Chapter 13

55 4 30
                                    

Media: baby Tobirama🥺🤏🏻

Gece yarısı olmak üzereydi. Rafların arasında dolanarak okuya bileceğim bir kitap arıyordum. Kitabın birini alıp üstünü okudum yerine koyacakken rafın diğer tarafındaki Tobirama'ya takıldı gözüm. Elindeki kitaba dikkatlice bakıyordu. Yüz kasları gevşemişti normalin aksine. Saçları yumuşak görünüyordu. Yüzündeki kırmızı çizgiler neden vardı acaba? Ten rengi ölüleri kıskandıracak kadar beyazdı. Keşke ben de o kadar beyaz ola bilsem. Elleri estetik şekilde güzeldi. Uzun ince parmakları sayfalar arasında dolanıyordu. Orada haraketsiz biraz daha yüzünü inceledim. Görüş alanımdan çıkınca kendime geldim. Birisini bu kadar uzun süre izlediğimi hatırlamıyordum doğrusu. Aslında ADHD'si olan biri olarak 3 dakikadan fazla odaklanamıyordum birşeye. Ama bu farklı gibiydi. Elimdeki kitabı yerine bıraktım ve diğer raftdan okduğum Bleach mangasını alıp masaya geri döndüm. "Ne okuyorsun?" diye sordum "Dostoevski, sen ne okuyorsun?" diye sordu. Benim için bile fazla karanlık. "Bleach" dedim bakışlarımı kaçırarak. "Mhm" diye bir ses çıkarmıştı. Alay edeceğini düşünmüştüm doğrusu. "Okumuş muydun hiç?" diye sordum "Izuna'da bir çok manga serilerinin kolleksiyonu var. Bleach serisini ödünç alıp bitirmiştim" dedi "spoiler vermezsen iyi olur" dedim gülerken. Beni başıyla onaylamıştı.

Orihime'nin Ichigo uyurken veda ettiği kısımda mangayı kenara bıraktım. Yorulmuştum doğrusu. Ona baktığımda uyuyordu bile. Okurken uyuya dalmlış olmalı. Masada asılı olan ceketini omuzlarına yerleştirdim. İçerisi baya soğuktu doğrusu. Yerime geçince onun gibi oturup çenemi kollarıma yasladım

 Yerime geçince onun gibi oturup çenemi kollarıma yasladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Neredeyse 4 saat boyunca onu izledim. Uykum geliyordu ama bir türlü uyuyamıyordum. Canımı sıkan birşeyler varmış gibiydi. Ayağa kalkıp pencereye doğru gittim biraz temiz hava alsam iyi olurdu. Duyduğum ağır nefeslerle adımımı durdurdum. Arkamı döndüğümde rahatsız görünüyordu. Kabus falan mı görüyor? Yanına gittim uyandırmak için "oi Tobirama, iyi misin?" diye sordum omuzundan dokunurken. Titremeye başlamıştı. Onu sarsmaya başladım "hey uyan!" dedim. Ama nefesleri iyice düzensiz olmuştu. Oturduğu yerden yere düştü. Atak falan mı geçiriyor? Onu kaldırıp duvara yaslanmasını sağladım. Elimi yüzüne yerleştirdim soğuk terliyordu. Nefesi düzensizdi. Kulağımı göğüsüne yasladım. Kalp ritmi de öyle düzensizdi. Uykusunda panik atak geçiriyor! Pekala hatırla! Annem panik atak geçirdiğinde ne yapıyordun! Hızla sırt çantamdan suyu alıp dizlerinin üstünde oturdum. Ellerimle yüzünü kavradım "Tobirama uyan!" diye bağırdım. Ama olmuyordu. Elleri ile ayaklarından sıkı sıkı tutmuştu. Üstündeki kazağı çıkardım ve gömleğinin bir kaç düğmesini açtım. Su ile ellerimi ıslatıp boynuna yerleştirdim. "Tobirama!" diye dürtmeye devam ettim onu. "Hayır, hayır hayır" diyordu başını iki yana sallarken. "Hey hey! Ben buradayım bana bak!" dedim gözlerini açınca. Çok fena titriyordu. Başından kavrayıp göğüsüme yasladım ve kollarımı etrafına sardım. Bunu yapmamla o da kollarını bana sardı. Kiyafetlerimden sıkıca kavramıştı. "Çok üzgünüm! Çok üzgünüm!" diye tekrarlıyordu "şhh, geçti, ben buradayım" dedim ona sarılmış halde ireli geri sallanırken. Bu dikkatinin yayınmasına yardımcı olurdu.

10 dakika falan sonra titremesi durmuştu. Nefesi de yavaşlıyordu. Belimdeki elleri boşalınca kollarımı çektim. Doğrulup bana baktı. Ter içinde kalmıştı zavallı. "İyi misin?" diye sordum alnına dokunurken "s-sen nasıl?" diye sordu. Doğrulması için geri çekildim ve yerdeki su şişesini ona uzattım. Çantasına uzanmak isteyince onun için aldım. Biraz karıştırdıktan sonra bir ilaç bulmuştu sonra ise su beraberinde bir tablet almıştı. "Panik ataklarım ilaç olmadan geçmiyor. Nasıl yaptın?" diye sordu bana. Kalkıp üstümü düzelttim "annemin panik atağı vardı. Sakinleşmesine ben yardımcı olurdum. Sıkıca sarılınca geçiyordu onda. Sende de denemeye karar verdim" dedim bakışlarımı kaçırırken. "Teşekkür ederim" dedi. Ona döndüğümde yüzünde rahatlamış ve minnettar bir ifade vardı. Yüzünde yeni duygular görmek garip hissettiriyordu. "Birşey değil" dedim masaya geçerken. O da kalkıp oturdu. Bir kaç dakika geçince "anlatmak ister misin?" diye sordum bakışlarımı kaçırırken. Neden anlatsın ki! Sorduğum için pişman olmaya başlarken "zorbalık" dedi. Bunu diyince yüzümü ona çevirip dikkatimi ona verdim. Ellerine bakıyordu "ilk okuldayken saçlarım gözlerim ve ten rengim yüzünden sıksık zorbalığa uğrardım. Bir keresinde kazan dairesine kilitlemişlerdi. Bir gün orada kalmak zorunda kaldım. O günden beri kapalı yer fobim ve panik atağım var" dedi. Ben saçlarını boyuyor sanıyordum. "Saçlarını boyuyorsun sanıyordum ben" dedim şaşırırken "hayır albinoyum. Hashirama saçlarımı boyamama izin vermiyor" dedi göz devirirken. Bu haline güldüm. "Zorbalar ne diyor bilmem ama ten rengini kıskandığımı söylemeliyim. Hep bembeyaz olmak istemişimdir. Ama sıkıcı bir vücut paletim var gördüğün gibi" dedim bıkkınca "turkuaz gözleri olan biri mi söylüyor bunu?" diye sordu alayla. "Zaten göze çarpan tek o var" dedim gülerken "gerizekalısın. Saat kaç?" dedi geri yaslanırken. "5 olmak üzere" dedim pencereden dışarıya bakarken. Hava aydınlanmaya başlıyordu. Çok fena uykum geliyordu ama bir kaç saate okul açılacaktı zaten. Gözlerimi biraz dinlendirsem birşey olmazdı.

"Oi Tsugikuni aç gözlerini" sesi duyuyordum "Mhm?" diyip tek gözümü açtım. Karşımda Tobirama ve kütüphaneci vardı. Ah sonunda be! Diğer gözümü de açıp dikleştim. "Zavallı çoçuklar aç susuz kütüphanede kalmışlar, Rei-chan iyi misin?" diye sordu "evet iyiyim bayan Ryu" dedim kalkıp çantamı alırken. "Kantin açık gidip birşey yiye bilirsiniz" dedi.

Kantine birlikte gitmiştik. "Merhaba teyzecik!" dedim "hey Rei-chan! Her zamankinden mi?" onu başımla onayladım "sen ne istersin yakışıklı?" diye ona sordu "aynısından" dedi o da. İlk gün aklıma gelince yüzümde saçma bir tebessüm oluştu. Tepsilerimizi alıp iki kişilik yerlerin birinde oturduk. "Pekala şu projeyi ne zaman devam edeceğiz?" diye sordu tostunu ısırırken. Benimle çalışmak istemesi mutlu olmama sebep olmuştu. "Aslında proje ismine uygun birkaç bilim dergisi var bende. İstersen yarın akşam bizde çalışa biliriz" dedim meyve suyumu içerken "bugün dinlenelim baya yorgun bir gece geçirdik" dedim esnerken "bana uyar, numaralarımızı verelim" dedi telefonunu uzatırken ben de kendiminkini verdim. Numaramı yazıp ona uzattım o da aynısını yaptı. O isim yerine Tsugikuni yazdı ben de Tobirama yazdım sadece. "Haberleşiriz o zaman" dedi çantasını alıp kalkarken "iyi dersler" dedim arkasından el sallarken. Gitmesini tebessümle izlerken "ondan hoşlanıyor musun?" diye sordu teyze. "Ne? Ah hayr. O benim rakibim. Biz hep rekabet içindeyiz. Başka birşey yok. Hem zaten pek fazla hoşlanmıyoruz da bir birimizden. Baya sinirbozucu birisi. O da benim öyle biri olduğumu düşünüyor-" "oi oi sakinleş soru sorduk sadece" dedi gülerken. Kızarmanın eşliğinde biraz paniklemiştim. Daha fazla utanmama adına çantamı alıp dersim olan sınıfa gitmeye karar verdim. Bugün toplu ders yoktu. Sınıfta kimse yoktu daha. Bu yüzden kulaklığımı takıp biraz kestirmeye karar verdim. Zaten dersin başlamasına daha yarımsaat vardı.  Öğretmen gelince uyandırırdı beni.

💠TobiRei anları daha da çoğalıyorr! She fell first but he fell harder tropu ile devam edeceğim ehehe. Umarım hoşunuza gitmiştir. Bol bol yorum yapıp oy verin lütfen^^ Sevgiyle kalın<3

Academic Rival | Tobirama Senju x OC (Modern AU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin