* Acıma *

121 6 5
                                    

1 Ay Sonra

Gülnar Sultan Dairesi

Selim benden iyiden iyiye elini eteğini çekmişti. Oysa ben kaç gece kaç da gündüz yolunu gözlemiştim onun. Beni hatırlar da elbet yanıma gelir sanmıştım.

" Nursima Hatun'un da esamesi okunmayacak, göreceksin Hafsa. Zira ne benden evvelkiler ne de benden sonrakiler ayakta kalabildi malum. "

Güçlükle yurkunmuştum. Dost saydığım Gülnar'ın bu kibir dolu sözleri adeta beni yıkıp geçmişti. Oturduğum yerde öylece kalakalmıştım. Sahi gerçekten dost muydum onunla?  O yüzden mi ilk darbede tüm acizliğimle ondan medet umup aynı zamanda da nefret eder olmuştum ben ?

" Sözüm sana değil alınmayasın. Lakin hakikatler de ortada. Selim bugün değilse yarın yine bana dönecektir.  "

İstediğim bu değildi. Kesinlikle değildi. Benim niyetim Selim ile yeniden eskisi gibi olabilmekti. Ne Gülnar ne Nursima ne de bir başkası... Kimse ama hiçkimse Selim'le olmamalıydı. Yoksa buna zinhar dayanamazdım.

" Ah...  "

***

Gülnar Sultan'ın yanından ayrılıp daireme girdiğimde beni karşılamakta olan kızlarımı öpüp koklamıştım. Fatma ve Gevher'im... Bu iki kız çocuğu benim sebeb-i varlığım, veli nimetimin de tek kaynağıydı.

" Kızlarım... "

Onlar iyi ki varlardı.

...

O gün de Selim'i bekledim. Yanıma gelmesini, beni çağırmasını hiç değilse hatırlamasını... Diğer gün ve geceler de bu bekleyişlerim devam etti. Lakin nafile... Gayrı anlamıştım. Selim beni tamamen yok saymıştı. Öyle ki gecelerini Nursima adlı cariyesiyle geçiriyor bazı vakitler de biricik oğlu Mustafa vesilesiyle hasekisi Gülnar'la oluyordu.

" Allah'ım sen bana sabır ver. "

...

Zaman böylece geçti. Bir sabah unutulmuşluğun adı olan ben, nedimem Gülşah'ın daireme gelmesiyle acı bir haber aldım.

" Gülnar Sultan gebeymiş. "

Gülnar gebe... Gebe... Ya yine oğlan doğurursa bu kadın ? 

" Öyle mi ? Hayırlı olsun. "

Asmıştım yüzümü. Yüzüme inen kederle birlikte dairemin bir köşesine sinmiş oturmuştum.

" Demek gebe... Yakında Nursima da ana olur. "

Deliriyordum. Buna ister kıskançlık isterse çaresizlik deyin büyük kederler içinde kıvranıyordum. Zaten halimden anlayan Hatice de yoktu yanımda. Ah... Gerçi o da benim gibi yanmıyor muydu mutsuz hanesinde ?

" Allah'ım onların saadetleri bana zulüm oldu. Ne olur bana yol göster. "

Eski devir bitmişti. Mutlu rüyamdan uyanmış ve hakikatlerle yüzleşmiştim. Sahi niye yüz çevirmişti benden Selim ?  Ona mütemadiyen İbrahim'den bahsettiğim için mi yoksa her daim onunla olmayı dilediğimden mi ? 

Belki de o cariyesine çoktan aşık olmuştu.

...

***

Mevsimler geçti. Havalar ısındı ve soğudu. Bir şubat ayazında Gülnar'dan kutlu haber yayıldı. Ne kutlu haber ama. (!) 

Gülnar sabaha karşı bir vakitte ikiz dünyaya getirmişti. Biri kız biri oğlan...

" Allah kahretsin, yine oğlan! "

Ne olursa olsun bana yakışanı yapmalı ve tebriğe gitmeliydim. Hem belki orada aylardır yüzüne sesime hasret kaldığım Selim'i de görürdüm.

" Hadi Zahide, var git bana en güzel kaftanımı getir. "

Nedimem Zahide'nin giymem için seçtiği mor kaftanı giyip başıma da yakut taşlı bir hotoz takıp dairemden çıkmıştım. Elimde ise kutu içine koyduğum iki zümrüt küpe vardı. Bu küpeleriyse Gülnar'a hediye etmekti niyetim.

İçeri girdiğimde gözlerim ilkin yatağın başucunda duran Selim'e gitmişti. Lakin içimden ona bakmak gelmiyordu. Zira kırgındım, dargındım. Hem içimde de hiç ummadığım halde ona karşı bir nefret belirivermişti.

" Hünkarım, Sultanım... "

Saygımdan ödün vermemiştim. Başımı eğip doğum yatağında gülümseyerek bana bakan Gülnar'a doğru ilerlemiş ve elimdeki ahşap kutunun kapağını açmıştım.

" Allah şehzademize ve sultanımıza uzun ömürler ihsan etsin."

" Amin. "

" Sultanıma layık değil ama buyrun. "

Hediyeme bakmıştı Gülnar. Beğendiğiyse her halinden belliydi. Öyle ki bana içtenlikle gülümsüyordu.

" Sağ ol Hafsa. "

...

Bir kez daha saygıyla eğilip geri geri daireden çıkarken son bir kez olsun Selim'e bakmak istemiştim. Ve bakmıştım da... Onun da gözleri bende kenetlenmişti. Nasıl mutlu olmuştum bir bilseniz. Sanki her şey yeniden başlayacak gibiydi. Hatta belki de eskisinden dahi daha kuvvetlice...

Ancak bir şey vardı. Selim'in gözleri... Bakmakta olan o gözler... Ah... Lakin bu kez bana aşkla değil acıyarak bakmaktaydı o gözler. Merhametle...

"... "

...


Alam-u Askam  ( Kederler Ve Hastalıklar ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin