Tatil bitmiş, herkes dönmüş ve biz eski tempomuza gelmiştik. Geri kalan bir haftayı Minho'yla normal geçirmiştik. Sinemaya gitmiş, Han Nehrinde yürüyüşe çıkmış, alış veriş yapmıştık. O akşamdan sonra, bir daha eski sevgili muhabbeti de açılmamıştı aramızda. Bu da benim işime geliyordu tabi.
Şimdi takımla birlikte antrenmandaydık. Tatil sonrası ilk antrenman olacağı için, koşu ile başlıyoruz. Herkes sabahın yedisinde toplanmıştı. Soojin benim omzumda, ayakta uyuyor. Hemen Hyunjin'e fotoğraf attım. Aralarında nasıl bir olay var emin değilim ama sürekli ikisini mesajlaşırken görüyorum. Ne zaman Hyunjin'e ne yaptığını sorsam Soojin'le telefonda konuştuğunu söylüyor mesela. Mutlaka aralarında bir olay var yani.
Bir yandan Jay ayakta zıplayarak ısınmaya başlamış, hemen yanında yerde çökmüş bir şekilde uyanmaya çalışan Beomgyu, ilerde kendi hallerinde paslaşan Chaewon ve Kazuha, benim sol tarafımda da Ryujin ve Youngji marketten aldıkları hazır gimbapla kahvaltı yapıyorlar. Bu kadar kişi de havanın ayazında, Minho ve koçun gelmesini bekliyoruz.
Minho'yla aramızda gerçekten çok iyi. İkimiz de birlikte olduğumuzda gerçekten eğleniyoruz. Tatilin son günlerine doğru, yine birlikte bir film izlemiştik. Filmin sonlarına doğru ikimizin de ağlaması sonucu, içmeye karar vermiştik. Sojuları içerken sadece filmden bahsediyorduk ve bu bizi daha da efkarlandırmıştı.
"Hayır, kadın da haklı şimdi. Ama çocuk öbür tarafta gitmese kimsenin haberi olmıyıcakmış. Yazık değil mi adama?!"
"Changbin~ah çocuk filmi diye getirdin, bu kadar etkileneceğimizi bilsem kabul etmezdim."
"Bilsem ben de gelmezdim. Hayır insanlar normal normal çıktı, bir tek bizde mi sıkıntı vardı?"Minho bayık bakışlarıyla suratıma sırıtarak bakıyordu gene. Kafasını da hafif sağa eymiş, etkilenmem için elinden geleni yapıyordu resmen. Yapmasına gerek yoktu ama. Bana her iyi davrandığında yeniden seviyordum onu resmen.
İkimiz birbirimize nedensiz baka kalıyorduk. Ben ki asla susmayan, bağırıp çağıran ben, Minho'yla bakışmayı seviyordum. Onunla susmayı. Sadece suyun sesini dinlemeyi, kuşları, çalıların hışırtısını duymayı, rüzgarı hissetmeyi. Onunla bunları seviyordum. Hiçbir şey yapmamayı.
Minho ayağa kalktı şimdi. Elini de bana uzattı. Tutmamamın imkansız olduğu elini. Tuttum ve kalktık oturduğumuz taburelerden. Sadece içki içip sarhoş olmak için geldiğimiz bu küçük barda, amacımıza ulaşmış bir şekilde çıkıyorduk. Hem de üstüne bir de el ele.
Kalbim ise sanki hep bunu yapıyormuşuz gibi. Sakin. Ama ben yine de çığlık atmak istiyorum. Ellerimiz sımsıkı tutuşmuş yurda geldik. Salına salına, kimseyi umursamadan yürüyüşümüz burda sonlanmıştı belki ama ellerimiz birdi hala. Odaya girip üstümüzü değiştirene kadar da öylelerdi.
Tatilim son haftasını sürekli Minho'yla geçirmek güzeldi işte. Bana mutluluğu hissettiriyordu. Bu hissettiğim şeyin aşk olup olmadığını bilmiyorum. Onun kadar kuvvetli mi bilmiyorum. Ya da ilerde bana büyük bir acı verir mi onu da bilmiyorum. Belki de unuturum ve ikimiz birbirimizin hayatı için sadece küçük birer anı oluruz, ama yine de hissetmek güzel. Sadece bu duyguyu hissetmek bile Minho ile olmak için yeterli. Yani şimdilik yeterli. İlerisini bilemeyiz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Starlight.Minbin✓
Fiksi PenggemarTexting&Düz yazı Uzun uğraşlar sonucunda badminton kulübüne giren Changbin ve takım arkadaşlarına mesafeli kaptan Minho. Minbin