Okuldan sonra eve dönmüş, ikindi namazımı kılmıştım. Seccademi katlayıp koltuğun kenarına asarken annem bana yaklaştı.
"Ece, kızım, Semiha teyzen telefonda. Seninle bir konuda konuşmak istiyor."
Semiha teyze annemin ta liseden arkadaşıydı ve epey sosyetiklerdi. Sahilde sarayları andıran görkemli, havuzlu bir villada oturuyorlardı.
Gözlerim önce annemin elinde tuttuğu telefonla buluştu, sonra da annemin gözleriyle. "Ne konuşacak ki?" diye fısıldayarak sordum anneme ön bilgi almak isteyerek.
Ama annem, "Önemli," diyerek cevap vermediği gibi, merakımı bir kat daha arttırdı maalesef. " Hadisene kızım, al telefonu da konuş."
İçimden öflemek gelse de bu hissimi zapt ettim. Bir müslüman olarak, anne babaya saygısızlık edemezdim. Allah'ın son ve değiştirilemez kutsal kitabı Kuran'da anne babaya saygılı olmamızı istediğini bildiren ayetler vardır. Ayrıca Peygamber efendimiz Hz. Muhammed sav'in şöyle bir hadisi mevcuttur:
Bir gün, bir adam Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'e gelerek; "Yâ Rasûlallah! İnsanlar arasında hürmete en layık ve haklarına en fazla dikkat etmem gereken kişi kimdir?" diye sordu.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.); "Annendir." diye cevap verdi.
Adam; "Sonra kimdir?" diye sordu.
Peygamber (s.a.s.); "Annen'dir." diye cevap verdi.
Adam tekrar; "Sonra kimdir?" diye sordu.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) yine; "Annen'dir." diye cevap verdi.
Adam dördüncü kez; "Sonra kimdir?" diye sorunca Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bu sefer; "Baban'dır." diye cevap verdiler.Ben de buna elimden geldiğince uyuyordum. Anne babamın bir dediklerini iki etmiyordum, tabii benden rica ettikleri şey islama uygun olduğu müddetçe.
Telefonu alıp konuştum, "Merhaba Semiha teyzecim. Nasılsınız?"
"İyiyim Ece kızım," dedi Semiha teyze telefonda. "Okul nasıl gidiyor? Lise sona başlamıştın değil mi bu sene?"
"Evet lise son oldum. Çok şükür gayet iyi gidiyor okul."
"Aferin Ece'cim. Zaten evinizde takdir belgesini koyacağın yer kalmadı akıllı kızım," diye gazladı beni Semiha teyze. "Hem namazlı, hem ahlaklı, hem okulda başarılı; hem de böyle masmavi gözlü, hokka burunlu, ipeksi altın sarısı saçlı, güzel yüzlü kızsın nazarım değecek valla. Maşallah."
Bayram değil seyran değil Semiha teyze beni niye bu kadar pohpohluyordu acaba? Tamam beni severdi ama ilk defa bu kadar, masayı övgüyle donatmıştı hani. Kesin benden bir şey isteyecekti. Yoksa bu kadar bir tarafımı kaldırmazdı. İltifat dozuna bakılırsa da isteyeceği şey kolay bir şey değildi.
Organ bağışı filan mı acaba? Umarım değildi. Böbreklerimi seviyordum. Ay yirim onları, canlarım!
"Çok teşekkürler Semiha teyzecim. O sizin güzelliğiniz," diye mırıldandım.
"Ece'cim, benim hayta oğlum Araz'ı biliyorsun," diye esas meseleye girdi Semiha teyze. Başlıyorduk hadi bakalım...
"Evet."
Bu arada Araz'a hayta demek çok ılımlı bir ifade olurdu. Çocukta Kuran'da yasaklı ne varsa hemen hemen hepsi vardı. Öyle böyle değil. Korku filmi gibi, Günah Tohumu 3, sinemalarda... Zaten bu yüzden Araz'a 'Arıza' lakabını koymuştum. Tam arızaydı!
"Bu sıralar bir tuhaf davranıyor Araz," dedi Semiha teyze kaygıyla.
"Tuhaf derken, her zamankinden de mi tuhaf Semiha teyze? Araz'ı bir kere bile normal görmedim de o açıdan yani."
"Aynen kızım. Her zamankinden de tuhaf! Ne bileyim mesela kıyafetleri yırtılıyor bu sıralar hep, kavga filan mı yapıyor kim bilir? Saçı sakalı karıştı son zamanlarda. Ne ekmek, ne sebze, sadece et yiyor hep. Geceleri hiç yok zaten evde hayta. Yeni yeni birbirinden zibidi arkadaşları türemiş. Onun için endişeleniyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP TUTULMASI - Alacakaranlık(Bella❤️Jacob versiyonu)
ChickLitParmakları, bacağıma bir avcının pençesi gibi sıkı sıkıya dolanmıştı; öylesine kuvvetle bastırıyordu ki, sanki kontrolü elinden kayıp gitmişti-kendi deyişiyle, 'ayarını kaçırmıştı.' Bu baskının altında, canıma işleyen ince bir sancı, derin bir inilt...