28. Bölüm

3.4K 424 123
                                    

Aris yanında derin derin uyumakta olan Seçil'e hızlı bir bakış atıp gülümseyerek tekrar telefonuna döndü. Gümbür gümbür çalan müziğe ve kalabalığın yarattığı insan uğultusuna rağmen çok iyi uyuyordu. Ama Seçil'e de bu yakışırdı. Uykunun aranan adı olmanın hakkını veriyordu.

Gerçi şimdi kızcağıza bir şey diyemezdi. İlk gece yoldan gelmiş oldukları için balayının hakkını verememişlerdi ve sabaha karşı beşte otele varır varmaz odalarına girdikleri gibi sızıp kalmışlardı. Bir daha saat on birde ancak uyanabilmişlerdi. Günü mayışık ve sakin bir şekilde geçirip enerji topladıktan sonra geceyi balayının hakkını vererek kapatmışlardı. Aris dün gece kişisel rekorunu bile kırmıştı. Resmen odada sevişilmedik köşe bırakmamışlardı.

Aris böyle bir geceden sonra o kadar mutlu ve enerjik uyanmıştı ki, utanmasa hayatının en kaliteli gecesini geçirdiğini söyleyebilirdi. Fakat Aris'in aksine Seçil bu beach club'a geldiklerinden beri uyuyordu. Adeta düğünlerde birleştirilen sandalyelerde ağızlarından salyalar akarak sızıp kalan veletler gibiydi. Öyle de derin uyuyordu.

Etrafını hızlıca kontrol ederek ayaklandı. Terliklerini giyip tuvalete gitmek üzere şezlongların ve çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu insanların arasından geçip gitti. Birkaç kez Seçil'i kontrol etti. Artık böyle bir mekânda bir şey olmayacağını umuyordu.

"Bir Girit'teki halimize bak bir de şuraya. Resmen iki farklı dünya," diye mırıldandı kendi kendine Aris. Seçil buranın denizini de çok beğenmişti ama tabii ki kalabalık onu biraz ürkütmüştü. Cihan'ın zamanında Girit'te neden metrekare başına beş yüz insan düşüyor dediğini anlamıştı. Neyse ki kalabalık arasında rahatça kaybolarak en azından bu krizi avantaja çevirmeyi başarmışlardı.

Tuvalette işini hallettikten sonra ellerini yıkayıp saçını başını düzelterek çıktı. Çıktığı kapının karşısındaki kadınlar tuvaleti tarafından çıkmakta olan tanıdık bir yüzle denk gelince şaşırarak durakladı. Işık hızıyla ellerini arkasına götürerek yüzüğü çıkarıp mayosunun arka cebine attı.

"A-a? Aris? Sen de mi buradaydın?" Stef onun eski arkadaşlarından biriydi. Normalde İlyaslarla, Lenalarla tatile çıktığında mutlaka olan sayılı kişilerdendi. Ve Stef buradaysa, yüksek ihtimalle ekibin geri kalanı da buradaydı.

'Ha siktir ya' dedi içinden. Stef uzanıp onu iki yanağından samimi bir şekilde öpünce dışından kendini gülümsemeye zorladı. "Merhaba Stef! Evet, bayram tatili için son anda bir plan sıkıştırabildim. Birkaç gün öncesine kadar buraya geleceğimi ben de bilmiyordum."

"Klasik sen! Hiç şaşırmadım. Ama tatil yapabilmene sevindim." İkili insanlara engel olduklarını fark ettiklerinde, biraz kenara çekilerek hasır-bambu karşımı duvarın önünde sohbete öyle devam ettiler.

"Sen nasılsın? N'apıyorsun?"

Stef bir an için rahatsız bir gülümsemeyle duraksadı. Biraz çekingen bir biçimde konuştu. "İyiyim. Tahmin edersin ki bizimkilerle geldik buraya..."

Aris onu rahatlatmak adına "Evet, ederim," dedi.

"Sana diyemedik ama... malum... anlarsın... mevzular olunca çok kararsız kaldık. Ben teklif edelim diyen gruptandım aslında ama beni 'nasılsa hayır diyecek' bahanesiyle ikna ettiler."

Aris onu teselli etmek istercesine kolunu sıvazladı. "Sıkıntı yok Stef. Mecburen hayır derdim, doğru. Sizinle tatil yapabilmeyi tabii ki isterim ama bunun için henüz erken gibi. Ve Lena'dan ayrılan ben olduğum için dışlananın da ben olması çok normal."

Stef dudak bükerek yanındaki duvara yaslandı. "Aslında grup içinde sizin durumunuzda olan bazı 'başka dostlarımız' da var. Misal ben gibi!" diye esprili bir dille lafa girdi Stef. Aris'i biraz güldürdü. Stef'in yirmili yaşlarda İlyas'la bir takım olayları olmuştu ama köprünün altından çok sular akmıştı.

Etkili AnlaşmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin