Trenim son istasyona yaklaşıyordu. Bir yandan da Hyunjin'in mesajlarını okuyordum. Beomgyu'nun ona konuşmak için yurduna geldiğini ve Seungmin ile boğuşurken yakaladığını, konuşmadan hatta yüzüne dahi bakmadan geri döndüğünü anlatıyor.
Beomgyu ile ilgili tahminlerimiz de yavaştan kesinliğe ulaşıyor. En azından benim için öyle.
Tren yavaşlamaya başladı. İstasyon insanlarla dolu. Gözlerim etrafta dolaşıyor ama buradan onu görmem imkansız, biliyorum. Yine de bir umut.
Hyunjin beni arayıp bağırarak olayları anlatmaya başladığında, buzdolabının raflarına bomboş bakıyordum. Gerisini de düşünmedim zaten. Hemen Minho'yu aradım. Birbirimize olan kırgınlıklarımızın da bir önemi yok artık. Böyle bir şeyde de olamaz zaten.
O gün gidemesem de, bilet sıkıntılarından dolayı, ertesi gün ilk seferle yola çıktım. Yol boyunca da Minho'yla mesajlaştım. Yalnız hissetmesini istemiyorum tabiiki de.
Çantamı da alıp indim perondan. Gözlerim etrafımda dolaşırken, ayakta dikilip etrafına bakan birini gördüm. Direkt adımlarımı o tarafa yöneltirken kısa sürede o da beni fark etti. Ellerini hırkasının ceplerindem çıkarıp sıkıca sarıldı bana.
Bir şey demedi, sadece sarıldı.
İkimizin de ihtiyacı olan buydu zaten. Sıkı sıkı sarılırken Minho'nun ağzından sadece 'özür dilerim' kelimeleri dökülüyordu. Ard arda tekrar ediyordu.
"Özür dilemene gerek yok Minho."
"Hayır var, özür dilerim..."Bir süre daha birbirimize sarıldık. Minho bir süre sonra elimden tuttu, kimseyi umursamadan. Ben de bir elimde çantamla onu takip ettim. İstasyonun biraz ilerisindeki banklarda oturduk. El ele.
Etraf merkezden uzak, daha çok kasaba tarzı bir yer. Minho'nun hayatının geçtiği yerler. Kendini keşfettiği, üzüldüğü, mutlu olduğu yerler. Kendisi olduğu yerler.
Ve şimdi de kayıplarını yaşadığı yer.
Ne hissettiğini tam belli etmesede, üzgün ya da sinirli olduğunu düşünüyorum. Bu zamana kadar babasından bahsetse de annesinden hiç bahsetmedi. Onu destekler mi, korur mu, sever mi yoksa babası gibi mi, bilmiyorum. Öğrenmek için uygun bir yer.
"O gün annem aradı."
Bakışlarımı önündeki yoldan çekip Minho'ya yönelttim. O yola bakmaya devam etti."Babamın iyi olmadığını gelmem gerektiğini, bir kere olsun şımarıkça davranmadan düzgün bir evlat olarak onlara yardım etmemi söyledi."
Bana döndü tamamiyle, "Her konuşmasında, her kelimesinde sanki suçlu benmişim gibi davrandı. Sen geldiğinde hala devam ediyordu. Resmen gelmem için hakaret ediyordu, özür dilerim."
Tek elimi tutmuş ellerinin arasında oynuyor bir yandan. Gözleri dalıyor ara sıra, ben ise sinirli hissetmiyorum, ona acımıyorum da, çok seviyorum onu. Tek hissettiğim bu, ona olan sevgim. Bu sevginin, karşımda üzgün durması sonucunda canımı çok yaktığını da biliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Starlight.Minbin✓
FanfictionTexting&Düz yazı Uzun uğraşlar sonucunda badminton kulübüne giren Changbin ve takım arkadaşlarına mesafeli kaptan Minho. Minbin