Media: Tobirama Senju
-Freida Tsugikuni-
Tobirama ile başa baş mücadele ediyorduk. Başta ciddiyye almaz sanmıştım ama saldırıları baya etkiliydi. Bu çöplükten kurtulur kurtulmaz Almanyaya geri döneceğim. Ağzımda biriken kanı tükürdüm. Knock out ile işini bitireceğim. Yumruğumu önce karnına sonra çenesine geçirdim sendelenince 540° tekmesini kullanıp yere düşmesini sağladım. Yere düşünce diz üstü çökerek karnının üstünde oturdum. Nefesim kesilmek üzereydi. Kulaklarım çınlıyordu panik atak geçirmiyordum değil mi? "Ve kazanan... Shinigami!" dedi kolumdan kaldırırken. "İşte benim kızım. Başaracağından şübhem yoktu. Artık özgürsün gide bilirsin" dedi tebessüm ederken. Doğru dürüst düşünemiyordum. Tobirama'nın üstünden kalktım. İşaret parmağımı ona doğrulttum "sıradaki. Sensin" dedim kesik şekilde "ne?" dedi gülerek "kaldır kıçını ve buraya gel! Seni korkak piç!" diye bağırdım "seninle dövüşmeyeceğim. Şansını fazla zorlama ve evine git" dedi. Tüm bu başıma gelenler... hepsini ona ödeteceğim! Hepsini! "Korkmadığını ıspatla ve buraya gel" dedim "oi Yamaha küçük kızdan korkmuyorsun değil mi? Sen ondan çok daha güçlüsün" dedi bir adam. "K-kalbi" dedi Tobirama zayıf şekilde. Yan gözle ona döndüm "zayıf..." diyince baygınlık geçirmişti. Kalbi mi? Piç herif ceketini çıkarıp ringe çıktı. Yumruklarını göz hizasına getirdi "kaybedersen sonsuza kadar benim için dövüşürsün" "o olasılığı görecek kadar yaşamayacaksın" dedim. Tam saldıracakken birisi koşar adımlarla geldi "Polisler geldi!" diye bağırdı. "Üzgünüm ufaklık bugünlük bu kadar" dedi arkasını dönerken. Hayır kaçamayacaksın! Sırtından tutup kendime çekip yere düşmesini sağladım. "Hah!" dedi iki elimi bir yumrukta birleştirdim ve hızla sol göğüsüne indirdim. Nefesi tutulmuştu. Aynı darbeyi bir kaç kez indirdim "patron!" dedi adamları hızla gelirken. Acı içinde kıvranıyordu "küçük sürtük!" dedi adamlarından birisi silahı bana doğrulturken. Diğerleri onu kaldırmakla meşgüldü. Yandan suratına yumruk yiyince silahı düşürmüştü. Vuran kişi Tobirama'ydı. Polisler içeri girince hepsi kaçmıştı. Tobirama kollarını hızla bana sardı. "Tanrıya şükür" dedi kokumu içine çekerken. Sarılmak için kollarımı kaldırmaya bile nitelenmedim "rahat bırak beni.." dedim yavaş şekilde. Aynı bana söylediği gibi. "Ne?" diyince polisler yanımıza geldi "çocuklar iyi misiniz?" "Benim birşeyim yok eve gitmek istiyorum" dedim ringten inerken "ifadeleriniz alındıktan sonra gitmekte serbestsiniz. Bizimle karakola kadar gelin. Müayene gerekliyse ondan sonra ifadeleriniz alınacak" dedi memur. "Tsugikuni bekle!" dedi ardımdan gelirken. Tek kelime etmeden polis aracına bindim. O da yanımda oturdu "eve dönünce konuşuruz" dedi "konuşacak birşey yok" dedim sadece önüme bakarken "benim var" dedi o da aynı şekilde yaparak.
Herşeyi en başından olduğu gibi anlattım. Birkaç kağıt işi sonrası karakoldan çıkmıştık. Üni benim için kayıp ilanı bile vermişti. Yarın rehabilitasyon merkezi ile konuşsam iyi olur. Ellerimin titremesi geçmiyordu çünkü. Tobirama'dan beni yanlız bırakmasını ne kadar istesem de kapıya kadar peşimden gelmişti. Titrek ellerle anahtarı deliğine sokamıyordum. Yere düşünce ben haraketlenmeden eğilip almış ve kapıyı benim için açmıştı. "Şimdi konuşa bilir miyiz?" diye sordu "dediğim gibi konuşacak birşeyimiz yok ve beni rahat bırak" "neden böyle davranıyorsun?" diye sordu kapıyı kapatmamı durdururken "istediğin bu değil miydi? Bana kendin söylemiştin 'beni rahat bırak' diye" dedim gayet sakin bir ifadeyle "sinirliydim o zaman seni öyle tehlikeli bir yerde görmeyi beklemiyordum. Özür dilerim" dedi bakışlarını kaçırırken. Yüzümde ve hissettiklerimde hiç birşey değişmemişti. "Özürünü kabul etmiyorum ben de" dedim arkamı dönerken. Bileğimden hızla kavrayıp beni kendine çekti. Dudaklarımda hissettiğim yumuşak sıcaklıkla gözlerim kocaman açılmıştı. Hiç bir tepki veremiyordum. Haraket bile edemiyordum. Taş gibi kalmıştım öylece. Bedenim kontrolü ele alınca onu geri ittim ve yüzüne tokadı geçirdim. Sonra ise kapıyı suratına kapatıp kilitledim. Kalbim çok hızlı atıyordu lanet olası. Koşar adımlarla mutfağa gittim. İlaç ve tıbbi şeylerin olduğu çekmeceyi açıp hemen sakinleştirici aldım. Bir kaç tanesini ağzıma atarken şişede duran suyu kafama diktim. Sırtımı buz dolabına yaslayarak yerde oturdum. Yanaklarım alev almıştı. Göğüs kafesim hızla kalkıp iniyordu.
~3 gün sonra~
Alarmı kapatıp gözlerimi açtım. Bu kadar dinlenmek yeter derslerime geri dönmeliyim yoksa notlarımda gerilerdim. Kırmızı windbreaker montumu, gri kargo pantalonumu ve beyaz spor ayakkabılarımı giyindim. Saçlarım omuzuma kadar uzamıştı. Göz altlarım çökmüş ve fazlasıyla kilo vermiştim. Dudağımın kenarında ve kaşımda yara izi vardı. Kendime tebessüm ettim. O pislik herif bir daha seni rahatsız etmeyecek. Geberip gitti sonuçta. Annemin intikamını beklenmedik şekilde almıştım. Bu yüzden sevinmeliydim. Sırt çantamı alıp kapıyı kilitledim. Kulaklıklarımı takıp yola koyuldum.
Soğuk rüzgar yanaklarımı kızartmaya yetmişti. Bizimkiler beni görünce hemen yanıma gelmiştiler. Kakashi ve Obito ile sarıldık "senin için çok endişelendik!" dedi Obito. Kollarımı onlara sardım "Tanrıya şükür iyisin Rei-chan" dedi Hashirama tebessüm ederken. Tobirama da yanındaydı. Çözemediğim duygularla bana bakıyordu. Aramızda olanlar aklıma gelince gözlerimi kaçırdım. Kalabalık dağılınca sınıflarımıza gitmiştik. Çantamı omuzlarımdan çıkarırken "Rei" diye seslendi Itachi arkamdan. Tebessüm ederek arkamı döndüm. "Ben çok özür dilerim. Seni öylece yanlız göndermemeliydim. Yanında olsaydım bunlar hiç biri olmazdı" dedi eğilirken. Hafifce omuzuna dokundum. "Özür dilemene gerek yok. Tamamen ailevi konulardı senin yapa bileceğin birşey yoktu er ya da geç buna benzer birşey olacaktı. Bu yüzden üzgün olma tamam mı?" dedim gülümserken. Doğrulunca tebessüm etti "iyisin değil mi?" diye sordu "evet tamamen iyiyim hiç bir sorunum yok" dedim gülümsemeye devam ederken "peki neden ellerin o kadar titriyor?" diye sordu. Ellerime gözüm kayınca çok fena titriyordu. Bunca zamandır titriyor mu? Ellerimi arkamda birleştirdim "birşeyi yok sadece üşüyorum biraz" dedim gergin şekilde gülümserken "bekle montumu getireyim senin için" dedi ve kendi sırasından alıp getirdi hızlıca "zahmet etmeseydin ya" dedim "soğuk kapmış olmalısın, ders çıkışı senin için eczaneye uğrarım" dedi tebessüm ederken sonra ise yerine geçti. Bunca zaman bana ilgi göstermezken Shisui geldiğinden beri çok yakın davranıyor. Rahatsız edici değil kesinlikle Itachi öyle türden birisi değildi. Sadece.. sadece karşılık veremiyordum. Nedeni de Tobirama'ydı. O olmasaydı belki aramızda birşey ola bilirdi. O varken yapamıyordum düşünemiyordum. Keşke hiç hayatımda olmasaydı..
-Tobirama Senju-
Uchiha montunu onun omuzuna yerleştirdi. Elimde tuttuğum kurşun kalem ortadan ikiye ayrılmıştı. "Voa voa sakin ol şampiyon. Nedir bu atar sabah sabah?" diye sordu Madara. "Yok birşey" dedim bakışlarımı kaçırıp kalemi masaya bırakırken. Geçen sefer aniden yaptığım şey ile pişmanlık duyup duymamak arasında kalmıştım. Bir kızdan tokat yediğime inanamıyordum! "Heheh konu Freida değil mi?" dedi Hashirama salak şekilde "hiç te bile" dedim telefonumu kurcalarken. "3 gündür bir garipsin neler olduğunu da geçiştirerek anlattın. Sizin aranızda birşey olmuş ta sen söylemiyorsun sadece" dedi Izuna. "Kavgalıyız sadece başka birşey yok" dedim bakışlarımı ona sabitlerken. Ellerinin titremesi geçmiyordu. Kakashi ve Obito ellerinden tutmuştu onun. Etrafında kimsenin olmasını istemiyordum. Başkasına ilgi göstermesini istemiyordum. Başkasının ona ilgi göstermesini istemiyordum. İhtiyacı olan kişi ben olayım istiyordum. Kalbini kazanmam gerekiyordu bir şekilde.
💠Uzun zaman sonra beklettim ama bölüm geldi. Kavgalı bölümler bitti daha çok aşk odaklı bölümler olacakk^^ Umarım hoşunuza gitmiştir. Bol bol yorum yapıp oy verin. Sevgiyle kalın<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Academic Rival | Tobirama Senju x OC (Modern AU)
Fanfiction"Şu gümüş saçlı piç benden daha iyi olduğunu mu sanıyor?" "Onun ukala ve kendini beğenmiş davranışları kendimi öldürmek istememe sebep oluyor" Academic rivals to lovers <3 Tüm karakter hakları Kishimoto-san'a aittir. Tüm görseller kendi yaratıcıla...