Öncelikle, yeni bölümü yayınlamadan,
eski bölümleri düzenlediğimiz belirtmek isterim. Hikayenin akışı biraz değişmiş olabilir.
Dikkatinize....
Yatağa uzanmış birbirimize sarılmış yatıyorduk. Konuşmadan. Odada ise üçümüzün nefes sesi dolaşıyordu. Üçüncü kim diye sorarsanız cevabım Barın'ın köpeği Atlas olur. Yatağı da üç kişi olarak paylaşmayı düşünüyordu Atlas Bey ama sahibi onu nazikçe uyarıp yataktan uzaklaştırmıştı.
Barın'a uyuz olan köpek, sahibinin kenarda duran terliğine saldırmıştı. Kemirip duruyordu arada.
"Kahvaltı yaptın mı?" Diye sessizliği bozmak durumunda kaldım çünkü ben biraz açtım. Kahvaltı yapmamak bünyemi fena etkilemişti. Bunu şu an hiçbir şey yapmadan yattığım için daha çok fark ediyordum.
"Anlaşılan sen yapmamışsın." Dedi benden biraz ayrılarak. Gözlerim yüzüne bakmadan odanın tavanında gezdirmeye devam ettim. Beni cidden çok iyi tanımıştı ama işte aklımda binbir soru başıboş gezerken yemek düşünemiyordum yani odaklanamıyordum.
"Barın..." Diye mırıldandım nihayet ona bakmaya cesaret edip. Gözünü bile kırpmadan bana baktığını fark etmiştim.
"Hımm," dedi o da devam etmem için. Öyle güzel bakıyordu ki keyfini kaçırabilecek bir şey söyleyecek olmak zor geldi.
"Babanla ne konuştunuz." Dedim, söyledim içimdekini yine de. Hala hafif gülümsemeyle bakmaya devam etti. Düşündüğüm gibi olmadı.
"Sayende barıştık biz babamla," dedi saklayamadığı heyecanıyla. Kendimi kötü şeyler duyacak olmaya hazırladığım için bunu duymak beni afallatmıştı.
"Salak dün neden kötü bir şey olmuş gibi çıktın odadan. Bir de-, neyse!" Diye sinirle solumuş olabilirim anlık. Benim yüzümden ilişkilerinin daha da kötüye gittiğine kadar olabilecek her şeyi düşünüp komplo teorileri kurmuştum aklımda. Şimdi kireç olan yüz ifadesiyle çıktığı odadan babasıyla barışıp çıktığını söylüyordu. İnanmalı mıydım?
"Ya ben bazen şaşırınca ya da heyecanlanınca yapıyorum ya bazen öyle. Algılamam zaman alıyor hani... Özür dilerim. Endişelendin mi benim için?" Diye sorup yanaşmaya çalıştı. Çalıştı çünkü kendimi ondan itmiştim. Cidden endişelenmiştim. Endişemin seviyesi o kadar yüksekti ki, bir de uyumadan önce yatakta dönüp durmuştum onu düşünüp.
"Yaa git, dokunma." Dedim inatla kolumdan tutup kendine çekmeye çalışırken. Debeleniyordum.
"Gel kız buraya." Dedi ve en sonunda başarıya ulaştı. Sarıldı yine sıkıca. Saçlarım yüzümü kapatmıştı ve eteğim vazifesini yerine getirmekten vazgeçip yukarı sıyrılmıştı aynı zamanda yatağın örtüsü de buruş buruş olmuştu.
Ofladım. Durdum öyle. Sarılmadım bile. Trip atmak istiyordum sanırım.
"Bizim sopayla birbirimizi kovalamamız gereken bazı konular vardı. Hatırlıyor musun?" Diye sordu. İlk ne demek istediğini anlamasam da, hatırlamıştım.
"Eee," dedim devam etmesi için. Sonra da detayları hatırladım. Ben Barın'ı yakalarsam o benim kölem olacaktı. O beni yakalarsa istediklerine 1 gün boyunca hayır diyemeyecektim.
"İşte ben onu yapalım diyorum." Dedi heyecanla.
"Kaybetmeye bu kadar meraklıysan yapalım. Ama önceden söyleyeyim, kölem olduğunda sana hiç acımayacağım." Dedim kendime olan güvenimden ödün vermeden. Kaybetmem söz konusu olamazdı zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ha-zel & Tecessüs | ♥︎
Storie d'amore"Hey," dedi bir ses. Keyfimin içine edeni merak ettiğim için gözlerimi açtım. "Ne var?" Dedim karşımda bir erkek görmenin verdiği şaşkınlığı ele vermeden. İki eli cebinde biraz eğilmiş, yüzünde küçük gülümsemeyle bana bakıyordu. "Sigarandan birkaç d...