19. Bölüm

3.6K 416 135
                                    

Seçil Teams'te saatlerdir açılmayan mesajının acısını yaşıyordu. Aris'e 'Öğlen beraber yiyelim mi?' diye sormuştu. Aris mesaja bile bakmamıştı. Belki de pazartesi olması sebebiyle çok yoğundu. Günahını alıyor olabilirdi. Ama dün de çok az konuşmuşlardı. Ailesiyle günü geçirdiğini biliyordu. Ve ailesine kendisini söyleme konusuna tek bir mesajı olmuştu.

'Pek parlak geçmedi'

Sadece bunu söylemişti Aris ve Seçil deli gibi detayları merak ediyordu. Böyle olacağını zaten içten içe tahmin ettiği için çok şaşırmamıştı. Üzülmüştü ama şaşırmamıştı.

Dün az konuşmalarının yanı sıra bugün hiç konuşmamışlardı. Daha yarım gün olmuştu ama Seçil ölüyordu. Onu görmek zorundaydı.

Saat on iki olduğunda herkes tek tek yemeğe çıkmaya başladı. Burcu gelip onu da götürmek istedi. Seçil ık mık edince zorlamadı. Çoğunluk çıktıktan sonra Aris'in kapısının önüne geldi. Bengü de tabii ki gitmişti. O yüzden burası pek sessizdi. Etrafını kontrol ederek kapıya yaklaşıp içeriyi duymaya çalıştı. Bir mırıltı halinde sesler geldiğine göre Aris içerideydi. Yalnız mıydı değil miydi bilmiyordu.

Bir süre bekledi. Çok fazla kapının önüne gidip geldi. En sonunda konuşmalar kesildiğinde ve aradan bir dakika kadar geçince yavaşça kapıyı tıklattı. İlk anda bir yanıt gelmedi. İki saniye kadar sonra Aris "Gel," diye seslendi.

Seçil ürkekçe kapıyı araladı. Aris'i kulağında kulaklıklarla koltuğunda otururken buldu. Masanın, bilgisayarının başında değildi. Aris Seçil'i görür görmez yüz ifadesi değişti. Kulaklıklarını çıkarıp yerinden kalktı.

"Sonra da gelebilirim ben meşgulsen?" dedi Seçil çekingence.

"Yok yok, gel lütfen. Bitti toplantılarım."

"Ha toplantıdaydın. Ondan görmedin mesajımı." Seçil kapıyı arkasından kapatıp normalde defalarca kez geldiği odaya bu sefer ürkek adımlarla girip yürüdü. Aris kalbi kırık gözlerle ona baktı. Seçil tam "Yemek için yazmış—" derken Aris gidip ona sımsıkı sarıldı. Seçil bu hamle karşısında kalakalsa da hızlıca kendine gelerek o da kollarını Aris'e doladı. "İyi misin?" diye sordu. "Daha hafta başından yorgun görünüyorsun."

Aris geri çekilip Seçil'in yüzüne baktı. "Çünkü zor bir hafta sonu geçirdim. Psikolojik olarak çok yorgunum. Yüzüne nasıl bakacağımı bilememenin ağırlığı var... Mesajının bildirimini tabii ki gördüm Seçil. Ama yüzüne bakmaya utandığım için yanıt yazamadım. Şimdi seni görünce her şey uçup gitti. Sadece iki gün görmedim ama çok özlemişim seni. Artık bir gün bile seni görmediğim zaman zor olacak belli ki. Dayanamayacağım."

Seçil burukça gülümsedi. Aris'in yüzünü okşadı. "Ben de özledim," dedi yanağını sevmeye devam ederken. "Benim yüzüme bakmaya utanmamalısın. Hiçbir zaman böyle hissetme. Neden böyle hissettin ki? İnsan sevgilisinden utanır mı?"

"Eğer ki sözlerini tutamıyorsa evet."

"Sen bana ailenin beni seveceğinin sözünü vermedin ki! Ben sana aşığım dedin. Ben de senin beni sevmeni bekliyorum. Başka bir şey beklemiyorum."

Aris bu sözlerden sonra dönüp defalarca Seçil'in avucunun içini öptü. Bileklerini kolunu öptü. En nihayetinde de kendine çekip açlıkla dudaklarına yapıştı. Seçil ona istekle karşılık verse de bir noktadan sonra geri kaçıldı. Ofiste bu tehlikeliydi.

Aris yüzü acıyla buruşmuşken gözlerini açamadı. "Şu hale bak. Başkalarına demediğimi bırakmadım, kendim yapıyorum aynısını... Ama çok seviyorum seni. Ondan oluyor böyle."

Seçil'in artık kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Nefesi kesiliyordu böyle şeyler duydukça. "Ben de seni çok seviyorum Aris. Azıcık dayanalım, akşam çıkışta sana gideriz. Rahat rahat otururuz. Şimdi anlat bana ne oldu? Neden bu kadar üzgünsün?"

Etkili AnlaşmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin