Medya: İnci&Tolay
<3🕸
Müzik,
• SYML - I wanted to Leave •
🎭
Kafam patlamıştı.
Tamam o kadar olmamıştı ama olmuş kadar olmuştu. Neden olduğunu bilmediğim bir kararsızlıkla boğuşuyorken kendimi bir anda gözlerimi aralayıp etrafı incelerken bulmuştum.
Yörüngeden çıkmış bir gezegen gibi hissediyordum. Sanki başıma gelebilecek en küçük felaketlerden biri nerede olduğunu bilmiyor olmamdı. Oysa ki yörüngeden çıkarken ışığımın da gittikçe söneceğini bilemezdim. Bilseydim eğer, yıllar boyu mutlak bir umutsuzlukla boğuşmak için yorulmazdım. Belki de yaşamam gereken hayatı bu kadar sorgulamaz, gerçeği düşündüğüm her bir an için kendimi suçlamazdım. Tıpkı güneşin yörüngesinden çıkan bir gezegenin ışığa hiçbir zaman sahip olamayacağı gibi.
Gözlerimi açtığımda ilk yaptığım şey etrafı incelemek ve avucumun içine bakmak olmuştu. Avucumun içerisinde bir anda hüküm sürmeye başlayan siyah iz, gördüğüm andan itibaren beni geriyordu. Sanki oralarda bir yerlerde bir kalp atıyordu ve o kalp benim kalbim değildi, sanki o kalbe hiçbir zaman sahip olamayacakmışım gibiydi.
Uzamış tırnaklarımı sağ avucuma bastırdım ve acı içinde sessizce inledim. Avucumun içindeki yeni dünyayı yanlışlıkla kıyamete sürüklemiş olmalıydım. Dünyada ölmeden önce bu kaşıntının bana titreme ve terleme getirdiğini anımsadım ve vücudumdaki kuruyup parçalanmış çamurlarla göz göze geldim. Rezil bir haldeydim. Sanki o kadar zaman geçmişti ki, üstümdeki çamurlar bir anda kurumanın yolunu bulmuştu. "Sizden de kurtulacağım, merak etmeyin." dedim parmağımla vücudumdaki kurumuş çamurları silkelerken.
Ayağa kalktıktan sonra bomboş odayı hızlıca incelemeye başladım. Sol elimle başımı tutarken küçük odanın gri renk geçişli, renksiz gökkuşağı gibi resmedilmiş duvarlarında bulunan izleri takip ettim ve ilk defa dünyada gibi hissettim. Normal bir yatakta üstüm örtülü olarak uyanmıştım. Uyandığım yatağın hemen yanında beyaz bir masa, komodin, tepemde avizesiz bir ampul, ileride ise içi boş olduğunu düşündüğüm meşe ağacından yapılmış bir kıyafet dolabı vardı. Odanın diğer duvarında kiremitle döşenmiş olan şömineye yaklaşırken perdenin ardındaki pencereyi farketmemle nefes verdim. Tamam, eğer bir terslik olursa ve birinci kattaysak oradan atlamayı düşünebilirdim...
Ama bunu düşünmek bile benim için zordu.
Yanan şömineden uzaklaşarak çelik gibi görünen beyaz kapıya tutundum. Kim bilir kaç saattir bu haldeydim! Dizlerim titriyor, dengem sürekli sarsılıyordu. Buna rağmen çatlamış dudaklarımı emerek dış kapıyı açmak için hevesle hareketlendim ki, o an beklenen oldu. Kapının ilerisinde gördüğüm yüz doğrudan kaşlarımın çatılmasına neden oldu.
Uzun boylu maymunu elinde bir karton bardak ile koridorda beklerken görünce kör olmayı diledim. Esmer bir teni, gözlemlerime göre fazlasıyla yapılı bir vücudu vardı. Yani teke tekte bu adam beni fena pataklardı. Koyu kumral olan saçları geriye doğru taranmıştı, yorgun görünüyordu. Beni gördüğü an elindeki her ne ise yanındaki masaya bırakıp ağır adımlarla yaklaşınca iç çektim. "Sana verdikleri ilaçları aldığımda bir hafta komaya girmiştim. Sen bu çelimsiz halinle nasıl bu kadar hızlı uyanmayı becerdin?" Adımları o kadar kuvvetli, duruşu o kadar kendinden emindi ki bir böcek kadar ezilmiş oldum. Bu his midemin bulanmasına ve bu ezikliği üstlenemeyecek kadar taşkınlık çıkarmama sebep oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TERSİ YÜZ
Fantasyİnci Afif öldükten sonra katillerin, sayısız suç örgütünün ve maskelilerin yönetimi ele geçirdiği bir boyutta askerler tarafından korunan yasaklı bir bölgede dirilir. Kafasını karıştıran şey bir askerin tabutunda uyanmasıdır. Neden burada uyandığını...