''Kalpsiz.''

60 7 3
                                    

Ines, Aisha'ya hak ettiğini verdikten sonra bir süre boyunca sessizliğini korudu. Kendi içinde bunları hak ettiğini düşünürken bir yandan da kendisini canavar olarak görüyordu. Düşmanına ders vermek istemişti fakat düşmanından bir farkı da kalmamıştı. 

Kendisini bu bilinmezlikte kaybetmek üzereyken odasının kapısı açıldı. Ines gözlerini kapıya doğru yönelttiğinde içeriye giren kişinin Regina olduğunu farketti. Onu görmek nedense Ines'in kalbinde acılı bir sızıya dönüştü. Göz pınarlarının yandığını hisseden Ines ani bir dürtüyle oturduğu yerden kalktı ve Regina'ya doğru hızlı adımlarla bir hamle yaptı.

Ne olduğunu anlayamayan Regina beline yapışan kızına baktı ve endişelendi. Ona ne olduğunu sormak istiyordu fakat önce kendisinin açılmasına izin verdi. Elini usulca kızının saçlarına götürüp okşadı. Her ne kadar endişeli olsada mutluydu, kızı yanındaydı. 

Regina şefkatli bir gülümseme ile aşağıya doğru kızıyla beraber çöktü. İkisi de sert betonun üzerine oturdular ve birbirlerine sıkıca sarıldılar. Ines kendini tutmayı bıraktı,  gözlerinden aşağıya doğru süzülen yaşlarla birlikle dudaklarının arasından hıçkırıklar serbest kaldı.

Regina koltuğa oturmuş gülümserken elinde tuttuğu fincandan çayını yudumluyordu, Ines ise o sırada acıyan gözlerini ovuşturup utanç içinde karşısındaki koltukla kıvrandı. İlk sessizliği bozan da kendisi oldu.

"Özür dilerim majesteleri."

Regina çayını son kez yudumladıktan sonra nazikçe fincanı ortalarındaki masaya bıraktı.

"Neden özür diliyorsun?"

Ines gözlerini kaçırdı, oldukça utanıyordu ve üzerinde büyük bir suçluluk duygusu hakimdi. Yanakları pembeleşti dudakları bir süre ise birbirine baskı yaptı fakat bundan kaçmak için çok geçti.

"Önünüzde çirkin bir tarafımı gösterdim, kendime hakim olamadım. Özür dilerim."

Regina işittikleriyle biraz kırılmıştı. Ines onun için sadece halef değildi, onun bir parçasıydı. Onu kucağına ilk aldığı andan itibaren kalbinde büyük bir yeri vardı. Regina aralarındaki uçurumu hissedebiliyordu, bu birbirlerinden uzak kaldıkları yılların uçurumuydu.

'Nasıl beni annen olarak görmeni sağlamalıyım?' Regina düşündü. Bu düşünce bile onun kalbini sızlatmıştı ama bunu Ines'e gösterip üzülmesini reddetti

Gülümseyerek araladı dudaklarını Regina.

"Bunun için benden özür dilersen sence nasıl hissederim? Ben senin annenim tatlım. Bana hangi tarafını gösterirsen göster her zaman annen olmaya ve seni sevmeye devam edeceğim. Lütfen benden bir daha bu tarz meseleler için özür dileme."

Ines her duyduğu kelime sonrası kalbinin ağırlaştığını hissetti. 'Keşke gerçekten benim annem olsaydın.' Ines kendi annesini hiç görmemişti onu hiç tanımıyordu. Bazı geceler düşünmeden edemezdi, annesi neredeydi? Yaşıyor muydu? Onu neden terk etti? Onu hiç sevmiş miydi? 

"Nasıl isterseniz majesteleri."

Aralarındaki kısa sohbet sonrası Regina kızının sarayından ayrıldı.

Günler birbirini kovalarken Ines ve Evan bir araya gelip antreman yapmaya devam ediyorlardı. Eskisine nazaran daha dalgın olan Ines,  Evan'ın onu bileğinden çekmesiyle sanki derin bir rüyadan uyanmışa döndü. Gözlerini kaşlarını çatmış olan Evan'a kitledi.

"Sorun ne?"

Ines kendine yöneltilen soruyla gözlerini kaçırdı.

"Bir sorun yok.."

Evan sinirlendiğini hissetti. Bir kaç gündür Ines kendinde değil gibiydi. Asla ona uyum sağlamıyor, odaklanmıyor ve neredeyse dinlemiyordu. Vaktini doldurmayı bekleyip ortadan kayboluyordu ve bu normal değildi.

"Beni kandırmaya çalışma. Normal davranmıyorsun, sanki o günden beri sana bir şey olmuş giibi." 

Evan kendi sözleri karşısında duraksadı, ne olduğunu anlamıştı.

"Sakın söyleme.. sen ona mı üzülüyorsun?"

Evan birden gülmeye başladı, Ines'in basit bir hizmetçi için üzülmesi ona oldukça komik gelmişti. Neden kendisini böylesine küçük meseleler için üzüyordu? Hassas kalpli küçük bir kız mıydı?

Ines karşısında sergilenen davranışlarla kaşlarını çattı. Evan'ın onu anlamasını beklemiyordu fakat saygı duymasını bekliyordu. İstediği saygı ise çoktan tuzla buz oldu.

"Senin için gündelik bir mesele olabilir ama benim için öyle değil. Her ne kadar hain olsada benim yanımda olan tek kişiydi. Onunla olan anılarımı bir anda silip atamam!" 

Ines'in sesi yükseldi. Gözleri ise aklına gelen anılarla doldu. Suçluluk hissediyordu sanki o an kör edilmişti ve karşısındakini görmeyi reddetmişti. Bunun doğru olan olduğunun farkındaydı, önceki yaşamında ölümüne sebep olan insanların ortağıydı. Hak ettiği buydu. Gerçekten hak ettiği bu muydu? 

Ines'in kalbi tekrar ağırlaştı. 

"Senin yanındaydı evet. Peki ne için yanındaydı? Seni sevdiği için mi? Sana saygı duyduğu için mi? Hah! Uyanma zamanı prenses. O kadın seni kullandı ve sana ihanet etti. Sana karşı içinde en ufak bir sempati besleseydi suçunu daha önce itiraf ederdi. Kendini kandırmayı bırak."

Evan'ın ağzından keyifle çıkan her kelime doğrudan Ines'in kalbini nişan aldı. İşittiği kelimeler buz kesmesini sağlarken Ines sarsılmış gözüküyordu. Acı gerçeklerle yüzleşmek için hazır değildi.

"Kalpsiz bir adamsın."

Ines sadece tek bir şey söyledi ve arkasına bakmadan hızla uzaklaştı.

İmparatorluk SırrıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin