* Saadet *

102 6 5
                                    

Trabzon Sancağı

Melek Hafsa Hatun Dairesi

(Gece)

Gözlerimi araladığımda karşımda Selim'i görmüştüm. Hayal miydi yoksa? Hayır, değildi. Başucuma oturmuş sıcacık elleriyle elimi kavramış öylece bana bakıyordu.

" Hatunum. Benim güzeller güzeli şahım. Şimdi biraz daha iyi misin? "

Ne olmuştu ki bana? Kabus muydu yoksa az evvelki yaşadıklarım? Fakat bu mümkün müydü? O an gülümseyerek bana bakmakta olan Melike Adile Sultan'a kaymıştı gözüm.

" Sultanım... Ah! "

Yerimden doğrulmak, validemin önünde eğilmek istemiştim. Lakin kasıklarımda hissettigim ağrıya yenilip, gerisin geriye yatağıma düşmüştüm.

" Rahatsız olma kızım. Fevri hareketlerde de bulunayım deme sakın. Zira gebesin. Hayırlısıyla bir evladın daha olacak inşallah. "

" Ne? "

Sevincimi gizleyememiş, herkesin içinde birden Korkud'un boynuna dolaşmıştım kollarımı. Allah'ım sana şükürler olsun. Kızım Fatma'dan sonra aldığım en güzel müjdeydi bu. Öyle mesut olmuştum ki...

" Şehzadem... İşittiniz mi, bir evladımız daha olacak? "

***

Selim ile birlikte taş sütunlar arasındaki terasımızda gün doğumunu izliyorduk şimdi. İkimizin de yüzü gülüyor, doğacak olan evladımıza güzel temennilerde bulunuyorduk. Şüphesiz ki Allah'ın bir hediyesi, bir tesellisi idi bu. Öyle ki Şehzade Mustafa'nın bu belirsizliklerle dolu ahvali hâlâ yakmaktaydı içimizi.

" Hayırlısıyla doğsun evladımız. Hem Fatma da ablalık eder ona. "

" Eder elbet. "

Beni göğsüne bastırıp alnımdan öpmüştü Selim. Sonra da usuldan alnımdan dudaklarıma doğru inip daha da derinden, içten öpmeye başlamıştı. Susamıştık, birbirimize. Öyle ki ikimiz de uykusuzluğumuzu unutup aşk ve saadetle sevismeye başlamıştık.

" Saadetimin ışığı... . "

" Şehzadem... "

Tam da o sırada daireyi çınlatan bir ağlama sesiyle irkilmiştik biz iki aşık. Fatma'ydı ağlayan. Uyanmıştı demek. Bunun üzerine de Selim alnıma son bir buse kondurup toparlanmış, gitmek için ayağa kalkmıştı.

" Hafsa'm. Benim gül yüzlü sultanım. Hadi sen Fatma ile alakadar ol. Ben de işlerimin başına döneyim. "

" Sen nasıl istersen. "

Selim'in gidişine üzülmüştüm. Halbuki o anın bitmesini hiç istememiştim. Mümkün olsa da bir an bile ayrılmasaydık birbirimizden. Hep yan yana, diz dize olsaydık keşke.

Şehzademin yanımda ayrılmasıyla birlikte kızım ağlayışlarını daha da arttırmış, şiddetlendirmişti. Bense yerimden doğrulup terastan daire iç kapısına doğru ilerlemiştim.

" Geldim Fatma'm. Ağlama benim inci tanem. Bak annen geldi yanına. "

***

Alam-u Askam  ( Kederler Ve Hastalıklar ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin