Yeda'nın evinin önündeydim.
Herkes gelmiş miydi, yemeğe beni mi bekliyorlardı bilmiyordum ancak geç kaldıysam da umurumda değildi açıkçası. Bu yemeğe isteksiz gelmiştim. Hala sevdiğim eski sevgilimin yeni sevgilisinin, beni seven çocukluk arkadaşımı seven arkadaşımın evinde verdiği yemeğe geç katılıyor olmam bence en sorun edilmeyecek şeydi duruma bakılırsa.
Yeda klasik New York yapısı tuğla apartmanın beşinci katında oturuyordu. Sokağa bakan taraftaydı dairesi ve evin bütün pencereleri açıktı. İçerisi kalabalık olduğu için sıcak olmuştu ve bu yüzden pencereleri açmış olmalıydı diye düşününce herkesin gelmiş olduğuna emin olmuştum kendi kendime.
Apartmanın kapısı açıktı, bu yüzden içeri girmek için zile basmadım. Yukarı çıktıkça her katta yanan sensörlü lamba üçüncü katta bozuktu. Yanıp sönüyordu ve biraz eski olan apartmanın duvarlarındaki sıvaları dökülen apartman boşluğunu biraz ürkütücü yapıyordu. Bu yüzden üçüncü kattan dördüncü kata koşarak çıktım. Asansörü de kullanmak istememiştim çünkü asansör de eskiydi ve kalmaktan korkmuştum. Yeda'nın bir-iki defa kaldığı olmuştu çünkü.
Dairesinin önüne gelince zili çaldım. Bana kapıyı açan ev sahibi olan Yeda değil evi bu akşamlığına sahiplenen Luna olmuştu. Sahtelikten kesinlikle kilometrelerce uzak ve okyanusun derinliği kadar derin v içten bie samimiyetle gülümseyerek bembeyaz dişlerini gösterirken de "Hoşgeldin! Başlamak için seni bekliyorduk." dedi. Kahretsin ki kendisine kızmak için hiçbir sebebim yoktu. Beni bilmiyordu ve gerçekten tatlı bir kızdı.
Ancak yine de ben onun gibi içten gülümseyemedim ona. Sahte olduğun belli olmaması için büyük çaba sarf ederek ona karşılık verdiğim gülümsemem umuyorum ki sahici görünüyordu. "Hoşbulduk." dedim içeri geçerken ama ona sadece iki saniye kadar bakmıştım. Ardımdan kapıyı kapatırken ben salona doğru yürümeye başlamıştım bile. Zaten evin bir salonu bir de yatak odası vardı. Masası da küçücüktü ve nasıl sığacağımızı da merak ediyordum. Ama bir şekilde ayarlamışlardı.
"İyi akşamlar herkese." derken ben Yeda elindeki kadehlere mutfaktan çıkıyordu. Ruth ve Elliot selamıma karşılık verirken Zayn sadece bana bakmakla yetinmişti.
"Nerede kaldın? Öldük açlıktan."
Ben ince, çapraz askılı çantamın askısını başımın üstünden geçirip çıkarken Yeda kadehleri masaya bırakıyor ve bana söyleniyordu. Çantamı sandalyenin arkasına astım.
"Geldim işte Yeda. Duşa falan girdim. Bu saati buldu."
Sırtımda birinin dokunuşunu hissedince birden irkilmiş ve arkama bakmak için başımı çevirmiştim ama ben başımı çevirene kadar Luna tam yanımda durmuştu. Eli hala sırtımda duruyordu.
"Üstüne gitmeyin kızın." Sonra bana baktı ve yine gülümsedi." Hadi geçelim sofraya."
Gerilmiştim. Luna'nın sırtımdaki eli tüylerimi diken diken etmişti ve ne yapacağımı şaşırmıştım. Sonra da bir adım attım öne doğru elinin sırtımla temasını kesmek için. Yuvarlak masanın etrafındaki sandalyelerden çantamı astığımı çekip oturdum. Sadece saniyelik bir bakış atmıştım Zayn'e çünkü bana baktığını göz ucuyla görebiliyordum. Ben bakınca bakışlarını masaya düşürmüştü. Ortam sessizleşince gerginlik mi çökmüştü yoksa bana mı öyle geliyordu anlamamıştım ama geleli birkaç dakika olmasına rağmen çok rahatsız hissediyordum kendimi.
Ruth yanımda oturuyordu, Zayn karşımdaydı, Zayn'in yanındaki sandalye boştu, boş sandalyenin yanındaki sandalyede Elliot vardı ve muhtemelen benim diğer yanımdaki boş sandalyeye de Yeda oturacaktı. Luna ile ikisi mutfaktaydı şimdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
to begin again
FanfictionYeniden başlamak için başka günlerimiz olacak. Nasıl, neden bilmiyorum ama yeniden başlamak için deneyeceğimi biliyorum.