six

815 25 5
                                    

Silivrinin asfaltını inletmek istercesine arabanın gazına basmıştım. Derse geç kalmak demek devamsızlık demekti ve biz geç kalacaktık, yani, sanırım. Zamanında yetişeceğimize olan inancım her geçen saniye kayboluyordu. Kahvaltı yaparken geçen sohbet o kadar sarmıştı ki zamanın bize karşı olduğunu unutmuştuk.

"Geç kalacağız." Dedim yanımda oturan Barın'a. Benim yüzümden o da kurban gidecekti. Bunun olmasını engellemek için de olabildiğince hızlı kullanmaya çalışıyordum arabayı.

"Olsun, canın sağolsun." Dedi rahatça yayılıp. Ne bu rahatlık gerizekalı demek istedim ama yetişebilmek için yola odaklanmıştım.

"Matematik dersin için birini ayarladın mı?" Diye sordum. Geç kalacağımız gerçeğinden biraz uzaklaşmak ve kafa dağıtmak için. Bu sabah ne olduğunu dahi anlamadan Barın'ın dalgasına kapılıp gittiğimi fark etmiş ve bundan yine rahatsız olmuştum. Sorun o değil, bendim. Onu kendime layık görmemeye başlıyordum ona kapıldıkça.

"Sen varsın ya." Dedi gülerek. Boşluğuma geldiği için alayla ben de gülmüştüm. Okula da yaklaştığımız için biraz olsun rahatlamıştım. Onu matematikle bir başına bırakacaktım, tek seferlik kopya yeter de artardı.

"Sen de iyice alıştın he. Yok sana kopya falan." Dedim oda dönüp sert olduğunu düşündüğüm bakışlarımdan birini atarken. "He bir de, karşılıksız bir şey yapmadığımı da unutma." Diye de hatırlatmayı ihmal etmedim. Şakaya vurarak konuşsam da çok ciddiydim.

Okula da gelebilmiştik sonunda, güvenliğe kimliğimi verip, hemen yeraltındaki otoparka sürdüm. Sahiplendiğim, her zamanki yerime hızlıca park ettim arabamı. O sırada Barın derin bir sessizliğe bürünmüş, bana bir cevap vermeye dahi tenezzül etmedi.

Arka koltuğa uzanıp çantamı aldım ve hemen arabadan indim. Barın rahatından ödün vermeden yavaş ve acelesiz arabadan inerken gözlerim kolumdaki saate kaymıştı. 8:54 gösteriyordu. Dersler de 9:00'da başlıyordu. Neyseki geç kalmamış ve derse yetişebilmek için bize birkaç dakika verilmişti.  "Hadisene." Dedim yürümeye başlarken. Düğmeye basıp arabayı kilitlemeyi de unutmadım tabii.

Otoparktan çıkıp hemen okul binasına doğru acele adımlar attım. Barın da arkamdan bir yere kadar beni takip etti. O durunca ona döndüm. "İyi dersler minik kuş." Demesiyle iğrenerek ona baktım. Minik kuş neydi ya?

"Bana böyle seslenme Barın önünde herifi." Dedim huysuzca ve derse girmek için kapıya yaklaştım. O da yangın merdivenlerine yönelince kaşlarım çatıldı. Derse girmeyecek miydi yani?

...

Ders bitince test kitabımla kalemimi çantama attım ve başımı sıraya yasladım. Ders boyunca uykulu hissediyordum kendimi ve de çok susamıştım ama üşeniyordum kantine inmek için.

Kafa dağıtmak istedim bir süre. Cebimden telefonu çıkarıp instagrama girdim, boş zamanlarımı öldürdüğüm uygulamaydı. Okul dışındaki arkadaşlarımın mesut hayatlarını izledim bir süre. Gezip tozuyor, barlardan fotoğraflar yağdırıyorlardı.

Gaza geldim sonra. Okulda öylesine çekildiğim bir fotoğrafımı buldum. Onu post olarak paylaşmaya karar verdim. Bir ara dersler sonrası çektirtmiştim giydiklerim güzel olduğu için. Her zaman böyle özenmezdim.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ha-zel & Tecessüs | ♥︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin