Yeni bir güne uyandım ve gözlerimi ovuşturarak yatakta oturur pozisyon aldım. Esnedim ve sağa sola dönerek belimi kütlettim.
Baynoya girip elimi yüzümü yıkadım. Odamdan çıkıp mutfağa geçtim. Hiçbir şey yemek istemediğim için kendime kahve yapacaktım. Suyu ve kahveyi koyduktan sonra makineyi çalıştırdım. Evi dolaşmaya başladım. Acaba pars ve Oğuz nerede yatmıştı. Salonun kapısı kapalıydı. Yavaşça araladım ve içeriye baktım. Oğuz ve pars koltukta uyuyordu. Salonumda bir tane koltuk olduğu için ikiside oraya geçmişti. Oğuzun ayağı nerdeyse parsın ağzına girecekti. Pars ise ayaklarını koltuğun tepesine uzatmıştı. Bu hallerine güldüm ve kahve makinesinin ötmesi ile mutfağa geçtim. Kahvemi fincana döktüm ve balkona çıkıp camı açtım. Saat daha çok erkendi. Sabahın dokuzuydu. Neden bu saatde kalktığımı bende bilmiyordum. Dışarıyı biraz izledikten sonra balkonumdaki sandalyelerden birine oturdum. Fincandaki kahvemi yudumladım.
Birisinin sandalye çekip oturması ile o tarafa baktım. Oğuzdu.
"Ne düşünüyorsun?"
"Hiç."
"Peki."
"Sana da kahve yapim mi?"
"Yok, saol." Omuz silktim.
"Şimdi ne yapacaksın?" Dedi.
"Bilmiyorum Oğuz... Sadece bildiğim tek bir şey var. Hepsinden teker teker intikam alacağım ama bunu nasıl yapacağım, nasıl bir yol izleyeceğim? Hiç bilmiyorum."
"Fazla düşünme derim. Kendini yorma. Bak yanında Pars var. Bende varım yani... Aşarız. Alırız intikamını."
"Umarım." Dedim ve arkama yaslanıp derin bir nefes aldım. Oğuza baktığımda beni izliyordu. Gözlerine baktım. Hiçbir şey yoktu. Neden bu kadar duygusuzdu? O neler yaşamıştı?
"Nasılsın?" Dediği şey ile kaşlarım çatıldı.
"Ne? Anlamadım."
"Nasılsın diyorum? Nasıl hissediyorsun?"
"Bilmiyorum."
"Hadi ama Alya! Anlat."
"Yani garip hissediyorum. Ben sevmesem de, her ne kadarda olsa o evde bir ay kaldım Oğuz. Bir an böyle bir ihtimali düşününce ister istemez kötü oldum. Garip bir his var içimde anlatamıyorum.
Onlara alışmaya başlamıştım galiba." Dedim."Sarılabilir miyim?" Dedi oğuz tereddütle. Ona kafamı salladım. Oturduğu sandalyeden kalkıp yanıma geldi. Kollarını bana sardı ama yinede fazla temas etmemeye çalışıyordu. Geliba rahatsız olmamdan korkuyordu. Benden ayrıldı ve buruk bir tebessüm ile yüzüme baktı. Bende aynı şekilde ona baktım. Ayağa kalktım ve fincanımı taşın üstüne koyup salona geçtim.
Pars uyanmış koltuğun üstündeki örtüleri topluyordu. Sırıttım ve 'günaydın' diye bağırıp Pars'ın sırtına atladım. Beni hemen tuttu ve "Günaydın." Dedi. Sırtından indim ve ona baktım. Karnımın guruldaması ile utançla kafamı eğdim.
Rezillikkk!
Arkamdan gelen anırma sesi ile o tarafa döndüm. OĞUZ! Bu en son balkondaydı ama! Kendini yere atmış yuvarlanıyordu. Hadi ama! Birisi şunu alabilir mi? Üstüne para bile veririm.
"Oğuz!" Parsı'ın bağırması ile ben bile olduğum yerde sıçarmıştım. Oğuz ayağa kalktı ve asker selamı verip geri mutfağa döndü. Bu hâline kıkırdadım ve bende arkasından gittim. Acıkmıştım. Kahvaltı hazırlamam gerekiyordu.
Buzdolabından yumurtaları çıkarttım ve mutfak taşına koydum. Sütüde çıkarttım ve koydum. Buzdolabını kapatıp arkama döndüğümde Oğuz yumurtaları kırmış çırpıyordu bile. O pankenkin hamurunu hazırlarken bende salatalık ve domatesleri kestim ve bir tabağa koydum. Dolaptan tabak ve bardaklarıda çıkartıp masaya dizdim. Diğer dolaptanda bardakları alıp koydum. Son olarak buzdolabından peyniri ve meyve suyunu çıkarttım. Vişneli meyve suyunuuuu! Şeftaliyi daha çok seviyordum ama o kalmamıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/343240182-288-k722442.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARA İZİ (DÜZENLENECEK)
Teen FictionYüzünüzde kocaman bir yaranız olsa ve herkes size tiksinir gözlerle baksa nasıl hissedersiniz ? Ben hiçbir şey hissetmiyorum... çünkü bu bakışlara çok küçük yaşta alışmak zorunda kaldım... Bu hikâye yarışçı bir kız ve yıllar sonra tanıştığı ailesini...