"Ne dedin?"
Şaşkınca arkadaşlarının laflarına kulak veren siyah saçlı oğlan, gözlerini derhal kalabalığa yönlendirdi. Gerçekten de doğruydu, elinde ilk yardım çantasıyla kendisine yaklaşan kişi, az önce giden Lee Minho'nun ta kendisiydi. Neden olduğu bilinmez bir heyecan içini ürperttiğinde, bakışlarını yere dikti ve bir şeyler geveleyen Hyunjin'i dinlemeden telefonunu kapatıp yanına koydu Jisung. Karşısındaki adamın ona attığı her adımı, kalbini göğüs kafesini delecek bir hızda çarptırıyordu. Anlam veremedi bu haline. "Bay Min.." diyerek ona seslendiğindeyse, tam anlamıyla çekingen bir hâle bürünmüştü. Sıklıkla takındığı kibri yok olmuş, bomboş bir mahcubiyet sarmıştı Jisung'u. Acilen düzelmesi lazımdı. "İşiniz vardı, gerek yoktu getirmenize"
"İşim çantayı almaktı, bacaklarına bakılırsa gerekli de"
"Pekâlâ" uysal bir baş sallayışla, oturduğu koltuğun önünde duran kumral avukata baktı, siyah saçlı oğlan. Minho, elindeki yardım çantasını masaya gelişigüzel koyduktan hemen sonra; deri ceketini sıyırmıştı kollarından. "Tamamen içki olmuşsun" diyordu ilgili bir şekilde, Jisung'un üstüne ceketini örterken. Üşüdüğünü giydirilen ceketle daha net fark eden siyah saçlı avukat, iki eliyle bu cekete tutunmuş ve daha çok sarmıştı kendine. Üstünde, kumral avukatın O tanıdık ve oldukça hoş olan parfümünün kokusu vardı. Gülümsedi bir an için. "Teşekkür ederim" Bu sade teşekkürü dinleyen kumral oğlan, birkaç gerekli malzemeyi çoktan masaya yerleştirmişti bile. "Teşekkür etme, Üşüyorsun hâlâ" Gözleri birbirine dediğinde, bakışlarını Jisung'un kısa şortundan açıkta kalan bacaklarına indirdi Minho ve devam etti sözlerine.
"Üzerine bir şeyler giyseydin keşke"
"Kombinim için uygun değildi" diyerek cevapladı onu, Han Jisung. O kazağının ucunu biraz bacaklarını örtmek için çekiştirdiğindeyse, bilinçsiz bir gülüş kaçtı kumral saçlı oğlanın dudakları arasından. Şirin bulmuştu bu hareketi "Giyinmekten utanmıyorsun, benim bakışlarımdan mı utanıyorsun yani?" Şaşkınlıkla kaldırdı başını ve anlamsız bir ifadeyle baktı kendisine gülümseyen adama, alımlı avukat. Gerçekten neden ondan utanmıştı ki birden? Oysa Han Jisung, utangaçlıktan oldukça uzak biriydi. "Üşüyorum, sizinle ilgilisi yok" diyerek bir bahane üretti. Tabii kumral saçlı avukatı buna inandıramazdı, yine de umursamadı ve bacakları önüne gelen Minho'ya dikti parlak irislerini. "Ben hallederim, bırakıp gidin"
"Sadece, bana böyle gururlusun"
"Elbette size olacağım, rakibiz biz" Duruşunu dikleştirdi ve Kumral saçlının elindeki malzemelere uzandı Jisung. Amacı kendi işini kendi görmekti, ancak elbette buna izin vermedi karşısındaki avukat. "Yaparım dedim" Başka bir şey söylemeden dizleri üzerine çöktü. Elindeki pamuğa biraz ilaç damlattıktan sonra ilacı yere bıraktı Minho. Birkaç yüzüğü ağırlayan parmakları nazikçe kavradı, alımlı oğlanın çıplak bacağını. Odaklanmış görünüyordu. "Acıtmaz, rahat ol" derken de hafif hafif pamuğu kesiklere değdiriyordu. Dudaklarını birbirine bastırdı ve ufak acıya karşı dayanıklılık gösterdi Han Jisung'sa. "Tanrım.." ona bakmak istese de, yine gururuna sığınıyordu. Öylesine etkilendiği, bakmaya doyamadığı adam ona en yakın mesafedeyken bile gururundan dolayı ona ulaşamıyordu. Tutunduğu koltuğun derisine sürttü ojeli parmaklarını. Nefesini teninde hissettiği adamın ilgisini izlerken, yavaşça dolmaya başladı Jisung'un güzel gözleri. "Bu kadarı yeterli Minho"
"Bana Minho deme, her zaman ne diyorsan onu de"
Başını kaldırıpta birbirlerine baktıklarında, net bir şekilde vermişti bu cevabı Kumral avukat. Sonrasında gömleğinin bir kolunu sıyırdı, ve sargıya uzanırken de hiçbir iletişimde bulunmadı aşık olduğu oğlanla. Aynı özenle sardığı yaraları bıraktıktan sonra da ayağa kalktı umarsız bir havayla, yanına gelen görevliye birkaç talimat verirken; onu izleyen siyah saçlı avukatla ilgilenmiyordu. Başını eğdi ve gözlerini yumdu Jisung, sakinliğini korumak adına. Siyah tutamları bir bir alnına düşerken, bu hislerle başa çıkmaya çalıştı kısa bir an. Bir adım atamayacak kadar gururlu, ama ittiği adamı özleyecek kadar yüzsüzdü O bugün. Bu hislerin içinde boğuluyordu, çabaladıkça batıyordu. Kazanmak mı istiyordu, yoksa kazanmak mı istiyordu? "Seni evine bırakayım" diyen Minho'yla sıyrıldı düşüncelerinden. Ardından ayaklandı, sessizliğin içinde sıyırdı deri ceketi üzerinden alımlı avukat.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stupid Lawyer / minsung
أدب الهواة"Duyduğuma göre Han Jisung hiç dava kaybetmemiş" "oldukça özgüvenli değil mi?" "O küçümseyici bakışın altında tam bir deha yatıyor" "Han Jisung asla kaybetmez"