Media: Izuna Uchiha
~Ağustosun sonları~
Yaz tatili bitmek üzereydi. Bir hafta sonra üniversitelerin başlayacağına inanamıyorum. Güneş batmak üzereydi. Ichiraku'da yediğim ramenle mutlu bir şekilde eve dönüyordum. Naruto ağzının tadını çok iyi biliyor. Binaya girerken arkamdan biri çarptı ve kafama birkaç kitap düştü. Arkamı döndüğümde yerde mangalar vardı ve onları taşıyan genç yerde oturuyordu. "Ah, çok üzgünüm!" dedi ayağa kalkarken. Siyah saçları tuhaftı ve garip bir şekilde Sasuke'yi anımsatıyordu. Mangaları yerden kaldırmasına yardım ettim. "Yardım edeyim," dedim gülümseyerek, "aslında iyi olur," dedi kızarırken.
Yarısını o aldı, diğer yarısını ben aldım. Sanki buraya yeni taşınmışlar gibi. Ona kapıya kadar eşlik ettim. Benim apartmanımın tam üstündeki apartmandı. "Hashi! Tobi! Açın kapıyı," dedi tekmeleyerek. Uzun kahverengi saçlı, bronz tenli bir adam kapıyı açtı ve dikkatini bana çevirdi. "Yardımlarınız için teşekkür ederim!" dedi Sasuke kılıklı eğildi mangaları kapıdaki adama verirken. "Ne zaman istersen, hoşgeldiniz," dedim gülümseyerek. Sonra bendeki mangaları da aldı. Kapıdaki "Birşey içseydin," dedi. Gerçekten mi? O ciddi mi? Fahişe gibi mi görünüyorum? "Teklifin için teşekkürler ama benim gitmem gerekiyor." dedim gülümseyerek. "İyi günler o zaman," dedi genişçe gülümseyip el sallayarak. Görünüşe göre kötü bir niyeti yokmuş.
Merdivenlerden inerken kendi kendime bir şarkı mırıldanıyordum. Anahtarı deliğe sokup kapıyı açtım. Işığı açıp mutfağa gittim ve buzdolabından soğuk su aldım. Yazı hiç sevmem. Serinliği hissedince rahatladım. Salona geçip koltuğa oturdum ve televizyonda bir şeyler izlemeye karar verdim. Üst kat çok gürültülüydü. Üst apartmanda kaç kişi kalıyor bunlar? Bir şeyleri yerleştirme süreci olduğu için eminim bu kadar gürültülüdür.
Birkaç saat sonra televizyondan sıkıldım ve odama gittim. Neredeyse gece yarısıydı. Odam her zamanki gibi dağınıktı. Yerden metal artıkları ve telleri alıp çalışma masamın yanındaki kutuya attım. Makine mühendisliği okurken bu kadar dağınık bir insan olacağımı düşünmemiştim. Kimi kandırıyorum? Ben her zaman dağınık bir insan oldum. İç çektim ve ellerimde ki metal yağını ıslak mendille temizledim. Banyoya gidip akşam rutinimi yaptıktan sonra pijamalarımı giydim ve kendimi yatağa attım. Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Üst kattaki sesler durmuş gibiydi, uyumam için iyi bir fırsattı.
Uykunun tatlı kollarındayken bir şeyin yüksek sesle düşmesi korkusuyla yerimden sıçradım. Kafama bir şey düştü sandım. Etrafa şöyle bir göz attım ve odamın tek parça olduğunu gördüm. Peki düşen şey neydi? Saate baktım gece 3'tü. Komodinin üzerindeki bardaktaki suyu içtim. Sonra tekrar gürültü oldu, ardından bağırışlar. Üst daire. Tahmin etmeliydim. "Tobirama piç! Seni ikiye böleceğim!" birisi, "hadi sıkıysa yap!" diye bağırdı diğer adam. Bir diğeri, "Arkadaşlar lütfen sakin olalım, çok gürültü yaparak insanları rahatsız ediyoruz" dedi.
Gürültüler bütün gece devam etti ve ben uyuyamadım. Sabah 5'te sesler kesildi. Ah, ne güzel! İşe gitmeme 3 saat kala nihayet dinlenebileceğim(!). Evime yakın bir tamircide yarı zamanlı çalışıyorum. Tabii ki babam maddi destek sağlıyor. Ama hem mühendisliği daha derinlemesine öğrenmenin hem de kendim için istediğim şeyleri elde etmenin iyi bir fikir olacağını düşündum bu yüzden çalışmaya karar verdim.
Alarm çalmaya başlayınca gözlerimi sinirle açtım. 3 saat 15 dakika gibi geçti. Kendime lanet okudum ve kalktım. Sabah rutinimi yaptım ve giyindim. İş yerinde kıyafetlerim çok kirleniyordu, o yüzden orada yedek kıyafetlerim vardı. Kırmızı kısa bol bir tişört ve lacivert geniş şort giydim. Kısa saçlarımı taradıktan sonra ay şeklindeki saç takımı taktım. Annemden bir hatıraydı, bu yüzden her zaman saçımda olduğundan emin oluyordum.
Ben sessizlik ve huzur içinde mısır gevreğimi yerken üst kattan yine sesler yükselmeye başladı. Öfkemin etkisiyle elimdeki kaşığı sıktım. Dönüşte onlara gidersem belki gece rahat bir uyku çekebilirim.
Yemeğimi bitirdikten sonra çantamı aldım ve ayakkabılarımı giydim. Kulaklıklarımı takarken kapıyı kilitledim aynı zamanda kaykayımın kolumun altından düşmemesine dikkat ediyordum. 6 katlı bir binanın 5. katında oturuyordum. Kulaklıkta çalan şarkıyı mırıldanarak merdivenlerden aşağı indim. Binadan çıkar çıkmaz kaykayı yere bıraktım ve birkaç kilometre ötedeki iş yerime doğru kaydım.
Garaja geldiğimde kaykaydan indim. "Günaydın, Saito-san," dedim gülümseyerek. "Oh Rei-chan. Bugün seni görmeyi beklemiyordum" dedi yaşlı adam. Hanagaki Saito, burayı yöneten adam ve o harika birisi. Kendisi babamın eski iş ortağı. Emekli olunca burayı işletmeye başladı. Buralarda yaşadığımı duyunca babama burada takılmam için haber vermişti. Adım yabancı bir isim olduğu için yakınlarım bana Rei veya Reida gibi kısaltmalarla hitap ederlerdi. "Neden?" Eşyalarımı masamın üzerine bırakırken "5 gün sonra üniversiten başlayacak, senin dinlenmen gerekmiyor mu?" gülümseyerek sordu. Yeni komşularım yüzünden dinlenebileceğimden şüpheliyim ama. "Ben zaten burada dinleniyorum ihtiyar, sen merak etme. Zaten üniversite başlayınca buraya pek gelemeyeceğim. Bari kalan zamanda sana yardım edeyim" dedim. Saçımın önünü tokayla arkadan sabitledim. "Çok cömertsin Rei-chan," dedi gülümseyerek. Tanrım, onu çok seviyorum.
💠İlk bölüm biraz kısa ama diğer bölümlerden itibaren uzun olacak. Umarım hoşunuza gitmiştir! Bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın^^ Sevgiyle kalın<33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Academic Rival | Tobirama Senju x OC (Modern AU)
Fanfiction"Şu gümüş saçlı piç benden daha iyi olduğunu mu sanıyor?" "Onun ukala ve kendini beğenmiş davranışları kendimi öldürmek istememe sebep oluyor" Academic rivals to lovers <3 Tüm karakter hakları Kishimoto-san'a aittir. Tüm görseller kendi yaratıcıla...