Buğlem'den
Ambulans geldikten sonra direk hastaneye geçmiştik. Berat Kerem'i alıp eve gitmişti. Ben, Enes ve Asaf hastane koridorunda bekliyorduk.
Özün'e sakinleştirici vurmuştular ve derin bir uykuya gömülmüştü. Uyuyordu ancak sanki çok rahatsızdı, Kaşlarını çatmıştı...
Asaf ise kafasını elleri arasına almış sallanıyordu. Neden birden gözü dönmüş gibi davrandığını anlayamamıştım üstelik Özün çok kötü bir durumdaydı.
Enes'in oturduğu yere bakınca onu görmemiştim. Ne ara ortadan kaybolmuştu. Birinin omzuma dokunması ile kafamı çevirdim.
Enes elindeki kahveyi bana uzatarak
"Biraz iç iyi gelir." Dedi nasıl içicektim ki uzun zamandır Özün'ü bu halde görmemiştim. Bana hala kahveyi uzattığı eline bakarak, bardağı aldım. Ve Asaf'ın yanındaki boş yere oturdum. Eneste hemen yanıma oturdu.Asaf kafasını kaldırıp bana baktı
"Özün neden bu kadar kötü oldu?" Diye sordu sakin olmaya çalışıyor gibiydi.
"Geçen seferde ellerinin titrediğini gördüm." Diye eklediHızlıca kafamı Asaf'a doğru çevirip
"Ne zaman?" Diye sordum."Senin doğum gününde, sabah Zümra ile oynamak için bizim bahçeye geldi. Sonra birden elleri titremeye başladı bende neden böyle olduğunu sorunca 'sıcaktandır' dedi." Diyerek sırtını koltuğa yasladı.
"Özün'ün psikolojik bir rahatsızlığı var. Aslında geçmişti, ama İzmir'e geldiğinde tekrar baş gösterdi. Belki de yaşadığı olayın İzmir'de gerçekleşmesinden dolayı oldu." Dedim
"Nasıl bir rahatsızlık?" Diye sordu Asaf
"Bundan iki yıl önce Travma Sonrası Stres Bozukluğu teşhisi konuldu." Dedim sessizce "Aslında çabuk atlatılabilecek bir rahatsızlık ama bazı kişilerde tekrar tekrar yaşamasına sebep oluyor." Diye ekledim.
"Nasıl bir şey oldu da böyle oldu?" Dedi. Sesi titremişti.
Sorusu ile gözümde canlandı o gün.
İki yıl önce;
Bundan bir hafta önce araba ehliyetlerimizi almıştık. Bugün ise Özün'ün babası Özün'e araba almıştı. Şimdi ise yanlarına gidiyordum arabasını görmeye.
Telefonumun çalması ile telefonu elime aldım. Nazlı arıyordu, açtığım gibi konuşmaya başladı.
"Ya Buğlem nerde kaldın? Biliyorsun ehliyet aldığımızdan beri araba süremiyoruz. Şimdi Özün'ü ikna etmeye çalışıyorum ama hayır diyip duruyor." Dedi sinirle
"Nazlı bilmiyor musun Özün korkuyor kaza yapar diye." Dedim bıkınca
"İyi be arabasını bir yere toslicaz diye reddettip durdu zaten. Yemedik arabanı Özün" Dedi sesini yükselterek
Arkadan Özün'ün sesi yükseldi.
"Nazlı anlatamıyor muyum? ben ne yapayım arabayı istersen git uçurumda yuvarla umrumda mı olur ben siz zarar görürsünüz diye diyorum." Dedi bıkınca
Özünlerin evinin önüne gelince gördüm minik arabasını çok tatlıydı. Özün'ün en sevdiği renkti, mordu.
Koşarak arabanın yanına gelince Nazlı ve Özün'ü sarılırken gördüm.
"Ya şapşik ben seni anladım sadece kızdırmak için öyle dedim." Dedi Nazlı
"Hey, hey bensiz bide." Dedim sırnaşarak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen duydun mu sustuklarımı? |Yarı texting|
Teen FictionSustu genç kız her zaman ki gibi. Anlamsızdı onun için konuşmak hatta gülmek bile... Şimdi karşısında koca İzmir'in manzarasına bakarken içi huzur bulmuştu farkında değildi ama bu sefer ki İzmir'e gelişi hayatını değiştirecekti. ❗ Kitap yarı texting...