15. Bölüm

4K 420 135
                                    

Seçil pazartesi günü ofise gelmişti. Ayağını kesonlardan birinin üstüne uzatmış, öyle çalışıyordu. Bu pozisyonda rahat olduğu söylenebilirdi. Ama daha rahat hissettiği günleri de olmuştu. Zira sabahtan beri odasına girip çıkan Ersin'le dört kez göz göze gelmişlerdi. Her seferinde Ersin utançla gözlerini kaçırmıştı. Bu da tüm gün Seçil'e rahatsız hissettirmişti. Fakat en büyük rahatsızlığı Ersin'in odasından beşinci çıkışında bu kez kaçmayıp, Seçil'in yanına gelmesiyle yaşamıştı Seçil. Oturduğu yerden kaçamamıştı da. Tek yapabildiği bilgisayarına odaklanıp onu görmezden gelmek olmuştu. Yaklaşmasa olmuyor muydu? Konuşmasalar olmuyor muydu? Zaten yeterince utanıyordu Seçil. Resmen adam hayrına onunla görüşmüştü, onu öpmüştü. Bu durumun rahatsız ediciliği karşısında nefesi bile kesiliyordu.

"Biraz konuşabilir miyiz?" dedi Ersin. Boş bir sandalyeyi çekip Seçil'in yanına oturdu. Bir kolunu onun masasına dayayarak ona baktı. Seçil'se biraz bile ona dönmedi. "Konuşacak bir şey yok," dedi soğuk bir sesle.

"Benim özür dilemem gerekiyor. Ve de bir açıklama yapmam."

"Gerek yok Ersin. İstemiyorum özrünü. Çünkü affedip affetmeyeceğim bir durum yok ortada. Kişisel olarak sana karşı kalbim kırık, hepsi bu. Acımasızca ifade ediyor olacağım ama sen senden beklemediğim bir şey yapmadın. Lakin ortada verilmiş bir söz de yoktu. O yüzden benim canım yanıyorsa, bu benim problemim."

Ersin iyice oturduğu yerde küçüldüğünü hissetti Seçil'in sözleriyle. Yaptığı yanlış daha çok yüzüne vurdu. "Ben sana söz vermesem de yanlış bir şey demiş bulundum Seçil. Eda'yı kafana takmana gerek yok dedim ama... Of! Ne desen, ne yapsan haklısın. Aptalın tekiyim ben! Bomboş bir şey uğruna bizi harcadım."

Seçil ilk kez dönüp ona baktı. İlk kez bu kadar yakından Ersin'in gözlerinin içine bakarken içi rahattı. "Biz diye bir şey yok ki Ersin. Olmadı öyle bir şey. Ben bu tatsız detaylardan bihaberken ve her şey yolunda sanırken bile biz olduğumuzu düşünmüyordum."

"İşte! Olsun çok isterdim. Elime yüzüme bulaştırmasaydım... Senin gibi iyi yürekli birini üzmüş olmaya dayanamıyorum."

Seçil daha fazla 'saf, iyi yürekli, masum' kelimeleri duymak istemiyordu. Başına ne geldiyse bunlardan gelmişti zaten.

"Senin için ne yapabilirim? Biliyorum bir daha bana güvenmezsin ama en azından yapabileceğim bir şey varsa—"

"Benden uzak dur yeter. Başka bir şey istemiyorum. İş dışında konuşmayalım bir süre. Zamanla düzeliriz. Sen de eski hayatına dön. Zaten bana ilgin yokmuş. Tavsiye üstüne deniyormuşsun."

Ersin utanç ve hüzünle başını öne eğdi. "Peki. Sırf sen bunu istiyorsun diye senden uzak duracağım. Ama şunu bil ki ben 'tavsiye' üstüne falan bir şey denemedim. Benim kararımdı. Seni ilk ben öptüm. O zaman ortada Aris bile yoktu. Sadece kendi kişisel kararsızlıklarım vardı. Ve ben de kendime yakışanı yapıp sonunda yanlış kararı verdim. Ve doğru olan seçeneği, yani seni kaybettim."

Seçil bir şey demedi. Kimsenin vicdanını rahatlatmak için beraber olmak isteyeceği insan da olmak istemiyordu. İşi gücü yoktu Ersin'in günahlarından arınmasını mı sağlayacaktı?

Ersin daha da bir şey demeden yavaşça ayaklandı. Sandalyeyi aldığı yere bırakıp Seçil'in yanından ayrıldı ve odasına döndü. Seçil o gittikten sonra kendini tahmin ettiği kadar da kötü hissetmediğini fark etti. Koskoca sekiz dokuz aylık bir macera son bulmuştu. Ama Seçil, bunca zamandır istediği Ersin'i kaybetmenin bir üzüntüsünü yaşamıyordu.

***

Aris Teams üzerinden Seçil'i bulup 'Öğlen yemeğine beraber gidelim mi?' yazıp gönderdi. Neyse ki sadece dinlemekle yükümlü olduğu bir toplantıdaydı. Tüm dikkati mesajın görüldü ikonundaydı. Mesajı görmesine rağmen Seçil'den hızlı bir yanıt gelmedi. Öğle arasına aşağı yukarı on dakika kalmıştı.

Etkili AnlaşmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin