New York'a daha yeni iniş yapmıştık. Şimdide bir takside kalacağımız otele gidiyorduk. Evdekilerden çoğu kişiye haber vermeden gitmiştim. Sadece Lâl, Aden ve buluta haber vermiştim. Onlara da artık Ankara'ya abimin yanında kalacağımı söylemiştim. Bu arada Hakan işinide nasıl bilmiyorum ama abim çözmüştü. Galiba öldürmüştü...
Otele geldik. Abim kartlarımızı aldı. Üçümüzün de odası yan yanaydı. Odama geçip kendimi banyoya attım ve duş aldım. Duştan çıkınca valizden rahat kıyafetler alıp giydim. Bu akşam yarışı düzenleyen şirket akşam yemeğine davet etmişti. Ben gitmek istemiyordum çünkü insanlar benim yüzümü görecekti. Bende davete gelemeyeceğimi söylemiştim nazik bir şekilde reddetmiştim. Neyse ki onlarda anlayışla karşılamıştı.
Saçlarımı kuruttuktan sonra yatağa geçtim. Biraz uyumak bana iyi gelecekti. Kendimi hem huzurlu hem de heyecanlı hissediyordum. Abim yanımdaydı ve bu duygu çok güzeldi. Ayrıca yıllardır hayalini kurduğum o yola giriyordum yavaş yavaş. Buda beni çok fazla heyecanlandırıyordu.
Yaklaşık iki saatlik bir uykudan sonra kapım çaldı. Yataktan kalkıp saçımı başımı düzelttim ve kapıyı açtım. Oğuzdu.
"Selam." Dedi.
"Selam." Dedim.
"Yemek yemeye gidicez biz. Sende gelmek ister misin?" Dedi. Acıkmıştım.
"Tamam olur." Dedim ve odaya geçtim geri. Üstümde zaten eşofman ve t shirt vardı. Değiştirme gereği duymadan ayakkabılarımı giydim. Telefonumu ve cüzdanımı alıp odadan çıktım. Abim ve Oğuz asansörün orada beni bekliyordu. Yanlarına gittim. Beraber terasa çıktık. Sipariş verdik. Bir süre yarış hakkında konuştuk. Arabam gelmişti. Abim kask, kıyafet, sponsor vesaire vesaire her şeyi halletmişti.
Yemekler gelince yedik ve masadan kalktık. Yarış iki gün sonraydı. Abim bizi gezdirmek istediğini söyledi. Odama gittim ve giyindim.
Banyoya girdim ve koyu tonlarda bir göz makyajı yaptım. Bordo rujumu da sürdükten sonra gloss sürdüm, saçlarımı da taradım ve banyodan çıkıp siyah kol çantama gerekli şeyleri koydum. Parfüm sıktıktan sonrada botlarımı giydim, çantamı aldım ve odadan çıktım.
Yan taraftaki odadan çıkan Oğuz ile göz göze geldik. Çok şık ve yakışıklı olmuştu. Siyah bir gömlek ve siyah bir kumaş pantolon giymişti. Gömleğin ilk iki düğmesi açıktı. Bu beni rahatsız etmişti. Neden açık yani!? Kollarını da sıvamıştı. Saçları dağınık ama güzel duruyordu. Nasıl desem... Onu daha çekici yapıyordu. Dağınık saç ona yakışıyordu.
Beraber asansörün oraya gittik ve asansörün karşısında duran oturma alanına oturup abimi beklemeye başladık.
"Güzel olmuşsun." Dedi Oğuz. Nasıl bir tepki göstermem gerektiğini bilmiyordum.
"Teşekkür ederim. Sende yakışıklı olmuşsun." Dedim.
"Saol." Dedi. Sohbet etmek çok istiyordum ama ondan nedense aşırı utanıyordum ve heyecan yapıyordum. Avuç içlerim terliyor, kalbim hızlanıyordu. İçimde tanımadığım garip bir duygu doğuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARA İZİ (DÜZENLENECEK)
Teen FictionYüzünüzde kocaman bir yaranız olsa ve herkes size tiksinir gözlerle baksa nasıl hissedersiniz ? Ben hiçbir şey hissetmiyorum... çünkü bu bakışlara çok küçük yaşta alışmak zorunda kaldım... Bu hikâye yarışçı bir kız ve yıllar sonra tanıştığı ailesini...