"I came for you."

206 21 6
                                    

Daha fazla sahne olmalıydı...

Günün şarkısı- You've got the devil in your eyes...

***

Laptop'tan açtığım Teen wolf'un 3. Sezonunun son bölümüne geliyordum. Önce ki bölümde Allison ölmüştü. Onun için çok üzülmüştüm. Ancak yayınlanan yeni bölümleri de biliyordum bu yüzden çok dert etmiyordum. Yine de bir alışkanlık olduğu için içimde  bir burukluk vardı.

Elli kere izlemiş olsamda diziyi, hep aynı hissediyordum. Özellikle 3. Sezonun yeri bende farklıydı. Çünkü bu sezon başkaları için bir değişiklik olmasa da benim için çok önemli olan bir şey vardı. Void vardı.

O karizmatikliği ile etrafı kasıp kavururken ve hepsinin aklıyla dalga geçerken olanları izlemek çok hoşuma gidiyordu. O benim hayranı olduğum kötü adamlardan bir tanesiydi. Tıpkı Loki, Klaus Mikaelson, Kai Parker, Peter Hale ve daha niceleri gibi.

Kötü adam güzellemesi yaptığımın farkında olarak çok mutluydum. Bu onların karizmatik olduğunu değiştirmiyor değil mi? Bunları düşünürken o acı sahne gerçekleşti. Sevgili sevgisiz Void'im dumana dönüşüyordu. Sonrasında kara bir sineğe dönüşüp hapsediliyordu. Elbette hoşuma giden kişinin Dylan O'brien'ın karanlık versiyonu olduğunu biliyordum.

Kim Void'in çirkin halini severdi ki?

Kimse sevmezdi.

Küskün küskün yatağıma uzandım ve tavanı izledikten sonra uykuya dalmaya çalıştım. Yeni filmde oynamıyor oluşu çok üzücüydü. Umarım 2. Filmde oynar...

Bu düşünceler uyumadan önce düşündüğüm son şeylerdi. Sabah gözlerimi açtığımda ise büyük bir şok yaşamıştım.

Kendi yatağımda değildim!  Kendi evimde hiç değildim!  Nerede olduğumu anlamam bir kaç saniyemi aldı. Çünkü odaya ayı gibi birisi dalmıştı.

"Bir an öldün sandım. Annem seni bekliyor, ne diye cevap vermeyip hala ayı gibi yatıyorsun?" Kapıyı müstehcen bir yerlerine sokmak istediğim arkadaş bizzat Scott Mccall'dan başkası değildi. Scott Mccall!

"Ne?" Mal mal bunları dökebilmişti dudaklarım. Susuz bir gece geçirdiğim için dudaklarım ve ağzım kurumuştu. O bunu uykulu olduğumdan anlamadığıma yordu ancak ben sandığının aksine bir şeyi değil hiç bir şeyi anlamıyordum.

Üstelik Tyler Posey çok genç duruyordu. Ve ben kırk yıldır ingilizce konuşuyormuş gibi zorlanmadan anlamıştım dediklerini.

"Dosya vs. bir şeylerden bahsetti. Onları ona götürecekmişsin." Peki ben ne dedim bu adama? Onca şey sormak varken.

"Sen götür. Hizmetçin mi var?" Sonra kafamı geri yastığa gömdüm. Evet evet! Bunu yaptım. Ancak rüya gördüğümü sandığım için değildi bu. Bizzat farkındayım her şeyin. Sadece kendimi kontrol edemiyorum.

"Annem sana dedi getirsin diye. Benim Allison ile çıkışta projem var." Yalan söylüyordu. Bunu bir şekilde biliyordum. Ancak verdiğim tepki umursamıyor gibiydi, "Yalan söylüyorsun. Sana dediğini ikimizde  gayet iyi biliyoruz. Motoru olan sensin. Diyecek olsa sana derdi." Üstüme çekmiş olduğum battaniyeyi sertçe çekip aldı. Dizlerimi kendime çekmiş cenin pozisyonu almıştım. Aklım ve vücudum ayrı ayrı çalışıyordu sanki.

"Motoru alabilirsin. Çıkışta dediğim gibi işlerim var. Hastane işleri ile uğraşamayacak kadar meşgulum senin aksine." Oflayarak ona döndüm. Ancak kafamda çığlıklar atıyordum.

"O zaman Stiles bıraksın beni. Yürüyemem o kadar yolu. Harçlığımı da taksiye veremem." Stiles'dan bahsedince bakışları  karardı. Bir dakika! 3. Sezona ışınlanmış olamam değil mi? Eğer onun kardeşiysem ve şuan 3. Sezondaysam kesinlikle onunla gitmeme izin vermezdi. Üstelik motor sürmeyi ne ben, ne de bu kız biliyordu. Bu yüzden söylemişti bunu.

Void Stiles~ hayal etHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin