşının bu teklifine karşılık başını yana doğru eğdi ve sigarasını parmağında döndürür gibi oldu
"Gözüm sadece Han Jisung'u görüyor Seungmin. Belki de işime odaklanmam lazım. Jeongin olacak iş değil"
Siyah saçlı oğlan, arkadaşının bu ismin geçmesiyle bile bu hale geliyor olmasına gülmemek için kendini zor tuttu. Ardından adım adım ofiste ilerleyerek Minho'nun arkasına geçti, ellerini onun omuzlarına koyarken kendini ringe çıkacak bir boksörü hazırlıyormuş gibi hissediyordu "Çok az kaldı duruşmaya, sana inanıyorum. Alacaksın" Başını koltuğun başlığına yaslayan Şımarık prens Lee Minho, aynı kendinden emin bakışı atmıştı arkadaşına. Jisung'a karşı yenileceğini hiç sanmıyordu. "İnancına ihtiyacım yok, alacağım zaten. Kolay kandı" sigarasını geri dudakları arasına kondurduğunda, onun narsist kişiliğine göz devirdi Seungmin. İki avukatta birbirinden hırslıydı. Ve bu savaşı sadece biri kazanabilirdi "Yine de dikkatli ol sen Minho, Han Jisung hafife almaya gelmez, bilirsin"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stupid Lawyer / minsung
Fanfic"Duyduğuma göre Han Jisung hiç dava kaybetmemiş" "oldukça özgüvenli değil mi?" "O küçümseyici bakışın altında tam bir deha yatıyor" "Han Jisung asla kaybetmez"