Adam Ege'nin kafa atmasıyla artık yerde yatıyordu. Kafasını hafifçe kaldırınca burnundan ağzına doğru yayılan koyu kırmızı kanlar daha da artıyordu. Bu arada vapurdaki herkes ayaklanmış ve bir adam Egeyi durdurmak için ona garip bir şekilde arkadan sarılmış "Dur tamam sakin" diye bağırıyordu.Ege adama ters bir bakış fırlatıp onu geri ittirdi. Bense hala kımıldamadan dehşetler içerisinde Baran ve Egeyi durdurmaya çalışan insanlara bakıyordum.
Tam o sırada Kerem ve Aslı da bulunduğumuz yere geldiler. Yerdeki adam kalkıp bana anlayamadığım bir şekilde baktı ve vapurun içine girerek gözden kayboldu..Aslı hemen yanıma gelip bana sarıldı:
"Canım iyi misin neler oluyor"
Kafamı yavaşça sallayarak onayladım:"İ-iyiyim tamam bir şey yok sadece adamın biri laf attı o kadar. Zaten Baran'la Ege onu hemen engellediler" diyerek biraz olsun gülümsemeye çalıştım ama sanırım olmadı.
Aslı bana sarılıp beni yatıştırmak için bir şeyler söylüyordu , bense onun omzunun üzerinden Egeyle konuşan Kereme ve hiçbir şey olmamışcasına telefonuyla oynayan Barana bakıyordum.
Ortalık sakinleşirken adaya yaklaşmıştık bile. Hemen eşyalarımızı toplayıp kapıların olduğu bölüme ilerledik hep beraber. O adamı bir daha görememiştim 'Acaba bizimle aynı adada mı iniyor' diye içimden geçirip etrafa bir göz attım. Bu arada Kerem, Ege ve Aslı ilerlemiş , bense arkada kalmıştım. Kafamı tam sağa doğru çevirirken Baran'la burun buruna geldik. Ben utancımdan kıpkırmızı olduğuma yemin edebilirdim ama o soğuk bir şekilde sadece 2 saniye boyunca gözlerime baktı sonra kafasına çevirip bana bakmadan konuşmaya başladı:
"Etrafına çok bakma yanlış anlaşılırsın. Ayrıca o şortu giymeyi sen tercih ettin bir daha benim yanımda böyle gezme. Başkalarına zarar vermek istemiyorum" diyerek açılan kapıya doğru ilerlemeye başladı.
'Bana nasıl giyineceğimi öğretiyor bir de küstah' diye içimden geçirdim ama bunu ona söyleyememin tek nedeni gözlerime bakmadan konuşmasına rağmen elimi tutup beni de dışarıya sürüklüyor olmasıydı...Dışarı çıktığımızda Kerem, Ege ve Aslı bir kenarda toplanmış bize dehşet içinde bakıyorlardı. Daha doğrusu ellerimize... Baranın elimi ne zaman bırakacağını merak ederek yüzüne baktım. O ise Egeye tam bir 'piç smile' gülümsemesi fırlatıyordu. Aralarındaki mevzuya beni de karıştırdığını hissediyordum elimi sert bir şekilde elinden uzaklaştırdım. O ise hiç tepki vermeden ellerini cebine koyup yine o soğuk tavrını takındı ama bu sefer suratında belli belirsiz bir gülümseme vardı:
"Ee nereye gidiyoruz"Bu sorudan sonra Kerem cevap vermeden yumruğunu sıkıp arkasını döndü ve yürümeye başladı.
***
Piknik alanına kadar malzemelerimizi alıp, erkekler önde biz arkada yürüdük. Vapurdaki olay yüzünden aramızdaki 1-2 metreyi yol boyunca korumuşlardı bu yüzden çok rahat muhabbet edemiyorduk. Onlardan zaten ses bile çıkmıyordu.
Artık bir mesire alanına geldiğimizde erkekler giriş ücretini ödeyip bir mangal kiraladılar. Geldiğimiz yer tamamen ağaçlarla kaplı ve muhteşem deniz manzarası olan bir yerdi. Ağaçları tam ortadan bir yol ayırıyordu. Yol oldukça genişti ve sürekli yanımızdan bisiklete binen gençler geçiyordu. Yol boyu oluşan sessizliği sağ tarafta gördüğüm mükemmel manzaralı ve bir masası olan alanı gördüğümde ben bozdum:
"Şuraya bakın bence burada oturalım harika görünüyor"
Dedim ve diğerlerinden gelen onaylarcasına nidalar eşliğinde oraya geçtik.Masaya kurulmamız sadece 5 dakikamızı aldı. Manzara kesinlikle büyüleyiciydi. Mavinin her tonu denizde mevcuttu ve üzerinden geçen vapurlar bu manzarayı tamamen bir sanat eserine çeviriyordu.
'Bu manzarayı kesinlikle çekmeliyim' diye düşünüp telefonumu çıkardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR KIZ
Teen FictionHayatı çok güzeldi.. Ta ki 17. yaş gününe kadar.. Ama kardeşinin intiharına sebep olan kişiye aşık olamazdı değil mi?..