2. Bölüm - Yeraltındaki Tabutlar

502 141 1.3K
                                    

🕸

Müzik,
• Radiohead - Creep •

🎭

Gözlerimi acı içerisinde açtığımda terden boncuk boncuk olduğumu fark ettim fakat dikkatimi çeken terlemem değil, etrafın neden karanlık olduğuydu. Algılamakta zorlandığım vücudumu hareket ettirmek için ufak bir hamle yaptım. En son ne olmuştu? Hatırlayamıyordum, zihnimdeki kareler kendini bana yansıtmıyordu.

Karanlıkta ayağa kalkmak için uğraşırken kafamı hemen yukarımda duran bir cisme çarptım ve elimi acı içerisinde kafama götürmeye çalıştığımda hareketlerimin kısıtlı olduğunu anlamış oldum. En son ayağım kaymıştı, sanırım ondan sonra düşmüş ve kafamı vurmuş olmalıydım ki o bölgede yüksek bir ağrı mevcuttu. Zihnimde canlanan düşünceler aldığım koku ile birleştiğinde şaşkınlıkla etrafa vurdum. "Tanrım..." Telaşla elimi bulunduğum boşlukta gezdirdim ve hatırlamaya çalıştım. Kahretsin, ne olduğunu bilmiyordum.

Daralmaya başladığımı hissettim, tekrardan seslendim ve yine bir ses çıkmayınca kaşlarımı çatarak fazla yüzüme yaklaştıramadığım ellerime götürdüm, gözlerimi ovuşturdum. Evet, bu karanlık benim gözlerimden kaynaklanmıyordu. Aldığım ağır tahta kokusu ve içimde çöken şeyler beni aşırı telaşlandırmıştı. "Ne oluyor ya?" Elim ile içinde olduğum cisme tekmeler savurdum. "İmdat!"

Ensemden toplu olan açık kahve tonundaki omzuma gelen saçlarım vücuduma yapışmaya başlamıştı, boynumdan terlerin aktığını hissediyordum ve gittikçe kasılıyordum. "Anne, baba!" Dizimi ani gelen ve içime dolan öfkeyle yukarıya, yan kısımlara vurdum fakat açılmadı. "Ya sabır ver, Tanrım! Neredeyim ben, çıldıracağım şimdi." Ellerimi ve çıplak ayaklarımı içinde olduğunu düşündüğüm tahta kutuda özenle gezdirdim. Kutunun baş kısmı köşelerden hafif inceliyordu, ayak kısımlarım sanırım uzun bir dikdörtgenden oluşuyordu. "Hayır!" Yüksek bir ses tonuyla çığlık attım. "Yardım edin!"

Dizlerimin morarmaya başladığını hissedinceye kadar içinde tahminen bulunduğum tabuta tekmeler savurdum. Kefenim neredeydi? Hayır, ölmüş olamazdım. O zaman kefene sarılı olurdum, bilmiyorum hani çıplak falan olmaz mıydım? Üzerimde ellerimle incelediğim kadarıyla uzun bir elbise vardı.

"İmdat!" diye bağırdım bir kez daha. Sağ ayağımla hafifçe tabutun ucuna vurduğum an bir takırtı hissettim ve refleksle kafamı kaldırıp bakmaya çalıştığımda hem kafamı çarptım hem karanlıkta olduğum için hiçbir şey göremedim. "Ölmedim ben, imdat!" Tansiyonum düşmüştü, biraz daha burada kalırsam kesinlikle bayılırdım. "Ya yardım edecek kimse yok mu?!" Ayağımla tabutun ucuna vurmaya devam ettim. Gittikçe tahtanın kaydığını, toprağın itildiğini hissediyordum. "Yapabilirsin İnci!!" Ayağımı son defalığına mahsus sertçe tahtaya geçirdiğimde acıdan kıvrandım. "Hay senin gibi işin..." ancak hissediyordum, tahta kaymıştı.

Dizimi bükerek tabutu açmaya çalıştım ve yavaşça tabutun üst kapağını ittirmeyi başardığımda garip ve benim bile çözemediğim bir yüz ifademle yorgunca gülümsedim. Tabutlara kilit takılmıyor muydu?

Dizlerim tabutun ucunu araladığında bacaklarıma tahmin ettiğim kadarıyla tabutun içine dolan toprakların temas ettiğini hissettiğim an, hızlı bir hareketle ellerimi tabuta sert bir şekilde yapıştırdım ve kendimi üste doğru itmeye çalıştım. Oh hayır, tabutun içerisini toprak doldurmaya başlamıştı. "Siktir, sanırım yanlışlıkla kendi kendimi öldüreceğim!" Ellerimi daha çok yukarıya bastırdım ve kısa bir anlık ses duyduğumda yüzüme değen şeyleri aldırış etmeden yıllardır elde edemediğim kuvvetimle kendimi ve benimle neredeyse aynı ağırlıkta olan üzerimdeki kapağı iterek yüzeye çıkmaya çalıştım. Yoruldum ancak yaşamak için daha fazlası gerektiğinin bilincindeydim

TERSİ YÜZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin