Ertesi Gün
Adile Sultan:
" Kutlarım kızım. Hanedanımıza bir sultan verdin."
Oğlum yerine bir kızım olmuştu. İlkin buna üzülsem de anne olduğumu bilmek bir anda tüm kederimi, ağrımı acımı unutturmuştu bana. Öyle ya Rabbime ne kadar hamdetsem azdı.
***
Selim... O da doğum haberimi alır almaz hemen gelmişti yanıma. Öyle heyecanlıydı ki... Dildade Kalfa'nın dediğine göre doğumum çok zor geçmiş. Vaziyettimden her an haber alan Selim de bunu işitince hayli endişlenmiş. Öyle ki sağ salim evladımızı kucağıma almam için dualar etmiş.
Şehzade Selim:
" Melek'im. Hafsa Hatun'um. "
Yalnız kalmıştık Selim ile dairede. Kızım, sevdiğim adam ve ben vardık artık şimdi.
" Şehzadem. "
Usulca beşiğinden kucağına almıştı kızımızı Selim. Şimdiyse gülümseyerek bakıyordu bize.
" Küçük sultanımız için hünkar babama bir mektup yazdım. Yakındır cevaben münasip bir isim gelir kızımıza. Zira merhum kızım Esmahan'a da adını hünkâr babam vermişti. "
Esmahan... Mühürnaz'ın kızı... Her şey bir yana demek kızıma ismini Orhan Han verecekti. Allahım bu ne büyük saadetti böyle.
"Unutmadan..."
Az sonra içeriye elinde kaftanlar, taçlar ve küçük bir kutu taşıyan cariyeler doluşmuştu. Selim ise kakma küçük kutudan çıkarttığı kendi el emeği olan safir taşlı kolyeyi bana uzatmıştı.
" Şehzadem..."
O içleri eriten sesiyle gülümseyerek,
"Bunlar senin Hafsa'm. Doğum hediyelerin." demişti.
Velhasıl kız doğurmama rağmen nimetler deryasına ulaşmıştım. Ve işte o an emin olmuştum.
"Artık kimse sırtımı yere getiremez."
***
Hasbahçe
Trabzon'da kızımın doğumu münasebetiyle düzenlenen üç gün sürecek olan kutlamalar başlamıştı. Bu arada payitahttan cevap gelmiş Orhan Han, sultanıma Fatma ismini uygun görmüştü.
"Fatma'm. Ciğerparem."
Anneydim artık. Annelik cihanın en mübarek ve de en zor zanaatiymiş, evladımı kucağıma alır almaz ilk bunu öğrenmiştim.
Kutlamalar son sürat devam ediyor, ahaliye, fakire, fukaraya, düşkünlere yardım ediliyor ve hizmette bir an bile kusur edilmiyordu. Bizler de - Valide Adile ve kızları Hatice, Rukiye Sultanlar- hasbahçede katılmıştık eğlencelere. Sonradan Gülnar ve Şehzade Mustafa da gelmişti. Hem meleğim Fatma'm da bizimleydi.
Herkes küçük sultanıma sevgi ve hürmet besliyor, onu seviyorlardı. Bilhassa da Melike Adile Sultan'ın kızları...
Hatice Sultan:
"Nasıl da güzel öyle değil mi? Minicik elleri var."
Rukiye Sultan:
"Rabbim esirgesin sultanımızı."
"Amin" demiştik her birimiz.
Sonradan taşlıktaki kızlardan öğrendiğime göre Gülnar Sultan doğum döşeğinde can vermem için dualar etmiş. Bu dileği olur da kabul olmazsa diye, bari kız doğursun da, deyip nice adaklar adamış. Belki de duaları kabul olmuş ben de bu sebeple kız doğurmuştum. Fakat henüz sultan olmasam da ben de hasekiydim artık. Hanedana evlat vermiştim. Haliyle rakibesiydim artık onun.
Gülnar Sultan:
" Hayret ediyorum doğrusu validem. Bunca eğlence, şenlik... Mustafa'm doğduğunda bu denli olmamıştı hiçbir şey."
Belli ki kırılmıştı Gülnar. Her nedense bu beni daha da mutlu etmişti.
Adile Sultan:
" Gülnar, kızım duymamış olayım. Arslanım böyle münasip görmüş. Ne haddine onun kararlarını,tercihlerini sorgulamak?"
Şimdi iyice bozulmuştu Gülnar Sultan. Bir hışımla yerinden kalkıp Şehzade Mustafa'nın da elinden tuttuğu gibi dairesine gitmek adına yol almıştı.
***
3 Ay Sonra
Üçüncü ayımızı doldurmuştuk Fatma'mla. Her geçen gün daha da büyüyor, büyüdükçe bana güç veriyordu kızım. Gülnar Sultan ise üzülüyordu. Öyle ki kendisini dairesine kapatmış, taşlığa dahi inmez olmuştu.
"Sultanım."
"Söyle Gülşah."
"Şehzademiz bu geceyi de sizinle geçirmek ister."
Selim... Hakikatim, sahibim... Hemen hazırlanmak ve bir an evvel Selim'in kollarında olmak istiyordum.
Öncelikle geceliğimi giymiş ve peri masallarındaki prensesleri andıran bir surete dönüşmüştüm. Bir de lavanta losyonunu sürsem tamamdır.
***
Hazırdım artık. Fatma'mı da sadık hizmetkarım Gülşah'a emanet etmiştim. İçim rahattı. Daha fazla bekletmemeliydim. Nedimelerim eşliğinde şehzademin dairesinin önüne gelmiş derince bir nefes alıp gitmiştim içeriye."Şehzadem."
" Hafsa'm."
O gece de diğer gecelerimiz gibi aşk ve saadet dolu geçmişti bizim için. Allah'ım öyle mutluydum ki... Evladım, sevdiğim adam, cariyelerim... Rüyaydaydım sanki. Her şey nasıl da güzel nasıl da yolundaydı. Bu masalım hiç bitmesin istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alam-u Askam ( Kederler Ve Hastalıklar )
Ficción histórica📌 Aşk insanın en olgun çağıdır. Sonra çürüme başlar. KURGUDUR. TARİHİ GERÇEKLERLE İLGİSİ YOKTUR.