14. Bölüm

66 44 19
                                    

Can'la vedalaştıktan sonra onu sonra arayacağımı söyleyerek arabama doğru ilerledim. Önce Ekin'i almam gerektiği için tekrardan arabayı polis merkezine sürdüm. Teker yerde ufak bir sürtünme yaptıktan sonra gaza yüklendim. Kafamdaki düşünceleri bir nebze azaltmak adına, radyodan bir şarkı açtım.

-

Akşama doğru yine burası kalabalıklaşmıştı. Telsiz sesleri binanın tüm duvarlarında yankılanıyordu. Birkaç polis ihbar üzerine polis arabasına biniyordu. Zeminin tam orta yerine geldiğimde hemen sağımda iki tane adam ve bir kadın ağlıyordu, muhtemelen ifade vermeye gelmişlerdi. Daha fazla oyalanmadan üst kata çıktım. Hızlıca son basamağada adım atacaktım ki sert bir göğüse çarpma eyleminde bulundum. Bakışlarım Enis'i bulduğunda elinde bir kupa sıcak kahvenin olduğunu gördüm, iyiki üzerime dökmemişti.

"Selam, nereye böyle acele acele?" Enis, sanki hiçbir şey olmamış gibi normal bir soru sormuştu.

"Ekin'i alıp eve döneceğim, bugün yorucuydu."

"Onu yarın yurda teslim etmen gerekiyor biliyorsun değil mi?" Biliyordum ama ondan kopamayacak kadar ona bağlanmış durumdaydım.

"Maalesef biliyorum. İzin verirsen gitmem gerekiyor." dedim, merdivenin diğer köşesine yönelince Enis bu sefer o tarafa geçerek önümü kapattı. Kaşlarımı çatmama engel olamadım.

"Aramız bozuk mu?" Sorduğu soru karşısında kaşlarım olabildiğince daha çok çatılınca alayla güldüm.

"Şaka mı yapıyorsun?" dediğimde pişman bakışları yüzüne yansıyordu.

"Biliyorum tatsız olaylar yaşadık, birbirimizi yıprattık, dağıldık, kırıldık. Sensiz olmuyor ama be!" dedi, buruk gülümsemesiyle.

"Beni dinlemeyene kadar, dediklerimi anlamayana kadar sen bensiz kalacaksın. Bende sensiz kalacağım. Yarın üçte Modá House'da buluşalım."

Enis'in yüzünde samimi bir gülüş belirince onay aldığımı düşünerek omuzuna vurdum ve yanından ayrıldım. Ekin'i çaprazdaki masada kağıda bir şeyler çizerken yakaladım. Sessizce yanına yaklaşarak onu şaşırtmak istedim.

"Selam yakışıklı! Ne çiziyorsun?" Sorumla birlikte kucağıma atlaması bir oldu.

"Hani geç kalmayacaktın." dedi.

"İşlerimi uzatan birkaç olay oldu, biliyorsun polisler böyledir Ekin."

Ona sıkıca sarıldım ve yanağına silik bir öpücük bıraktım.

"Artık gidelim mi burdan? Çok sıkıldım ve yoruldum."

Sıkıldığını aptal olmayan herkes anlayabilirdi. Eşyalarını aldıktan sonra merdivenlerden inecekken Manolya'yla karşı karşıya geldik.

"Aaa! Ekinciğim, hayatım nereye gidiyorsun? Burada eğleniyorsun sanıyordum." dedi Ekin'e.

Ekin bu soruya karşı sıradan bir tebessüm dudaklarına kondurdu. Manolya ise sorgulamadan bana döndü.

"Bebeğim saatimi getirecektin, ne oldu o iş?" dediğinde yolda gelirken defalarca planladığım uydurmacaları sıraladım.

"Ah evet. Bana ihbar geldiği için sabah hızlıca çıkmam gerekti, o yüzden unuttum kusura bakma."

"O zaman birlikte çıkalım şimdi ordan alırım, eve dönerim." diyince panik zillerim atağa geçmek üzereydi. Göz ucumla Ekin'i işaret ettim ve tekrar konuştum.

KALP ZANLISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin