İyi okumalar..
...
Kocaman alanı kaplayan okulun yatakhane binasında çıkarken soğuk yüzüme vuruyorken dişlerim bilinçsizce birbirine çarptı. Hemen bizim aile arabamızın park edildiği tarafa doğru ilerlemeye başladım üşüyerek.
Annemle babam arabanın kapısına yaslanmış beni bekliyorlardı. Yaklaştığımda koşarak annemin boynuna sardım kollarımı ve özlem duyduğum kokusunu içime çektim bir süre. Ayrılmadan iki yanağından da öptüm. Babam da o sırada bizi izliyordu gözündeki mutlulukla. Evet mutlulukla. Şaşkınlıkla süzdüm onu.
"Nasılsın kuzum benim." Diyen annemden ayrılıp babama sarılıyormuş gibi yapıp ellerimi omzuna koyup sadece yanaklarımı yanaklarına değdirdim. Fazla temasa hiç gerek yoktu.
"İyi gördüm seni kızım." Diyen babamın imalı bakışları altında ezildim bir süre.
"İyiyim. Anne sen iyi misin?" Diye sordum anneme. Babamın yüzüne dahi bakmak istemezken. Gözleri parlıyordu beni gördüğü için. Annem hep arıyor, mesaj atıyordu fakat aradığında ben derste oluyordum, mesajlarına kısa cevaplar yazarak geçiştiriyordum. Geri aramak ise asla cesaret edemediğim bir şeydi.
"Kuzum benim, iyiyiz biz. Son zamanlarda konuşamadık hiç." Dedi yanıma gelip kolunu omzuma atıp beni sararken. Gözlerim dolmak üzereydi neredeyse. Çok özlemiştim çok. Ama bunu dile getirecek cümleleri unutmuştum ki zaten babamın olduğu ortamda asla sevgi dolu sözcükler çıkaramazdım.
"Yoğunum bu aralar." Diyebildim sadece ikisine bakarak. Sessizlik oldu bir süre. Birbirimize bakarak da çok şey anlatmış gibiydik. Huzursuzluk sardı bir yerden sonra.
"Ay dayanamıyorum, ben artık söyleyeceğim." Dedi annem heyecanla babama bakarak. Babam da gülümseyip başını sallamasıyla korkuyla ikisine baktım. Kalp atışlarım hızlanırken yutkundum. "Ben hamileyim." Demesiyle şaşkınlıkla anneme bakakaldım.
Küçüklüğünden beri kardeş isteyen Hazel gelmişti gözlerimin önüne. Sahip çıkacağım, asla ezdirmeyeceğim, güçlü bir anne gibi kendim onu terbiye edebileceğim bir erkek çocuğu istemiştim. Bunu dile getirdiğim zaman alaya alınmış ve bu küçük akıllı halime güldükleri anları hatırladım. Küçümsendiğimi düşünüp, kardeş istemenin zayıflık olduğuna karar verip dönmüştüm bu hayalimden. Sonrasında da elime hiç oyuncak bebek sürmemiştim.
Ben küçükken asla güçlü bir kız çocuğu, dediğim dedik, dik kafalı, inatçı biri olamamıştım. Elime her şey verilmişti. Güzel giydirilmiştim, bakıcılar tarafından yetişmiş pahalı anaokuluna gitmiş, özel okulları bitirip şimdi özel liseye bırakılmıştım. Bana bu imkanları sağlayan ailemin tek eksiği bana yaşamam gereken en özel duyguları yaşatmamış olmaları ve benim yerime kararlar vermeleriydi.
Yaşayamadığım duygulardan bazıları sevgi ve saygıydı. Şimdi de beni bu iki kelimeyle tanıştıran biri vardı. Barın.
Düşündüm. İçimde bir yerlerde bu doğacak cana sahip çıkabilecek, anne ve babama bırakacak canilik var mı diye. Yoktu. Babama yem edemezdim. Benim gibi büyütülmesini istemezdim. Ama yatılı okula bırakıldıktan sonra aile evine dönmek çok ıssız göründü gözüme. Tereddüte düşmüştüm. Vakit var daha. Dedim kendi kendime. Bebeğin doğmasına, karar vermeye, düşünmeye yetecek kadar çok zamanın var.
Merakla tepkimi bekleyen iki çift göze bakıp gülümsedim. Kalbim hızına hız katıp atarken kelimelerimi şaşırdım ama hemen toparlayıp, "çok sevindim annem." Diyerek tekrar sarıldım anneme.
"8. haftamıza girdik beraber." Dedi eli karnını bulurken. Annem şimdi 38 yaşındaydı ve beni 21 yaşındayken kucağına almıştı. 17 yılın ardından hamile kalması ise ona da sürpriz olmuş olmalıydı. Daha gençken neden hamile kalmamıştı ki? Zaten yakın bir gelecekte belki de torunlarını kucağına alırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ha-zel & Tecessüs | ♥︎
Любовные романы"Hey," dedi bir ses. Keyfimin içine edeni merak ettiğim için gözlerimi açtım. "Ne var?" Dedim karşımda bir erkek görmenin verdiği şaşkınlığı ele vermeden. İki eli cebinde biraz eğilmiş, yüzünde küçük gülümsemeyle bana bakıyordu. "Sigarandan birkaç d...