5-Plan

4.8K 182 4
                                    

Multimedya: Savaş & Burçak

GÜNÜMÜZ

Melis'ten

Dolmuş gözlerimi fotoğraftan ayırırken hıçkırıklara boğulmuştum. Birden annemin yanına gidip ona sarılarak ağlamak istedim ancak bu öğlen 1 haftalık iş gezisi için Amerikaya gitmişti. Babamsa.. aslında ona hiç sarılıp ağlamamıştım. Bunu şuan her ne kadar istesem de toplantıdaydı. Evde yalnız kaldığımda ne kadar korktuğumu bile bile beni yalnız bırakmıştı. 'Öyle ya iş onun için daha önemliydi' derken zil çaldı. Beynimden vurulmuşa döndüm çünkü babam asla zile basmazdı, hep anahtarla açardı kapıyı. Ve bu gelen babam değilse kim bu saatte.. Hemen gözlerimi silip aşağı indim. Zil bir kez daha çaldı. Kapının deliğinden gelene baktım. 'Yok artık bunun ne işi var bu saatte burda' diye içimden geçirdim ve 3 kez kilitlediğim kapıyı yavaş yavaş açtım.

Ağladığım çok belli olmaktaydı ki beni görünce yüzüme büyük bir endişeyle baktı.
"Melis noldu sen iyi misin" diye gözlerini büyüterek o pembe dudaklarını açtı.
O böyle sorunca her şeyin üstüste geldiğini farkedip hıçkırıklara boğuldum... Gözlerimi açtığımda kendimi ona sarılırken buluverdim ve ani bir hareketle geri çekilip
"Özür dilerim" dedim yüzüm kızararak.
"Beni içeri almayacak mısın"
"Kusura bakma geç şöyle" diyerek salonu işaret ettim. Ardından kapıyı yine kilitleyip oturduğu üçlü koltukta yanına oturdum.
"Şimdi anlat bakalım ne oldu sana" diyerek gözyaşlarımı baş parmağıyla sildi.
"A-Aslı"

"Aslı kim"

"Benim küçüklüğümden beri en yakın arkadaşım o"

"Ee noldu ona"

"O... o gitti.. annesi ve babası öldü.. o da daha fazla burada kalamayacağını söyledi ve gitti.."

"Nereye"

"Bilmiyorum" dedim ve gözyaşlarım yeniden akmaya başladı. Ege beni kollarının arasına aldı hiç tepki veremeden dakikalarca kafam onun göğsüne yaslıydı. Birden onun neden burada olduğunu düşünüp geri çekildim. Gözyaşlarım gri tişörtünü ıslatmıştı.
"Bu arada sen neden geldin" diyerek sessizliği bozdum.

"Baban.." diye lafa başlamıştı ki telefonum çalmaya başladı. Elimle beklemesi için işaret yapıp odamdan telefonumu aldım. Arayan babamdı.
"Alo kızım Ege geldi mi?"
"Evet baba ben de onu sorucaktım niye geldi?"
"Ben Levent Beye senin evde tek kaldığında ne kadar korktuğunu anlatıp eve gelicektim ama o da Egenin sana gözkulak olabileceğini söyledi ve onu aradı"
"Evet korktum buraz ama gerek yoktu yani nasıl olsa bir günlük bi şey uyurum az sonra"
"Bir gün değil kızım kusura bakma bizim şuan çok önemli bir projemiz var ve sanırım bir ay kadar sürecek"
"Nee!!"
"Ama endişelenme annen gelene kadar akşam yemeğine gelecek sen uyuyunca da gider. Ayrıca ben sabahları evde olucam zaten kahvaltıda görüşürüz şimdi işim var hadi iyi geceler" diyip telefonu kapattı.

Öylece kalakalmıştım. Bir hafta boyunca Ege akşamları bizim evde olucaktı ve o da bunu kabul mü etmişti?...

Aşağı indiğimde Ege çoktan televizyonu açmış film seyrediyordu.
"Bir şey demene gerek kalmadı babam anlattı her şeyi" dedim.

"Tamam o zaman sen uyu ben de 1 saat sonra sen uyuyunca giderim... ha bu arada yarın akşam yemeğine güzel bir şeyler hazırla" dedi. Cevap vermeye takatim yoktu arkamı dönüp merdivenlerden çıkarken arkamdan
"Sana da iyi geceler" diye bağırdı.

---

5 GÜN SONRA

Mutfakta Egenin siparişi üzerine kızartma yapıyordum. Genelde anneme yemeklerde yardım ettiğim için o kadar da zor bir iş değildi yemek yapmak. Hatta yemek yapmayı seviyordum bile. Patateslerden sonra üzerine yeşil biber, domates ve de soğanları da kızarttıktan sonra sosunu döküp salondaki yemek masasına koydum. Servis tabakları, çatal, bıçak.. Her şey hazırdı. Sofrayı hazırladıktan sonra Ege yine 5 gündür nedereyse kalkmadığı koltuğunda oturup televizyon seyrediyordu.
"Yemek hazır Ege hazretleri" diyip terliğimi ona fırlattım.
Bana doğru muzip bir şekide bakmasıyla kafama yastığı yemem bir oldu. Ben de hemen yan koltuktaki yastığı alıp üzerine atladım ve kafasına bastırdım. Beni üzerinden atmak için belimden tutup yere ittirdi ben de düsmemek için ona tutundum ama o üzerime düşmüştü.
Gözgöze bi kaç saniye kaldıktan sonra onu kenara ittirip
"Hadi yeter bu kadar şımardığın yemek soğuyacak" diyim yerden kalktım.
O da arkamdan geldi. Masaya oturduğu gibi bana 'sen mi yaptın bu yemekleri' der gibi bir bakış fırlattı.
"Vay vay vaay.. Melis hanım döktürmüssün yine.. bak buraya geldiğimden beri söylememiştim ama elin lezzetli aferin yani oğlum olsa ona alırım belki seni" diyerek güldü.

"Belki diyo bi de ya sen çok konuşma da ye yemeğini hadi"

"Bi de şu çenen olmasa.."dedi iç çekerek.
Ben de ona kötü bir bakış fırlatıp yemeğini yemesi için gözümle işaret verdim.

"Yemekten sonra izleriz diye bir film aldım beraber izleriz"

"Adı ne?"

"Koleksiyoncu" diyerek sırıttı.

"Sen beni korkudan öldürmek mi istiyorsun?"

"Bi şey olmaaz ben varım" dedi omuz silkerek.

Yemekten sonra masayı toplamama yardım etti. 5 gündür bunu ilk defa yapıyordu. Hatta bulaşıklara yardım etmek bile istemişti ama onu içeri göndermiştim. Bulaşıklar bitince mısır patlatıp salona geçtim. Işıkları kapatıp Egenin yanina oturduğumda hemen omzuma kolunu atmıştı. Filmi başlatmasını söyleyip biraz Egeye doğru yaslandım. Korkumu belli etmesem de daha film başlamadan kalbim delicesine çarpıyordu.

Filmin ilk partı bittiğinde kendimi Egeye sarılmış ve gözleri yavaş yavaş açarken buldum. Hemen geri çekildim.
"O kadar çok korktuysan sarılabilirsin sorun yok" diyip sırıttı.
Ben de ona pis pis bakıp yastığı karnına vurdum. Ama her ne kadar kızsam da sarılmak zorundaydım çünkü çok korkuyordum. Yastığı yerine koyup yavaşça Egeye yanaştım ve filmin ikinci bölümü başladığında artık ona sarılıyordum bile...

Ege'den

Film bittiğinde onun kucağımda uyuyup kalmış olduğunu farkettim. Elindeki mısır kasesini yavaşça sehpaya bıraktım. O kadar çok masum görünüyordu ki...
Saçlarını geriye doğru itip uyuyuşuna baktım. Sonra kendimi tutamayıp yanağına hafifçe bir öpücük kondurdum.
Tam o sırada telefonum çaldı. Arayan Denizdi. Melisi uyandırmamak için telefonu hemen açtım
"Ne var lan" diye fısıldadım
"Kaç gündür arayıp sormuyosun naptın kız uyuduysa bize gel dicektim de sen niye fısıldıyosun"
"Film izliyoduk kucağımda uyuyakaldı. Şimdi gelemem yarından sonra zaten annesi gelicekmiş o zaman gelirim"
"Tamam o zaman" diyip telefonu suratıma kapattı pezevenk.
Telefonu bir kenara bırakıp Melisi kucakladım. Odasına götürüp yatağına yatırdım. Üzerini örttüm ve bir süre daha uyuyuşunu izleyip eve gittim.

Deniz'den

Kahretsin!. İlk görüste aşık olduğum kız şimdi Egenin kucağındaydı. Acilen bi şeyler yapmalıydım. Melis benim olmalı.
Aklıma Savaş geldi. Burçakla sevgiliyken tanışmıştım onunla pek tekin biri değildi arada görüşürdük sadece ama bu işlerden iyi anlardı. Üzerimi değiştirip hemen onun mekanına gittim.

Kapıya geldiğimde korumalar beni tanıyıp içeri aldı. Ona durumu anlattım.

"Şimdi ne yapmalıyım sence" dedim.

"Bak şimdi bu çok kolay aslında. Sen yarın akşam yemeğinde oraya gitmek için Ege'yi ikna et. Bana evin adresini ver. Ben bir şekilde kızı bahçeye çekip Egenin duyacağı bir biçimde onu rehin alıcam. Egeye öyle bi şey söylicem ki kızdan vazgeçip onu kaçırmama göz yumucak"

"Ya vazgeçmezse..?"

"Sen orasını bana bırak. Sonra da sen beni döver gibi yapıp kızı kurtarıcaksın. Böylece Ege onun için gözden düşmüş olacak ve sen de onun kahramanı olacaksı.." derken Burçak arka odadan çıkıp geldi.
Beni yakamdan tutarak ayağa kaldırdı.
"Bana bak sen benimsin sakın Egeyle Melisi ayırmaya çalışma yoksa kötü olur"

Kendimi onun elinden kurtararak
"Sen bir katilsin Burçak seninle bir daha asla beraber olmayacağız tamam mı anla bunu biz 2 yıl önce ayrıldık"

"Ahah sen Melisin kim olduğunu biliyor musun peki? O Adanın ablası.. Eğer o kızın gözüne girmeye çalışıp bu planı uygulamaya kalkarsan 2 sene önce olanların hepsini Melise tek tek anlatırım ve bunların hepsini senin yaptığını anlatırım. Sonuçta sizi değil beni tanıyor"

"Melis Adanın ablası falan değil. Sen bir psikopatsın ben Melisi seviyorum lan bizi ayırmak için ne uydurursan uydur o benim!" Diyip kapıdan çıktım.

Yarın için Egeyi ikna etmem zor olmamıştı.' Ada, Melisin kardeşi olamazdı zaten eğer öyle olsaydı Melis Egeyi tanırdı öyle değil mi... yoksa Ada Melise söylememiş miydi..' diye içimden geçirdim. Daha sonra 'saçmalama Deniz bu sadece Burçağın oyunlarından biri' diye kendime geldim.

---
Yemeğe saat 8de gitmem gerekiyordu. Saat şuan 7 buçuktu ve yanımda Savaş da vardı ben arabada onu bekleyecektim sonra da...
"Ben gidiyorum zamanı gelince çıkarsın Deniz"

"Tamamdır"

ZOR KIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin