22. Bölüm

3.9K 406 169
                                    

Seçil asla ama asla susmuyordu. Aris ona bir iki kez müdahale etmek istemiş ama bundan hemen vazgeçmişti. Şu an çok tatlı bir şekilde sarhoştu, bütün gece boyunca tanıdığı tüm melodilere hatırladığı Türkçe versiyonlarla eşlik etmiş, dünyanın en başarısız danslarını yaparak mekânın en çok eğlenen insanı olmuştu. Tüm bunların yanı sıra inanılmaz yemiş ve içmişti. Rakıdan sonra Uzo ona hafif gelince ipin ucunu kaçırmış, kadehini tazeledikçe de tazelemişti. Aris de ona ilişmek istememişti. Bu mutluluğu onun elinden alası gelmemişti.

Cihan tavernadaki keyifli zamandan sonra bir kulübe gideceğini söyleyerek izin isterken Burcu da çekingence ona katılıp katılamayacağını sorunca, o ikili geceye ayrı devam etmişlerdi. Aris Seçil'in sarhoşluğunu göz önüne alınca onu eve götürmenin daha iyi bir fikir olacağından emindi. Zaten kendisi de yorgun hissediyordu. Üstelik Seçil'le baş başa kalmak için önünde mükemmel de bir fırsat vardı.

Sonuç olarak Aris ve Seçil arabada eve dönerlerken, Cihan ve Burcu da bir kulübe gitmişlerdi. Ne zaman geleceklerini Allah bilirdi artık. Aris Cihan'a yedek anahtarı bırakmıştı. Şimdi bir koluyla hala şarkı söyleyen Seçil'i tutarak, bir koluyla da kapıyı açmaya çalışırken biraz zorlansa da içten içe eğlendiğini itiraf etmek zorundaydı. Kim bilir Seçil'i böyle görmek bir daha ne zaman nasip olurdu?

Gerçi Seçil'deki gaza bakılırsa yarın akşam da böyle görebilmesi mümkündü.

"Buralar ne güzel yerlermiş yaaa!" diye bağırdı Seçil eve girerken. "Neden daha önce gelmedik ki? Ne güzel eğleniyor bu insanlar! Biz hiç bu kadar eğlenmiyoruz!"

Aris bütün gecedir yüzünden silinmeyen gülümsemesi eşliğinde konuştu. "Aslında biz de eğleniyoruz da biz çok çalışmaktan eğlencenin tadını çıkaramıyoruz. Bu insanlar az çalışıyor çok eğleniyor. O yüzden hakkını da verebiliyorlar."

Seçil gürültülü bir biçimde iç geçirip Fesuphanallah söylemeye devam etti. Bunun Yunanca versiyonu tavernada çalmıştı.

Ayakta durabilmek için koltuğa yaslandığında, Aris de onu bırakıp önce kapıyı kapattı ve kilitledi. Sonra birkaç ışığı yaktı. Neyse ki ev biraz tepede, insanlardan uzak, kuytu bir yerdeydi de kimse onların gürültüsünden rahatsız olmazdı.

Dolaptan kendine bir bira çıkarıp, Seçil'e de bir şişe su aldıktan sonra onun yanına geldi. Seçil çoktan koltuğa kurulmuştu. Git gide yatar pozisyon alırken sesi de kısılıyordu. Yorgunluk bastırıyor olmalıydı.

"Al biraz su iç. Kahve falan yapmamı ister misin?" diye sordu Aris şişeyi Seçil'e uzatırken. Kendi birasından da bir yudum aldı.

Seçil doğrulup kendisine uzatılana baktı. "Bana bira yok mu? Yolluk da içirmedin bana!"

"Sen halinin farkında değilsin galiba? Yarın büyük bir baş ağrısıyla uyanacaksın."

Seçil ifadesizce Aris'e baktı. Uzun uzun bir sessizlik boyunca bakmaya devam etti. Kucağında tuttuğu suyu da açıp içmedi. Ama Aris'in bira içişini dikkatle seyretti. En nihayetinde sarhoş sesiyle "Çok yakışıklısın!" deyince Aris gülebilmek için şişeyi ağzından çekmek zorunda kaldı. Az kalsın ağzındakini püskürtüyordu hatta.

"Sen de çok tatlısın! Şu halini keşke dışarıdan görebilsen!"

"Ben anca tatlı olayım zaten. O kadar hazırlandım ettim, Burcu bir ton makyaj yaptı. Bir saat saçımla uğraştım yine tatlıyım yine! Bir güzel olamadık." Seçil söylenirken şişeyi bırakıp, koltuğun öte tarafına uzandı ve yastıklardan birine sarıldı. Dertop olurken dizlerini de iyice kendine çekerek mutlu mutlu gözlerini yumdu.

Aris hemen elindeki şişeyi sehpaya bıraktı. Seçil'in üstünden abanıp onun yüzüne bakmaya çalıştı. "Tabii ki çok güzelsin Seçil! Ben sadece sarhoş halin için dedim."

Etkili AnlaşmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin