1.7

9 2 0
                                    



have fun!!

...

çünkü arkadaşın olmak istemiyorum.

ikinci seçenekti. kesinlikle ikinci seçenekti. birileri beni çok fena kafaya almaya çalışıyordu. elifti belki de. sesinin soluğunun çıkmamasının sebebi bu olabilir miydi? hali hazırda ilmek ilmek işlediği bi planı varken ucuz numaralarla oyalanmak istememiş olabilirdi.

sinirden ağlıyordum. kafam karmakarışıktı. bir an, belki ufacık bir anlığına inanmıştım ona. yalnız olmadığımı düşünmüştüm.

salağım.

en başta yapmam gerekeni -ki yaptığım ama dayanamadığım- yapıp engellemiştim numarayı. zamanla merakım da geçerdi zaten. her şekil aklımı kurcalıyordu ve bir sonuca varamıyordum, engelli bir şekilde aklımı kurcalaması benim için daha sağlıklıydı.

dersin başlamasına az kaldığı için seri adımlarla sınıfa ilerliyordum. öncesinde lavaboya uğrayıp yüzüme bi su çarpmanın iyi bir fikir olacağını düşünüyordum ki, içeriye girdiğim an elif ve arkadaşlarını görmüştüm.

şuan onlarla veya bakışlarıyla uğraşacak mecalim yoktu. direkt boş bir lavabonun önünde durdum ve bileklerimi ıslattım. avcuma doldurduğum soğuk suyu boynuma uygularken dayanamamış olacak ki konuştu;

"naber açelyacık?"

açelyacık ne ya? bunun tehtidvari mi durması gerekiyordu şimdi.

sinirlerim zatem tepemdeydi, bir de üstüne bi hitap şekli gelince dayanadım ve hafifçe güldüm. "komik mi?"

elifin gülmeme sinirlendiği belliydi. ıslak ellerimi lavabonun içine silkeledim ve ona asla cevap vermeden kurulanmak için kağıt havlu aldım. "sana diyorum kızım. az olan aklında mı gitti senin? tamamen delirdin mi sonunda?"

sensin be deli. az akılmış.

umursamamaya devam ederek kapıya yöneldim. tam açmış çıkıyorken yine eli kolumdaydı. "dokunma bana."

"noldu? sinirlendi mi civciv?" sinir bozucu ses tonuyla konuşmaya devam ederken dönüp arkadaşlarına bir işaret yaptı. hemen ardından kızlar lavabodan çıktığında içeride tek ikimiz kalmıştık.

ne yapacaktı? bana mı saldıracaktı şimdi bu?

"gözüme çok batıyorsun demiş miydim sana?" bunalmışlıkla yüzüne baktığımda kendini beğenmiş ifadesini takındığını gördüm. "bak, ben seni güzelce uyarmaya çalıştım, gereksizce atar yaptın bana. şimdi işimizi uzatıyorsun. iyi mi oldu böyle he?" birden koluma girip beni yürütmeye başlamıştı. lavabodan çıkıp koridorda ilerlerken sanki kolkola yürüyen iki arkadaşmışız gibi gözüküyorduk. öyle gösteriyordu.

kurduğu cümlelere tezat bir şekilde yüzündeki gülümsemeyle beni ilerletmeye devam etti. ben ona anlamazca bakarken gözlerim yine bir köşede dikilen ona takılmıştı.

demir'e.

o da anlamaz gözlerle bu tarafa bakıyor, elifin amacını anlamaya çalışıyordu. şuanki durumumuza bakan kimse burada bir sıkıntı olduğunu düşünmezdi çünkü elif kırk yıllık dostuyla gülüşüyormuş gibi davranıyordu. ben de aksini göstermiyordum çünkü anlamamıştım. nihayet demir görüş açımdan çıktığında derin bir nefes aldım. neden gerilmiştim ki?

sen de bilme.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin